- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 19 January 2018, Friday 18:55
- 4548 kez okundu
Cafer METE / Emekli Halk Eğitimi Merkezi Müdürü
Hatırlanmak, Türk aile yapısına ve Türk kadınına değer vermek güzel bir duygu. Aile yapısını kuvvetlendirmek ve kadına verilen önemi ortaya çıkarmak, kadını ikinci sınıf vatandaş değil, eşit şartlarla bir aile hayatını idame ettiren; evde, tarlada, ticarette, sanayide, ilim ve bilimde insan haklarına önem veren Milas Belediyesi Başkanlığı’nın ‘Bir Yastıkta Bir Ömür Projesi’ uygulaması ile bu proje kadına ve aile hayatına verilen önem yönünden takdire şayandır.
Atalarımız ne güzel söylemişler: Yuvayı dişi kuş yapar, kadın evin mimarıdır, ailenin bir ferdidir, kadın sanatkardır, kadın yuva yapan dişi kuştur, kadın daha önemlisi köle değil bir annedir, kadın erkek eşittir…
Ama biz bu eşitliği anlayamadık. Kendimize göre yorumladık. Kadını anlamadık. Günlük yaşamımızda, yazılı ve görsel medyada görüyor ve okuyoruz. Kadın dövülmüş, taciz edilmiş, cemiyetin içinden zorla kaçırılmış, tecavüz edilmiş, bıçaklanıyor, seks kölesi olarak kullanılıyor. Bir hayvana bile reva görülmeyen muamele kadına yapılıyor.
Hatta, “kadının günde üç öğün dövülmesi caizdir” diyen canavar ve yobazlar var. Ben bunları kınıyorum. Kadınlarımız bu gibi muameleye layık değildir diyor ve kadınlarımız bu gibi muameleye tepki göstermelidir.
Vatanına, milletine, ana-babaya, erkeğine, çocuğuna ve ailesine, vatanın ve milletin selameti için canını-malını seve seve veren bir ANA’dır.
Bakınız Cumhuriyetin kurucusu, devletimizin banisi, ebedi şefimiz Atatürk, “Türk kadını anlayışlı ve kavrayışlıdır” diyerek, kadın hakkındaki görüşlerini belirtiyor. Sonra şöyle devam ediyor:
“Ayşe Hatun, diğer adıyla Tayyibe Hatun’u bilir misiniz? Onun yaptığını hiçbir ülke kadınının yapabileceğini tahmin etmiyorum.”
Ayşe Hatun, bozuk ve tehlikeli yollardan, sekiz aylık kızı kucağında, omzunda mermi, cepheye cephane götürüyor. Sekiz aylık yavru dinler mi düşmanı, dinler mi savaşı? Başlıyor ağlamaya… Ayşe Hatun’un tek derdi çok kısıtlı olan cephaneyi düşmana fark ettirmeden cepheye taşımaktır.
Sekiz aylık yavrusunun sesinin düşmana ulaşmasını engellemek için çocuğu göğsüne bastırır. Kör olası düşman çok yavaş ilerler. Düşman bölgeyi terk ettikten sonra kızını eline aldığı zaman sekiz aylık kızının yaşamadığını görür. Çocuk boğulmuş ve ölmüştür. Göğsünde taşıdığı bayrağı üstüne örter ve çocuğuna, ‘Sen yüzlerce yıl sonra doğacak Türk çocukları için şehit oldun. Bu benim için de, senin için de bir şereftir. Yeter ki vatan sağolsun’ der.
Kurtuluş Savaşı’nda 80 yaşında bir nine… Yorgan, battaniye, halı, kilim ne varsa hepsini cephanenin üstüne örtmüş, kendisi pazen elbisesiyle…
Bir subay; ‘Nine kar yağıyor, hava çok soğuk. Şu yorganı sırtına al’ dediği zaman nine; ‘Dokunma ona. O milletin malıdır. Nem kapmasın. Ben ölürüm ama onunla binler doğacak. Ben soğuğu hiç duymuyorum amma düşman topraklarıma girdiğinden bu yana hep içim yanıyor oğul’ der.
Biz bugün o kadınların torunları olan kadınlarımıza yapmadığımızı bırakmadık. Bu reva mıdır Türk kadınına?
Kadına kalkan elin, vatan için ölen sekiz aylık İstiklal Savaşı şehit kızımıza kalktığını biliyor musunuz? Türk kadınının kalbinin, çocuğundan önce vatan için çarptığını, bu da kadının fedakarlığını göstermektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, “İstiklal Savaşı’nda korkmayan, yılmayan kadınlarımız; Binbaşı Ayşe Altıntaş, Üsteğmen Emine Vardarlı ile Fatma Şimşek, Müfreze Komutanı Kara Fatma, Halide Onbaşılar unutulur mu” demiştir.
Atatürk, kadınlarımızın Kurtuluş Savaşı’ndaki cepheden cepheye koşmalarından, cephane taşımalarından büyük memnuniyet duymuş ve gururlanmıştır.
Atatürk, Türk kadını için ne diyor?
“Türk kadını, Osmanlı İmparatorluğu zamanında özgürlüğünü kaybetmiş ama Kurtuluş Savaşı’nda bağımsızlığını yeniden kazanmıştır” der ve yaveri İzzettin Çalışlar’ı yanına çağırarak, eline bir not verir. Notta aynen şunlar yazmaktadır:
“Savaştan sonra ilk işimiz Türk kadınına serbestliğini vermek, onu erkeğinin yanında eşit haklara sahip kılmak olacaktır.”
Atalarımız ne güzel söylemişler; ‘Cennetin anahtarı anaların ayağının altındadır’ diye… Bir yerimiz incinse, ayağımız taşa takılsa ‘of anam’ demez miyiz? Canavar, yobazlar, kadına el kaldıran kişiler Tanrı yanında iflah olmaz, o eller kırılır.
