• 18 December 2017, Monday 19:22
Av.Aytül ÖZTURAN YILMAZ...

Av. Aytül ÖZTURAN YILMAZ...

Çelebiler

düşünen ayna ... / Av. Aytül ÖZTURAN YILMAZ

‘Abdurrahman Çelebiler’ sarmış dört bir yanımı,

Baktığım her yerde onları görüyorum.

Ben görmek istemesem de

Karşıma çıkıyorlar, karşıma çıkıyorlar.

 

“Neydi o 80’ler, 90’lar” diyenler var, duyuyorum. “Ne güzel şarkılar, ne güzel şiirler yazılmış; ne güzel diziler, filmler yapılmış” diyorlar.

‘Neye göre, kime göre güzel’ tartışılır da, zamanlama meselesi girdiği zaman işin içine, orada dur, deyip bu konunun biraz sosyolojik biraz psikolojik yönden irdelenmesi gerekli diye düşünüyorum.

Toplumumuz ne kadar dirense de anlatılanı anlayabilecek potansiyelimiz var veya böyle bir potansiyelin varlığına inanmak istiyorum ve kısaca anlatmakta bir sakınca görmüyorum.

 

Şimdi hayatın farklı alanlarında önemli yerlere sahip kişilerin aslında hiçbir özellikleri olmadığını düşündüğünüz zamanlar oldu mu? Olmadıysa bunun ayırdına varmanın zamanı geldi.

Bugünkü imkanların hiçbirinin olmadığı şu 80’ler, 90’lar ürünlerini büyütmek anlamsız.

Kurulabilecek tek cümle var; “Bütün köşe başları kapılmış a dostlar!”.

 

Bu kapan şahısların hepsi birden Abdurrahman Çelebi’dir. (2000’li yıllarda da geleceğin Çelebileri türemeye devam ediyor bu arada.)

Çelebimiz toplumda minik bir çatlak buluyor ki bahsettiğim zaman diliminde çatlaklar saymakla bitmez. Bakıyor ülkede sanat filmi açığı var, daha önce çeken yok, diyor ki öncü olayım. Pat diye yürüyen bir adamı çekiyor; 12 dakika. Al sana diyor kısa film yaptım, bu bir sanat filmidir. Eee toplum görmemiş ki daha önce bu tarzı. Bizim Çelebi, bir anda büyük yönetmen oluyor. Bütün sanat filmleri ondan soruluyor. Zannediliyor ki Çelebimiz yemiş yutmuş sinema konusunu. Yıllar geçiyor ve tek yeteneği toplumdaki çatlağı bulmak olan ilkokul mezunu bu Çelebi’ye, duayen sinemacı diyoruz.

 

Başka bir duvarda açılmış yarık diyebileceğim bir çatlağı farkediyor bizim Çelebi. Diyor ki, ağzımı büze büze, kaydıra kaydıra şarkı söyleyeyim, biraz da zenci gırtlağıyla süsleyeyim. Eh bu tarz da duyulmamış şey. Bet de olsa, salıncak gibi sallansa da dinleyeni bol, konserleri dolu bir ses sanatkarı olup çıkıyor Çelebimiz. Üstüne üstlük talebeleri oluyor, bölünerek çoğalıyor adeta. Daha iyileri gelse de mevzuda hep adı geçen bizim Çelebi oluyor.

 

Bir gün bayan Çelebi, hiçbir şey olmadım bu hayatta gideyim bir tiyatroda oyuncu olayım diyor. Tiyatro da yeni yeni gelişiyor memlekette. Yoldan geçene kucak açılıyor zaten. Kendini bir anda sahnede bulan bayan Çelebi, oldum ben, zannediyor. Azcık da parası var, yeni bir tiyatro açıyor kendine. O yılların hanımefendileri, beyefendilerine bu durum olağanüstü geliyor. Oluyor mu size bize bayan Çelebi bir tiyatro sanatçısı.

 

Yok çünkü, elde yok fazlası. Olana da çok çabuk tapılıyor. Yeteneği var mı yok mu bakmaya zaman da yok. Fakat ben bu Çelebilerin ceremesini çekmekten yoruldum. Kalitesiz işlerin insanlarının, günümüzün donanımlı insanlarını ezdiğini görmekten yoruldum. 40 yıldır aynı mesleği yapıp kendini üstat olarak nitelendirenlerden de aynı şekilde.

Zamanında boşluktan faydalanıp bir yerlere gelen Çelebileri, kendilerini imha etmeye davet ediyorum.

Merak edenler olursa Çelebi listemi bir ara sunarım ...


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık