• 29 October 2019, Tuesday 10:30
M.Cafer Mete

M. Cafer Mete

Bu bizimdir. Bizden alsınlar.

Atatürk, Türk milli eğitimi için ne diyor: 
“Bir milleti özgür, bağımsız, şanlı bir güce erme, bir toplum haline gelebilmesi ve yaşam biçimini, ekonomiyi, sosyal yaşantıyı, kalkınmayı sağlayan eğitimdir.” diyor.
Eğitim, bir milleti kendi halinde yaşatır veya esaret, cehalet ve sefalete sürükler. Çağdaş bir millet olmak, modern eğitim ve Atatürk ilkeleri içinde, 20. asrın ikinci çeyreğine damgasını vuran Köy Enstitüleri’nde, eğitimi özlemiş öğretmenler tarafından yetiştirildik. Öğrencilerimizi de sadece bilgilendiren bir öğretmen olarak değil, saçından giyimine, hatta kızarken bile öğrencisine örnek olarak, öğretmeye özen gösterdik.
Zaten öğretmen, öğrenci ve halk gözünde örnek olan, idol bir kişidir. Kişi bağnaz olmayıp mert, sözüne, özüne güvenilir öğrenciyi yetiştirip hayata hazırlamak öğretmenin birinci görevidir. 
Öğretmen aç da olsa, tok da olsa her türlü zorluğu yenecek. Kendisini yenilemek, öğrencisi ve halka faydalı olmak zorundadır. Sınıfa aç da girse tok olan kişidir öğretmen.
Eğitimde öğretmenin sarsılması, Atatürk’ün öğretmenlerini çok üzüyor. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Milli Eğitim Şurası’nda bir konuşma yapar. Kürsüden inince İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç kendisini kutlar ve memnuniyetini belirtir.
Bakan, “Bu bizimdir. Bizden alsınlar.” der. Nedir bu? 
20. Asrın ikinci çeyreğine damgasını vuran okuma yazma oranını yüzde 5’lerden, yüzde 80’lere çıkaran Köy Enstitüleri programıdır.
27 Eylül 2019 tarihli Önder Gazetesi’nde Sayın Prof. Dr. Kemal Kocabaş kardeşimin Köy Enstitüleri ve Finlandiya eğitim sistemi yazılarını memnuniyetle okudum. Zaten kendim de Köy Enstitüsü çıkışlı bir öğretmen olarak hem sevindim, hem üzüldüm. 
Çünkü: o sistemi 1940’larda biz kurduk. Ne yazık ki politikacılar ağaların, şıhların yobaz ve bağnazların hatırlarını oy adına kıramadılar. Ayrıca yabancı güçler Türkiye’nin kalkınmasını istemediklerinden dolayı, maalesef kendi ürettiğimiz ürünü kendimiz yedik. Biz terk ettik ama Amerika, Finlandiya ve başka ülkeler o köy enstitüsü metot ve programını uyguluyor. 
Eğitimde fırsat eşitliği ve kamusal eğitimde daha fazla serbestlik, daha hakkaniyetli bir eğitim şekli olmalıdır. Öğrenci bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
Okulların fiziki yapısı, öğrenci durumu, öğretmen durumu, teneffüslerde rahat hareket edebilme alanlarının genişletilmesi, okullarımızda çiftli değil tekli eğitimin yanında her okulda bir laboratuar, resim ve müzik atölyeleri bulunması, Köy Enstitüleri’nde olduğu gibi öğrencinin bir ‘cevher taşı’ olduğu düşünülmelidir.
Milli eğitim sistemimiz maalesef her bakan değişiminde sil baştan değişime tabi tutuluyor; plan, program değişiyor. Bugünkü sayın bakanımız, kendi yaptırdıkları başarı izleme araştırmasıyla okulların adeta MR’ını çekmişlerdir. Bakınız, bugün çocukların aşağı yukarı yüzde 40’ı okuduğunu anlamıyor. Matematikten çocuk muhakeme yapamıyor. Bunu söyleyen, yazan ben değilim, sayın bakandır. Nedendir, niçindir diye araştırılması gerekmez mi?
Geçmiş yıllarda bir okulun aile birliği başkanı iken okul müdürü arkadaşım bir sınıfa davet etti. İnanın lise öğrencisi heceleyerek okuyordu. Çok üzüldüm. Bunun suçlusu kim? Öğrenci bu hale niçin ve nasıl geldi? Eğitimbilimciler çeşitli vasıtalarla bunların sebeplerini anlatıyor. ‘Bu sistemle bir yere varamayız’ deniliyor. Dinleyen kim. Aklı evveller, ‘Biz yaptık oldubitti, gelenler düzeltsin.” diyorlar herhalde.
İlkokulda sınıfta kalmak yok. Eğer çocuk bilmiyorsa, öğrenememişse, baba geçsin dedi mi geçiyor. Ortaöğretim ise çocuk yılda birkaç gün okula gelsin yeter. Sınıf geçer, diploma alır. Böyle çocuk elbette okuma yazma bilmez. Biz de cemiyete yarı cahilleri salarız. 4+4+4’ü getirdik, daha da berbat hale çevirdik. 
Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in ‘Bu bizimdir. Bizden alsınlar’ eğitim sistemini bugün hatırlayan, bilen çıkmaz. Çünkü unutulmuştur. 
Bakınız Talim Terbiye Kurulu’na. Bakan Mustafa Necati, ‘Maarif Teşkilatı’nda esas olan öğretmendir’ diyerek bir madde koydurur. Amma öğretmenin görüşünü, fikrini soran var mı?
İlkokul, ortaokul ve lise bitirme sınavlarını kaldırdık. Liseden mezun olan öğrenci üniversite sınavlarında sıfır çekiyor. İnadı bırakalım, ilkokulların beşinci sınıfını yeniden koyalım. İlk, orta ve lisede bitirme sınavları ve sınıfta kalmak olsun.
Bugün öğrenci ezberci bir sistem içinde bulunuyor. Hâlbuki araştırma, soruşturma, okuduğunu not alma sistemi ile çalışma yapılsa da iyi anlama ve öğrenme olur, okuduğunu unutmaz.
Eğitimde fırsat eşitliği şarttır. Bir köy ilköğretim okulu ile her türlü imkâna sahip merkez okulları aynı kefeye konulmamalıdır. Çünkü eşit imkâna sahip değildir. Ama sınavda aynı kefeye koyarız.
1940 yıllarında uygulanan Köy Enstitüleri programlarında eğitimde adalet ve hakkaniyet ilkelerini hayata geçiren kurumu Finlandiya’nın uygulamaya başladığını görüyoruz. Köy Enstitüleri’nde yaparak, uygulamalı, araştırıcı, sorgulayıcı, neden, niçin, ne değil, nedir, nasıl yapılır, nasıl yapabilirim, konuyu öğrenebilmek için hangi aracı ve vasıtayı nerede bulabilirim gibi yaratıcılık vardı. Bugünkü gibi ezberci zihniyeti Köy Enstitüleri kabul etmiyordu.
Öğrenci, hayatta zorlukları yenmesini bilecek, o zorlukla mücadele etmesini öğrenecek, azmedecek, okuduğunu muhakeme edebilecek, kendi başına karar verebilir ve iş yapar hale getirmek, ana babanın olduğu kadar, güven yaratmak, öğrenciyi hayata hazırlamak öğretmenin ilk görevleri arasındadır.
Bu vesile ile bütün öğrenci ve öğretmen arkadaşlarımın yeni öğretim yılını kutlar. Başarı, sağlık ve mutluluklar dilerim. Güzel, aydınlık günler sizlerin olsun.
 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık