- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 21 April 2017, Friday 19:23
- 5606 kez okundu
Cafer METE / Emekli Halk Eğitimi Merkezi Müdürü
Köy Enstitüleri’nde Türkçe dersine, kitap okumaya çok önem verilirdi. Okuyup yazma, sözlü ve yazılı ifade, dil ve Dilbilgisi’nin bütün kurallarını öğrenci olarak bilmek ve öğrenmemiz, cemiyet içinde konuşurken, cümle kurarken, amirlerimizle konuşurken kuralları iyi bilmemiz gerekiyordu.
Hepimiz, köyden gelmiş, konuşma adabını ve kurallarını tam bilmiyorduk. Hepimizin şiveleri ayrı ayrı idi. Mesela: bazı arkadaşlar Ane derken, bazıları Ana veya Anne diyenler olduğu gibi Portakala Pirtokol veya “şu yanındaki uzun kıssayı versene” diyenler oluyordu.
İşte bunları düzeltmek, dil kurallarına göre konuşmak, mektup nasıl yazılır, büyüklerle nasıl düzgün konuşulur, arkadaşlara hitap şekilleri, kompozisyonlar nasıl yazılır, bütün bunlar Türkçe dersine önem vermekle elde edilen genel bilgilerdi.
Hepimiz köylü çocuğu idik, kelime hazinemiz, ilkokulda bırakın hikaye, çocuk kitabını, ders kitabını bulamıyorduk ki, bütün bildiğimiz kelimeler köyde konuşulan ve öğrenilen kelimelerdi. Kelime hazinemiz mahdut olduğu için isteklerimizi ifade etmekte zorluk çekiyorduk. Ne yapmalıydık ki kelime hazinemiz genişlesin, ifade kabiliyetimiz gelişsin.
Köy Enstitülerinde öğretmenler bir anne, bir baba idi. Öğretmenlerimiz bize kelimeleri doğru ve düzgün konuşmamız için yardımcı oluyorlardı. Buna rağmen zorlanıyorduk.
Ders kitapları yetersiz kalıyordu. Okulumuzda zengin bir okul kitaplığı bulunmakta idi. Bu kitapları okumak, kelime hazinemizi, bilgimizi geliştirmemiz gerekiyordu. Bunun için de her arkadaş okuduğu kitabı özetlemek ve Türkçe derslerinde anlatmak mecburiyetinde idi. Böylelikle yeni bilgi ve kelimeler öğreniyorduk.
Türkçe derslerinde mutlaka birimiz her hafta okuduğu kitabın özetini bizlere sunardı. Bu suretle kitap okuma ve anlatma yeteneğimizi geliştirmekte yardımcı oluyordu. Bu arada öğretmenler bizlere sorular sorarak, yörenin şivesi, türküleri, şarkıları, öyküleri, atasözleri, manileri anlatmamızı isterlerdi. Böylelikle ifade ve konuşma yeteneğimizin ve kelime hazinemizin gelişmesine yardımcı olmakla beraber ülkemizin folklörünün ortaya çıkmasına da vesile olunuyordu.
Her cumartesi akşamı, çeşitli eğlenceler, skeçler, tiyatro, halk oyunları oynanır, türküler söylenir, okulumuzda yapılan çalışmalarla, aksayan işler konuşulur, demokratik usulle Okul Başkanı seçilir, icabında bizim yaptığımız tenkitlerden müdürümüz de nasibini alırdı. Ama hiçbir zaman müdürler kızmazdı. Okul gazetesi yönü ile birçok arkadaşım yazımda kendilerini tanıtma imkanı da bulmuşlardır.
Okul kitaplığı ile birlikte sınıf kitaplığımız da vardı. Kitabı bir arkadaş, kardeş, yol gösterici, yön veren ve bizi başarıya ulaştıran, bilgi kaynağı olarak görüyorduk.
Köy Enstitülerinde bu gibi çalışmalarla edebiyatımızda yeni çağlar açtığımıza, köylerimizin ne şartlar içinde olduğu gerçeğini ortaya çıkardığına inanıyorum.
Köy Enstitülerinde ayrıca bir saat ‘Okuma Saati’ vardı. Bunun dışında bireysel olarak dinlenme saatlerinde kendimiz de okuyorduk. Ama bir saatlik serbest okuma saati Küme Öğretmeninin nezaretinde olurdu.
Ayrıca okuma-yazma, konuşma, hitabet yeteneğinin kazanılması yanında kelime hazinesinin gelişmesi, yeni yeni sözcükler kullanılmasına özen gösterilirdi. Böylelikle Türk Dil Kurumu’na yardımcı da olunuyordu. Köy Enstitülerinde ayrıca okuma alışkanlığının kazanılması, ifade etme yeteneğinin gelişmesi, düzgün konuşmalar için her hafta açık oturum, panel ve konferanslar düzenlenmesi, sportif faaliyetler yapılması, arkadaşlığın, dostluğun ve yardımlaşmanın gelişmesine vesile oluyordu.
Köy Enstitülerinde her öğrenci yıl boyunca 20 veya 25 kitap okuyup, kısa ve öz olarak özetini yazıp Türkçe veya küme öğretmenine vermek zorunda idi. Kitap bizim için bir nevi ekmekti. Okumak için her öğrenci kitap seçmekte özgürdü.
Enstitülerde okuma ve müzik dinleme veya mandolin, keman, saz çalma, spor yapma boş zamanlarımızın uğraşısı idi. Ancak okunan kitapları yırtmamak şarttı. Çünkü aynı kitapların başkası tarafından da okunacağı her zaman hatırlanmalı idi. Hatta bizler ders kitaplarımızı dahi yıl sonunda idareye teslim eder, onların heba olmasını önlerdik. İdare çok eskiyen kitapları yakmaz kağıt fabrikasına gönderirdi.
Kitaplar, rafta güzel görünsün diye alınmaz, okumak, kendini geliştirmek, bilgisini artırmak, etrafına faydalı olmak, ülke kalkınmasına yeni yeni projeler geliştirmek için alınır ve okunur.
İşte Köy Enstitülerinin bu yönü ile kitap okumaya, okuduğunu ifade etme yeteneğini geliştirme yönü ile ülkemizin % 5 olan okuma yazma oranının % 95’lere çıkmasına, köy okuma odalarının kurulmasına, öğrenci ve halkımızın kitap sevgisinin artmasına önemli katkıları olduğuna inanıyorum.
İşte size bir örnek:
İsmet Paşa, Savaştepe Köy Enstitüsü’ne gelmişti. Diğer enstitülerde olduğu gibi Savaştepe’deki çalışmaları da yakından görmek istiyordu. Sebze bahçesine doğru giderken, kenardaki kümesin önünde boz giysili bir kız öğrenciyi gördü. Bu öğrenci o haftanın kümes nöbetçisi Hatice Kolukısa’ydı. Arkadaşları arasında Hatice, köyünün adıyla özdeşleşmiş olarak anılır ve çağrılır, ona Pamukçulu Hatice derlerdi.
İnönü, bu öğrencinin yanına sokuldu. Azık torbasında ne olduğunu görmek istedi. Öğrenci torbasını açtı, peynir ekmek, bir de kitap çıktı içinden. Bir Bakanlık Kökleşiği (Klasiği) Sofokles’in Antigones’i. İnönü’nün yüzü ışıdı, çevresindekilere:
“Gördünüz ki, peynir ekmeğin yanında kitap. Köyümüz, kentimiz, erimiz, generalimiz, kumanyasına ne zaman kitabı da ekleyecek duruma gelirse, o gün Türkiye gerçekten kurtulmuş demektir. Topraklarımızı bilgiyle değerlendirmenin, bilinçle savunur duruma gelmenin başka yolu yoktur.”
Sevgili halkım, ne kadar okursak, okutursak, bilgimiz sayesinde ülkemizde bilinçli ziraat, sanayi üretimimiz artar, ülke kalkınmasına yardımımız olur.
Öyle ise okuyalım, okutalım. Harçlığımızdan artırdığımız para ile veya bir sigara paketi parası ile çocuklarımıza kitap alalım, okutalım, anlattıralım, ifade yeteneklerini geliştirelim.
