- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 04 October 2017, Wednesday 19:30
- 4502 kez okundu
düşünen ayna ... / Av. Aytül ÖZTURAN YILMAZ
Yoğunuz, yoğunsunuz, yoğunlar…
Ne zamandan beri bu kadar yoğunlaştık, suyumuz, ruhumuz çekili vaziyette et-kemik kaldık?
Bahane üretmekte üstümüze yok da artık biraz daha yaratıcı olmak gerekiyor.
Kime nasılsın diye sorsam işler çok yoğun demeye başladı. Ee benim sorumun cevabı bu mu? Sonraki cümlesi “trafik de pek yoğun” oluyor tabii ki. Günler çok yoğun geçiyor diyor. Kafası da yoğun tahmin edersiniz.
Kabul edelim bu bir problemdir ve problemler çözülmek içindir.
Eğer işiniz başka hiçbir şeye zaman bırakmayacak kadar yoğunsa sizinle ya da işinizle ilgili yanlış giden bir şeyler var demektir; hiç de yabana atılmayacak bir söz.
Şimdi oturup salim kafa bir düşünelim.
Yoğun olan benliğiniz mi, yaptığınız iş mi?
‘İşimiz’ cevabını verenler için söylenecek bir şey yok aslında. Bol bol işler diliyoruz. Fakat bu bana yine de çok inandırıcı gelmiyor. İnandırıcı gelmemesi tamamen tecrübelerimle sabittir. Holding patronu bir yakınım olmadığı için bu tecrübeleri meslektaşlarımdan, çeşitli kurumlarda çalışan tanıdıklarımdan ve farklı mesleklerden arkadaşlarımdan edindim.
Nasılsın soruma yoğunum cevabını verenlerin unuttukları şey şudur; çalışmak, sahip olduğu mesleği icra etmek aslında yoğunluk değildir. Bunun adı sadece ve sadece çalışmaktır. Hemen bir örnekle açıklamaya çalışayım;
Çalışan Bir Birey (ÇBB) olun. Mesai saatleriniz de sabah 09:00 - akşam 18:00 olsun. Normal, sorunsuz bir yaşamınız olduğunu da varsayıyoruz. Çoluk çocuk, bulaşık, çamaşır, alışveriş de rutin işleriniz. Bu aşamada nasılsın diye soran birine yoğunum der misiniz? Cevap veriyorum; hayır demezsiniz.
Bütün işlerinizi bitirmişsiniz, şöyle bir uzanmışsınız, elinizde romanınız başladınız okumaya… Tam bu sırada bir telefon çaldı. Arayan benim. Nasılsın diyorum. Roman okuduğunuz için yoğunum der misiniz? Hayır demezsiniz.
Pazartesi, sendromunu da alıp geldi. Birkaç dereceden yakınlığı olan akrabanız da 3 günlüğüne sizde misafir olacak. Onu gezdireceksiniz, yemekler hazırlayacak, mutlu mesut akşamlar geçireceksiniz. Yine de yoğunum diyebilir misiniz? Kesinlikle diyemezsiniz. Yoğun olmak öyle kolay değil.
İki gün sonra sabah mesainiz başladı. Müdürünüz dedi ki; “Al şu takatukaları takatukacıyatakatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamazsa, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al da gel ...”
Yani bir dolu işi yığdı size. Bendeki de yüzsüzlük ama yine arıyorum. Nasılsın?
Çok üzgünüm ama, yine de yoğunum cevabını veremezsiniz.
Tam bu sırada herhangi bir iş yapmayanların yoğun olma durumunda olmasının, en azından benim penceremden baktığınızda, daha zor olduğunu anlamışsınızdır.
Peki ne zaman yoğun olacağız biz? Bu bizim ÇBB bir banka memuruysa, süreli ödemeleri de Türk Milleti olarak son gün yaptığımız varsayılırsa, her gün 100 müşteriyle ilgilenip o gün 500 kişinin sırada olduğunu görürse ve ben o gün nasılsın demek için aradıysam ancak o zaman işler yoğun diyebilir.
Dikkat edilecek olursa burada da yoğun olan iştir, ÇBB’nin kendisi değil.
Biraz daha ileri gidiyorum ve mesaiye kalsanız dahi yoğun olduğunuzu söyleyemeyeceğinizi iddia ediyorum. Mesaiye kalmak ise benim gözümde ne olursa olsun zamanı doğru kullanamama beceriksizliğidir.
Söz konusu ÇBB, farklı mesleklere de uyarlandığında aynı sonuca varıyorum ben.
Her gün bir başka arkadaşıyla iki kelam etmek için buluşup “ay şekerim çok yoğunum” bu aralar diyenler… Size sesleniyorum.
Trafiğe yoğun diye bahane bulanlar, sizi büyükşehirlere davet ediyorum.
Kafası yoğun olanlara da soruyorum; bugün hangi tür atomu parçaladın, hangi derde çare buldun, ne ürettin, ne kazandın?
Yoğunluk iş hayatında ayrı, özel hayatta ayrı, karakter bazında ayrı değerlendirilebilecek ve öyle her zaman içinde bulunabileceğiniz tarzda bir insanlık hali değildir ki kısa süreli olup hayatınızın her alanında kullanamayacağınız bir özellik gösterir.
Ve çok rica edeceğim, bunun ayırdına varınız. Vardığınızda da çaldırınız, telefonum hep açık.
Not: Bu arada bırakın espressonuz yoğun olsun. Size bir şey olmasın.
-
21.05.2018 Evrenin oluşumu da bir kaos sonucuydu...
-
16.04.2018 Kuduz Aşısı
-
09.04.2018 Sihir
-
19.03.2018 RH Negatif
-
12.03.2018 Cehalet Dönemi
-
05.03.2018 Eşyasallık
-
26.02.2018 İnsanda biraz şans olacak!
-
12.02.2018 Deliler Koğuşu
-
06.02.2018 Yolcu yolunda gerek
-
29.01.2018 Savaş-Barış-Yine Savaş-Yine Barış …
-
22.01.2018 Dersimiz Temizlik
-
15.01.2018 Astrolojik tespitler
-
08.01.2018 İrdeleme nedir, nasıl yapılır?
-
18.12.2017 Çelebiler
-
11.12.2017 Çehov Kanunu
-
04.12.2017 Bir istifanın gerçekleşme hikayesi
-
27.11.2017 Medeniyetleştiremediklerimizden misiniz?
-
13.11.2017 Sinir Harbi
-
06.11.2017 Liste yapmanın incelikleri
-
30.10.2017 Cumhur Bey
-
23.10.2017 İnovasyonun bize etmedikleri …
-
16.10.2017 Sonbahar Havaları
-
25.09.2017 Masal Tarifi
-
18.09.2017 Ne olmuş yani gece ıslık çalsam?
-
11.09.2017 Konuşa(maya)n İnsan
-
28.08.2017 Grazie *
-
21.08.2017 Zap Zap Zap
-
14.08.2017 Isrartes’in Hayatı
-
07.08.2017 Şarj Aleti olan var mı?
-
31.07.2017 Hayat Bilgisi
-
24.07.2017 Bilinçlenmek ya da bilinçlenmemek … İşte bütün mesele bu!
-
17.07.2017 Dağ başını duman almış
-
10.07.2017 Tatil mi?
-
03.07.2017 Sözüm söz!
-
19.06.2017 Vaadetmenin Dayanılmaz Hafifliği
-
12.06.2017 Bekleme Odası
-
05.06.2017 Sus – Konuşma
-
29.05.2017 O mu? Bu mu? Şu mu?
-
22.05.2017 İki lafın beli
-
15.05.2017 Hukuku Bilimle aldatmak
-
08.05.2017 Ben ne bileyim?
-
02.05.2017 Öküzün Boynuzları
-
24.04.2017 Sistem Hatası
-
18.04.2017 “Reset”
-
10.04.2017 İdam izlediniz mi hiç?
-
03.04.2017 Fidye
-
27.03.2017 Öldürünüz değil oldurunuz
-
20.03.2017 Hukuk Guşu
-
13.03.2017 Şaşı bak şaşır!
-
06.03.2017 Pardon, saatiniz var mı?
-
27.02.2017 Biliyorsun, öyleyse yoksun!
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.