• 10 September 2016, Saturday 3:49
M.Cafer Mete

M. Cafer Mete

Zararlı akımlardan kurtulmak için, ‘Köy Enstitüleri’ni yeniden açalım ...

Cafer METE / Emekli Halk Eğitimi Merkezi Müdürü

Aziz milletimin asla taviz vermeyeceği bazı kurallar vardır. Nedir bu kurallar? Vatan, Millet, Bayrak, Ana, Baba, Atamız.. Amma bizleri bağlayan bağlar da mevcuttur. Ülke birliği, Tarih birliği, Din birliği, Dil birliği, Vatan sevgisi, Cumhuriyet ve Atatürk sevgisi ve Türklük..

Cumhuriyet ilkeleri içerisinde çeşitli devrimler yaptık. Bu devrimleri 1950 yılına kadar koruduk ve bir sevgi ve saygı seli olduk. İşte Köy Enstitüleri, binlerce fakir köy çocuklarını aldı okuttu, yurdumuzun kalkınması, okuma-yazması ile, Atatürk ilkeleri ile Cumhuriyetin kazandırdığı hak ve hukuku ülkeye yaymak, köyü ve ülkemizi kalkındırmak, bilim adamı yetiştirmek üzere 22 bin genç öğretmeni köylere ulaştırdı. Sonuç ne oldu? Ülke kazandı, demokrasiye geçiş yolları açıldı.

Köy Enstitülüler köy ağaları, şeyhler, şıhlar, din adamları ve politikacılar gibi halkın uyanmasını istemeyenlerin hışmına uğradı, dövüldü, hakaret edildi, sürüldü, ceza aldı. Ama Atatürk ilkelerinden, köylünün ve ülkenin kalkınması davasından vazgeçirilemedi.

Zaman geçti, Köy Enstitülerini ağalar, şeyhler, yobaz din adamları ve politikacılar (hakiki din adamları hariç) Bolu Beyi ile birlik olup 1954’de kapattılar. Çünkü politikacının işine gelmedi, şeyhin sözü dinlenmez oldu. Yobazların muska yazma, okuma gibi rant gelirleri kesildi. Başta bulunanlar da bir daha seçilememe korkusuna kapıldılar; oy uğruna kapattılar Köy Enstitülerini.

Çok tavizler verildi bu yobazlara. 1950 yılında ezanı Türkçe’den Arapça’ya çevirdiler. Tarih kitaplarından İnönü’nün fotoğraflarını, aynı zamanda İnönü’ye ait metinleri çıkartmak istediler. Milli Eğitim Bakanı “ben tarih ile oynayamam” deyince istifa ettirildi. Ankara’da Kemal Pilavoğlu Atatürk’ün heykellerini, büstlerini balyozla kırdı, hoş görüldü. Birkaç gün nezarette kaldı o kadar. Atatürk düşmanlığı, İnönü düşmanlığı başladı, Atatürk’e saldırılar oldu.

Burada bir parantez açmak gereğini duyuyorum. Atatürk’ü kötülemek, devrimlerine, büst ve heykellerine saldıranları önlemek ve Atatürk’ü korumak için, Cumhurbaşkanı Sayın Celal Bayar’ın ısrarı üzerine “Atatürk’ü Koruma Kanunu” çıkarmak zorunda kalındı.

Bugüne gelinceye kadar çok tavizler verildi. Bu PKK ve FETÖ hareketi 1970’lere dayanıyor. Ülke genelinde yavaş yavaş kendilerine taraftar buldular. Fetullah devlet içine sızmaya, Apo da Kürtleri örgütleme başladı. Nihayet Apo, 1984’de uygun zamanı buldu, isyan etti. Kan dökmeye başladı. Amma devlet, bu yılanın başını ezmedi. Sebebeni ben değil tarih verecek.

FETÖ, emniyeti, orduyi, yargı, eğitim, sağlık gibi kurumlarımızı ahtapot gibi kolları ile sardı, para ile herşeyi yaptı. Paranın satın alamayacağı kişi yoktur, dedi. Peki biz ne yaptık? Seyrettik.. Okullardan Andımızı kaldırdık. Onuncu Yıl Marşı’nı yasakladık. Atatürk büst ve heykellerine çelenk koyamadığımız gibi, bir karanfil dahi sunmamıza müsaade edilmedi, saygı duruşu bile yapmamız yasaklandı.

Cumhuriyet, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Bayramı ile 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı yasakladık. Sebebini bilenler açıklasın? Bunlar bize Atatürk’ün emaneti değil mi idi. Kimin için ve neden kaldırıldı? Atatürk’e, İnönü’ye “iki ayyaş” denildi. CHP’ye “ihtilalden beslenen parti” denildi. Amma kimin ihtilal yanlısı olduğu, kimin devletten yana olduğu ortaya çıktı.

Atatürk’ün fotoğrafları, gazete yazıları, posterleri okullarda çöp kovalarına atıldı. “Biz yapmadık, görmedik, odacı yapmış” denildi. Ama haklarında takibat yapılmadı. Ceza verilmedi. RTÜK, TV’lerde Atatürk’e küfredenlere bırakın cezayı, kınama dahi vermedi.

Sayın halkım, yukarda saydığım tarih birliği, kültür birliği, dil birliği, ülkü birliği, din birliği gibi birlikteliğimiz unutuldu.

Cumhuriyet esaslarından, Atatürk ilke ve inkilaplarından taviz vererek FETÖ’yü, Apo’yu canlandırdık. Nerede ise gerçek Atatürkçüler, vatanperverler olmasa, çoktan FETÖ tarafından kılıçtan geçirilmiş olacaktık. Neyse ki ordumuzda daha Atatürkçü subay, astsubay ve erler varmış.

Bir millet, bağlı olduğu ve sevdiği kurallardan ve ideolojisinden ayrıldığı an yaşama hakkını yitirir. Bizler Atatürk ve Cumhuriyet ilkelirine candan bağlı, bu şerefli aziz milletimizin evlatları olarak her zaman, her yerde Cumhuriyetçi ve Atatürkçüler olarak, bağnaz ve yobazların karşısında bugüne kadar dimdik durmuşsak, bundan sonra da dimdik karşılarındayız. FETÖ, Apo, IŞİD ve Kandil bizi parçalayamaz ve yıkamaz.

Sevgili büyüklerim, Sayın Cumhurbaşkanım, Meclis Başkanım, Başbakanım, Milli Eğitim Bakanım ve Türkiye B.M.M.’nin saygıdeğer üyeleri:

33 yılını Türk Milli Eğitimine vermiş, emekli fakat halâ eğitimden ayrılmamış, Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen olarak vatanını, milletini, harsını seven, bu vatan için canını, kanını vermeye hazır bir eğitimci olarak, acizane aşağıda sunacağım teklifin nazarı itibara alınmasını temenni ederim.

İmkan sağlanırsa ülkemin kat kat ilerleyip muasır medeniyeti yakalayacağına inanan bir öğretmen olarak, bütün dünya milletlerine, Amerika, Almanya, Rusya, Fransa, Çin gibi ülkelere muhtaç durumdan kurtulup, bölgede ve dünyada söz sahibi ve sözü geçen kuvvetli bir devlet, ordu, eğitimli bir ulus olmak gerekiyor. Bunun için:

Bilinçli, azimli, kararlı, Cumhuriyetçi, Atatürk ilkeleri içinde yetişmiş bir gençlik yaratmak gereğindeyiz. Bir millet, dininden, imanından, ülkü ve harsından kopamaz. Öyle ise bunları içeren bir gençlik istiyorsak gelin Köy Enstitülerini yeniden açalım. Biz, din eksenli bir eğitime doğru kaydık ve kaymaya da devam ediyoruz. Kindar ve dindar gençlik yetiştireceğiz derken, fakir ve yoksul köy çocuklarını alıp yatılı okuturken, maalesef Fetullah gibi tarikatçılara fırsat sağlıyoruz.

Devlet okullarında mevcut din eğitimi tam anlamıyla Cumhuriyet esasları dahilinde ve dinimizin istediği gibi verilirse, FETÖ gibileri bu çocukları elde edemez. Gelir düzeyi düşük çocuklara devlet imkan sağlayamadığı için FETÖ, yurt kredi ve çeşitli yardımlar yaparak gençleri kandırmakta ve ülkemiz aleyhine işler çevirmektedir.

Çocuklarımızı bu gibi zararlı örgütlerden kurtarmak, millet, vatan düşmanlarına yem yaptırmamak, vatan, millet, cumhuriyet ve Atatürk ilkeleri içinde çağdaş bir eğitim verebilmek için 17 Nisan 1940’da kurulan Köy Enstitüleri yasasını ilgililer yeniden okumalı. 4274 sayılı teşkilat ve uygulama kanunu ile birlikte, Köy Enstitüsü sisteminin tekrar hayata geçirilmesini öneririm. Bakın o zaman nasıl bir gençlik ve nesil yetişecek. Bizler ne zaman Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerinden ayrıldıysak, başımıza olmadık belalar ve zararlar gelmiştir.

Halisane olarak yaptığım bu önerimde hiçbir art niyet olmadığı gibi, vatan ve milletimin kalkınması hususuna yardımcı olacağına inancım tamdır.

Çünkü, Köy Enstitüsü demek kültür, şiir, edebiyat, tiyatro, kitap, tarih, orman, ziraat demek, sosyal ve kültürel çalışma demek.

Köy Enstitüsü demek köy demek, mezra, kalkınma, sağlık, hayat, su demek olduğu gibi, Köy Enstitüsü Cumhuriyet, Atatürk demek, Türkiye ve Türk devleti ve Türk halkı demektir.

Köy Enstitüsü demek tarihimiz, dinimiz, harsımız, dilimiz, kültürümüz demektir.

Köy Enstitüsü demek, uygulayıcı iş eğitimi demektir.

Köy Enstitüsü demek, ezberci eğitimden vazgeçmek demektir.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık