- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 18 March 2017, Saturday 2:54
- 3729 kez okundu
Cafer METE / Emekli Halk Eğitimi Merkezi Müdürü
“Haçlılar”, Çanakkale Zaferi ile bir kez daha anladılar, Türklerin hiçbir zaman emellerine ulaşmalarına asla izin vermeyeceklerini ...
Ecdadımızın kanları ile yoğrulmuş, binlerce şehit ve gazinin çabaları ile kanımızla alınan ve yedi yüz yıl imar edilerek yurt toprağı olmuş Anadolu’nun bir parçası olan Çanakkale çok önemliydi. Emperyalisler İstanbul’u alabilmek için önce Çanakkale boğazından geçmeleri gerektiğini biliyorlardı.
Gayeleri, haçlı seferlerini tamamlayıp bütün dünyaya hakim olma yolunda Türkiye’yi müstemleke (sömürge) haline getirmek olan İngiltere ve Fransa bunu gerçekleştirmek için Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasından yararlanmak istedi. Anadolu’nun yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ele geçirmek üzere, birinci dünya savaşında güçsüzleştirilmiş Osmanlı’yı kalbinden vurarak yıkmak ve birlikte hareket ettikleri Rusya ile bağlantı sağlamak için boğazları ele geçirmek için güçlü bir donanmayla boğazdaki tabyalarımıza bombalar yağdırdılar.
Düşmanın planı boğaz ve kıyılardaki mevzileri imha edip mayın tarama gemileri ile Osmanlı’nın döktüğü mayınları imha ederek rahatça boğazlardan geçip İstanbul’a girmekti. Ancak planları kursaklarında kaldı.
Birliklerimiz tabyalarına, mevzilerine çekilmişler. İngiliz ve Fransız zırhlılarının vurduğu yeri cehenneme çeviren top atışları başlamış. Mevzilerimizi ateş altına almışlardı. Donanma komutanı amiral, zırhlıların kıyıya daha fazla yaklaşmalarını, top atışlarına devam etmelerini emrediyordu.
Düşman, boğazın en derin yeri olan, Kilitbahir ve Çanakkale arasına doğru ilerliyordu. Fransız cesareti, İngiliz soğukkanlılığı ve Türk’ün kahramanlığı arasında daracık Çanakkale boğazında, dünya tarihinin en büyük ölüm kalım savaşı verildi. Bir taraftan dünyanın en teçhizatlı ordusu, diğer tarafta yorgun, silahı kıt ama azimli vatansever, kahraman Türk ordusu vardı.
Kahraman askerlerimizin, sömürgecilerin zırhlılarına açtığı ateşle düşman zırhlıları vuruldu. Böylece Fransız donanmasına ait bir savaş gemisi saf dışı kaldı. Fakat Fransızlar mevzilerimizi ateş altında tutmaya devam ediyordu. Ateş sonunda bir bataryamız susturuldu. Ama bu sırada, Fransız gemilerinin kıyıya yakın olmasına yaralanan Türk topçusunun ateşi sonunda Fransızlar korktular ve zırhlılarını geri çektiler.
Nusret mayın gemisinin döktüğü mayına çarpan bir başka Fransız zırhlısı Çanakkale’nin derin sularına gömüldü. Bu durum, Fransızların madden ve daha ziyade de manen çökmesine sebep oldu, böylelikle savaşın akışı da değişti.
Sömürgeciler boğazı geçemeyeceklerini gördüler ve akşam saatlerinde boğazı terk ettiler. Ama boş durmadılar, iki ay sonra bütün hazırlıklarını yaparak tekrar -dayak yemek için- Çanakkale önlerinde boy gösterdiler. Bu defa hedef Gelibolu yarımadası idi. Sömürgeciler Gelibolu’yu geçip İstanbul’u almayı planlıyorlardı.
Ordumuzun gücü karşısında dayanamayan düşman kuvvetleri, yukarda belirttiğim gibi iki ay gibi bir zamanda yeniden 75 bin asker, 308 zırhlı ve nakliye gemisi ile geldiler. Çok şiddetli bir top atışı ile saldırı başlatıp 5 ayrı bölgeye asker çıkardılar.