Kadına yönelik taciz, tecavüz, dayak, tehdit ve ölüm gibi vakaların oluşmasında en büyük etken, ‘eğitimsizlik ve ekonomik’ koşullardır. Bugünün gençleri kindar ve dindar olarak yetişip, ‘kadının yeri evidir, görevi ise kocasına itaattir, çocuğuna bakmaktır, kadın başı açık sokakta gezemez, sokağa çıkmaz’ denmektedir.
Halbuki Laik eğitimde kadın-erkek eşittir. Bu unutuldu. Yıllarca ulusal ve yerel medyada kadın hakları için yazılar yazıldı ama hepsi lafta kaldı.
Bizleri hatırlayıp, hayatımızı ve aile yaşamımızı, mutluluğumuzu, saadetin ve uyumun nasıl sağlandığını, kavgasız, nizasız 60 yılın üzerine taşıyan bizleri hatırlayıp; proje ile görüntülemeniz, röportajla, ses kaydına almanız, gelecek kuşaklara ışık tutmanız, aile ve işbirliği eşitliği ve bu eşitliğin nasıl başarıldığının iyi anlaşılacağını gösteren, her başarının sabırla yürütüldüğü, hoşgörünün temelini yansıtan ‘Bir Yastıkta Bir Ömür’ projesini hazırlayan, uygulayan Milas Belediye Başkanı ve ekibine sonsuz teşekkür ederiz.
-
28.10.2022 Antalya- Aksu Köy Enstitüsü Öğretmeni HAMDİ ESMER
-
21.10.2022 Mutfak, pazar, market yanıyor
-
16.11.2019 NE OLUYOR BİZE?
-
30.10.2019 Yangın gibi bir şey
-
29.10.2019 Bu bizimdir. Bizden alsınlar.
-
23.10.2019 Enflasyonun 9.26’ya düşüşüne inanamıyorum!..
-
17.09.2019 Bu şiddet ve öfkeye dur diyelim
-
05.12.2018 YARINLAR ÇOCUKLARIMIZDIR
-
30.11.2018 Öğretmenlik Mesleği
-
09.11.2018 CEP DELİNDİ; Çarşıda, Pazarda, Mutfakta Yangın var
-
27.04.2018 Öğretmeni ‘puan peşinde’ koşturmayalım
-
18.04.2018 Üretici, devlet desteği bekliyor
-
16.04.2018 Köy Enstitülerini yeniden açalım
-
06.04.2018 Geçmişi bilmeden konuşma!
-
23.02.2018 Cumhuriyet ve devrimlerin coşkusu …
-
27.09.2017 ‘Eğitim sistemi’ üzerine …
-
01.08.2017 Bozkırları yeşillendirelim!
-
23.06.2017 ‘Toprak Ana’ bize küstü mü?
-
29.05.2017 Milas’ta ilk Halk Tiyatrosu!
-
19.05.2017 Atatürk’e hakaret edenler asla affedilemez!
-
05.05.2017 Okulum, Köy Enstitüleri 77 Yaşında!
-
21.04.2017 Köy Enstitüleri’nde Okuma Alışkanlığı
-
11.04.2017 Altmış sekiz yıl sonra hatırlanan bir anı
-
07.04.2017 Öğretmen Okulları’nın Kuruluş Günü
-
18.03.2017 18 Mart Çanakkale Zaferi
-
13.03.2017 Okumak!
-
11.03.2017 Atamıza dil uzatmayın!
-
08.03.2017 Konuşma adabı
-
13.02.2017 ‘Sokak Adabı’
-
11.02.2017 Selamlaşma
-
04.02.2017 Tonguç - Demokrasi – Pranga
-
01.02.2017 Günlük hayatta ‘Teşekkür’ün, ‘Nezaket’in önemi …
-
18.01.2017 Eğitim Politikamız ve PISA
-
09.01.2017 Yüreğim yanıyor, ciğerim parçalanıyor
-
03.01.2017 Eğitim
-
15.12.2016 Bu çocukları, Atatürk ve Cumhuriyet yakmadı!
-
03.12.2016 “Öğretmenler Günümüz kutlu olsun”*
-
01.12.2016 Öğretmenler Günü
-
20.10.2016 Bir ülkenin kalkınması eğitimle olur
-
08.10.2016 ‘Çevre’ye, insanlığa saygılı olalım!
-
07.10.2016 Eğitim sistemimiz ve problemleri
-
06.10.2016 250 öğrenciye 55 derslikli okul, 1250 öğrenciye konteynır ...
-
26.09.2016 Ne oluyor bize, nedir bu güvensizlik!
-
19.09.2016 İlköğretim Haftası; ülkeme, öğretmenlere ve öğrencilerimize hayırlı ve uğurlu olsun ...
-
10.09.2016 Zararlı akımlardan kurtulmak için, ‘Köy Enstitüleri’ni yeniden açalım ...
-
03.09.2016 Bu kadar da nankörlük olur mu!
-
18.08.2016 Toplum kalkınmasında gönüllülük esastır
-
16.08.2016 Öğretmen, halkla iç içe olmalıdır
-
13.08.2016 “İmam Efendi” – Cemaatçılar ve İtirafçılar
-
12.07.2016 Promosyon hikayesi
-
09.07.2016 Gelin bu vatanda kardeşçe birlikte yaşayalım ...
-
15.04.2016 Cafer METE / Emekli Halk Eğitimi Merkezi Müdürü
-
13.04.2016 Söz biter, Yazı kalır
-
31.03.2016 Öğretmen ve Öğretmen Okulları
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.