-
28.10.2022 Antalya- Aksu Köy Enstitüsü Öğretmeni HAMDİ ESMER
-
21.10.2022 Mutfak, pazar, market yanıyor
-
16.11.2019 NE OLUYOR BİZE?
-
30.10.2019 Yangın gibi bir şey
-
29.10.2019 Bu bizimdir. Bizden alsınlar.
-
23.10.2019 Enflasyonun 9.26’ya düşüşüne inanamıyorum!..
-
17.09.2019 Bu şiddet ve öfkeye dur diyelim
-
05.12.2018 YARINLAR ÇOCUKLARIMIZDIR
-
30.11.2018 Öğretmenlik Mesleği
-
09.11.2018 CEP DELİNDİ; Çarşıda, Pazarda, Mutfakta Yangın var
-
27.04.2018 Öğretmeni ‘puan peşinde’ koşturmayalım
-
18.04.2018 Üretici, devlet desteği bekliyor
-
16.04.2018 Köy Enstitülerini yeniden açalım
-
06.04.2018 Geçmişi bilmeden konuşma!
-
23.02.2018 Cumhuriyet ve devrimlerin coşkusu …
-
19.01.2018 ‘Bir Yastıkta Bir Ömür’ Projesi ve Türk Kadını …
-
27.09.2017 ‘Eğitim sistemi’ üzerine …
-
01.08.2017 Bozkırları yeşillendirelim!
-
23.06.2017 ‘Toprak Ana’ bize küstü mü?
-
29.05.2017 Milas’ta ilk Halk Tiyatrosu!
-
19.05.2017 Atatürk’e hakaret edenler asla affedilemez!
-
05.05.2017 Okulum, Köy Enstitüleri 77 Yaşında!
-
11.04.2017 Altmış sekiz yıl sonra hatırlanan bir anı
-
07.04.2017 Öğretmen Okulları’nın Kuruluş Günü
-
18.03.2017 18 Mart Çanakkale Zaferi
-
13.03.2017 Okumak!
-
11.03.2017 Atamıza dil uzatmayın!
-
08.03.2017 Konuşma adabı
-
13.02.2017 ‘Sokak Adabı’
-
11.02.2017 Selamlaşma
-
04.02.2017 Tonguç - Demokrasi – Pranga
-
01.02.2017 Günlük hayatta ‘Teşekkür’ün, ‘Nezaket’in önemi …
-
18.01.2017 Eğitim Politikamız ve PISA
-
09.01.2017 Yüreğim yanıyor, ciğerim parçalanıyor
-
03.01.2017 Eğitim
-
15.12.2016 Bu çocukları, Atatürk ve Cumhuriyet yakmadı!
-
03.12.2016 “Öğretmenler Günümüz kutlu olsun”*
-
01.12.2016 Öğretmenler Günü
-
20.10.2016 Bir ülkenin kalkınması eğitimle olur
-
08.10.2016 ‘Çevre’ye, insanlığa saygılı olalım!
-
07.10.2016 Eğitim sistemimiz ve problemleri
-
06.10.2016 250 öğrenciye 55 derslikli okul, 1250 öğrenciye konteynır ...
-
26.09.2016 Ne oluyor bize, nedir bu güvensizlik!
-
19.09.2016 İlköğretim Haftası; ülkeme, öğretmenlere ve öğrencilerimize hayırlı ve uğurlu olsun ...
-
10.09.2016 Zararlı akımlardan kurtulmak için, ‘Köy Enstitüleri’ni yeniden açalım ...
-
03.09.2016 Bu kadar da nankörlük olur mu!
-
18.08.2016 Toplum kalkınmasında gönüllülük esastır
-
16.08.2016 Öğretmen, halkla iç içe olmalıdır
-
13.08.2016 “İmam Efendi” – Cemaatçılar ve İtirafçılar
-
12.07.2016 Promosyon hikayesi
-
09.07.2016 Gelin bu vatanda kardeşçe birlikte yaşayalım ...
-
15.04.2016 Cafer METE / Emekli Halk Eğitimi Merkezi Müdürü
-
13.04.2016 Söz biter, Yazı kalır
-
31.03.2016 Öğretmen ve Öğretmen Okulları
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.