Çanakkale Savaşı başladı. Gelibolu yarımadasında bir tümenimiz vardı. Tümen, gelen akınları durdurmaya çalışıyordu ama düşman akın akın geliyordu. Tümenin gerisinde, Yarbay Mustafa Kemal’in idare ettiği 19. tümen bulunuyordu. Düşman hiç durmadan ilerliyor ve zafer çığlıkları atıyordu. Fakat unuttukları bir şey vardı! Onlar, Türklerin ölünceye kadar vatan topraklarını vermeyeceklerini unutuyorlardı. Düşman bunu göremedi, sezemedi ve Mustafa Kemal’in iradesini ve buna bağlı olarak da idare ettiği tümenin kuvvetini anlayamadı. Küçük gördü.
Düşmanın hedefi ilerlemek, duruma hakim olup bütün tepeleri ele geçirmekti. Düşmanın bu hedefini Mustafa Kemal, Ordu Komutanı Esat Paşa’ya bildirdi. Esat Paşa, düşmanı Saroz Körfezinde beklerken düşman Saroz yerine Conkbayırı’na çıktı. Mustafa Kemal, birliklerinin geriye doğru çekildiğini, düşman kuvvetlerinin de askerlerimizi izlediğini gördü. Bu arada Conkbayırı’nın güneyinde bulunan 261 rakımlı tepenin sahil gözetleme ve korunması ile ilgili bir müfrezenin Çonkbayırı’na kaçmakta olduğunu gören Mustafa Kemal, askerin önüne çıkarak: ‘Düşmandan kaçılmaz. Süngü tak, yere yat!” emrini verir.
Savaşın kazanıldığı an, işte o andır.
Geri çekilmeye çalışan ve kaçan askerler bu emir üzerine mevzi alınca, karşı taraf hücumdan vazgeçip kendi mevzilerine çekildiler.
Bu bakımdan, Çanakkale Savaşının kazanılmasında kilit isim Mustafa Kemal’dir. Askerlere verdiği “Size ölmeyi emrediyorum!” emri, bu savaşın kazanılmasında çok etkili olmuş, askerimizin morali yükselmiş ve kendilerine güven gelmiştir.
Düşman çıkartmayı tamamlamıştı. Ne var ki 27. Alayın birlikleri ve 57. Alayın karşı süngü harbi sonunda, Anzaklar çok sayıda zayiat vererek sahile çekildiler. Tehlikeyi anlayan müttefik donanması, cehennem ateşi ile karayı dövmeye başladı. Anzaklar savaş bitene kadar sahilden bir karış ilerleyemediler.
Kahraman Mehmetçiğin başında, dahi kumandan Mustafa Kemal vardı. Çanakkale’de, Gelibolu’da, Conkbayırı’nda tarih yazdılar. Düşman, geldiği gibi gidemedi. Birçok zayiatlar vererek gittiler.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, ülkemin egemenliğine kavuşması Çanakkale savaşları ile başlamıştır. Çanakkale Savaşı ile tarihimiz şanla dolmuş ve Türk’ün azim ve cesareti bütün dünyaya gösterilmiştir.
Benim, şanla şerefle Çanakkale şiirini yazan ve İstiklal Marşı şiirini yazarı büyük Türk Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale şiirini okursak, bu savaşın ve kazandığımız şanlı zaferin çok büyük önemini, milletimizin azmini, kudretini daha iyi anlarız.
Bu güzel yurdumuz için Çanakkale’de şehit olmuş aziz atalarımız, dedelerimiz, dayılarımız, amcalarımız; sizin kahramanlığınız dünya durdukça anılacak ve hatırlanacaktır.
Ebedi istirahatgahınızda rahat uyuyun. Bu millet sizleri unutmadı, unutmayacak.
Bir gün, gerek Çanakkale gerekse İstiklal Savaşımızı bize unutturmak isteyenler olursa, onlara gereken cevabı vereceğiz.
Aziz milletim, atalarımızın kanı ile kazanılan Çanakkale Zaferimiz aziz milletimize, hepimize kutlu olsun. Atalarımızı saygı ve sevgi ile anıyoruz.
Ruhları şad olsun.
-
28.10.2022 Antalya- Aksu Köy Enstitüsü Öğretmeni HAMDİ ESMER
-
21.10.2022 Mutfak, pazar, market yanıyor
-
16.11.2019 NE OLUYOR BİZE?
-
30.10.2019 Yangın gibi bir şey
-
29.10.2019 Bu bizimdir. Bizden alsınlar.
-
23.10.2019 Enflasyonun 9.26’ya düşüşüne inanamıyorum!..
-
17.09.2019 Bu şiddet ve öfkeye dur diyelim
-
05.12.2018 YARINLAR ÇOCUKLARIMIZDIR
-
30.11.2018 Öğretmenlik Mesleği
-
09.11.2018 CEP DELİNDİ; Çarşıda, Pazarda, Mutfakta Yangın var
-
27.04.2018 Öğretmeni ‘puan peşinde’ koşturmayalım
-
18.04.2018 Üretici, devlet desteği bekliyor
-
16.04.2018 Köy Enstitülerini yeniden açalım
-
06.04.2018 Geçmişi bilmeden konuşma!
-
23.02.2018 Cumhuriyet ve devrimlerin coşkusu …
-
19.01.2018 ‘Bir Yastıkta Bir Ömür’ Projesi ve Türk Kadını …
-
27.09.2017 ‘Eğitim sistemi’ üzerine …
-
01.08.2017 Bozkırları yeşillendirelim!
-
23.06.2017 ‘Toprak Ana’ bize küstü mü?
-
29.05.2017 Milas’ta ilk Halk Tiyatrosu!
-
19.05.2017 Atatürk’e hakaret edenler asla affedilemez!
-
05.05.2017 Okulum, Köy Enstitüleri 77 Yaşında!
-
21.04.2017 Köy Enstitüleri’nde Okuma Alışkanlığı
-
11.04.2017 Altmış sekiz yıl sonra hatırlanan bir anı
-
07.04.2017 Öğretmen Okulları’nın Kuruluş Günü
-
13.03.2017 Okumak!
-
11.03.2017 Atamıza dil uzatmayın!
-
08.03.2017 Konuşma adabı
-
13.02.2017 ‘Sokak Adabı’
-
11.02.2017 Selamlaşma
-
04.02.2017 Tonguç - Demokrasi – Pranga
-
01.02.2017 Günlük hayatta ‘Teşekkür’ün, ‘Nezaket’in önemi …
-
18.01.2017 Eğitim Politikamız ve PISA
-
09.01.2017 Yüreğim yanıyor, ciğerim parçalanıyor
-
03.01.2017 Eğitim
-
15.12.2016 Bu çocukları, Atatürk ve Cumhuriyet yakmadı!
-
03.12.2016 “Öğretmenler Günümüz kutlu olsun”*
-
01.12.2016 Öğretmenler Günü
-
20.10.2016 Bir ülkenin kalkınması eğitimle olur
-
08.10.2016 ‘Çevre’ye, insanlığa saygılı olalım!
-
07.10.2016 Eğitim sistemimiz ve problemleri
-
06.10.2016 250 öğrenciye 55 derslikli okul, 1250 öğrenciye konteynır ...
-
26.09.2016 Ne oluyor bize, nedir bu güvensizlik!
-
19.09.2016 İlköğretim Haftası; ülkeme, öğretmenlere ve öğrencilerimize hayırlı ve uğurlu olsun ...
-
10.09.2016 Zararlı akımlardan kurtulmak için, ‘Köy Enstitüleri’ni yeniden açalım ...
-
03.09.2016 Bu kadar da nankörlük olur mu!
-
18.08.2016 Toplum kalkınmasında gönüllülük esastır
-
16.08.2016 Öğretmen, halkla iç içe olmalıdır
-
13.08.2016 “İmam Efendi” – Cemaatçılar ve İtirafçılar
-
12.07.2016 Promosyon hikayesi
-
09.07.2016 Gelin bu vatanda kardeşçe birlikte yaşayalım ...
-
15.04.2016 Cafer METE / Emekli Halk Eğitimi Merkezi Müdürü
-
13.04.2016 Söz biter, Yazı kalır
-
31.03.2016 Öğretmen ve Öğretmen Okulları
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.