• 12 February 2018, Monday 18:05
Av.Aytül ÖZTURAN YILMAZ...

Av. Aytül ÖZTURAN YILMAZ...

Deliler Koğuşu

düşünen ayna ... / Av. Aytül ÖZTURAN YILMAZ

Bildiğiniz koğuş işte.

Nüfusunu bilmiyorum ama bağıran var, konuşan var, çok nadir olarak beyanda bulunan ve hiç konuşmayan var.

Bir sürü de akıl ve fikir var.

 

Masada gurmelik konusu açılıyor.

Olabildiğince çok deneyimin süzülerek bilgeliğe dönüşmesi gibi bir şey gurmelik. Ne kadar çeşitli yemek yenilmişse, damak tadı o oranda gelişiyor. Koğuşta bu konuda gelişmişler çoğunlukta da olsa gelişmemişlerin baskısı altında her gün tarhana çorbası ve bulgur pilavına talim ediliyor. Biraz da maydanozlu köfte diyecek oluyor gelişmiş. Ama bakıyor ki tabağında yine tarhana çorbası, bulgur pilavı. Ah olsa da yesek ama yetti gari. Biraz da değişiklik gerekmiyor mu?

Cahillik kavramı da bu gurmelik meselesinin tam tersi. En güzeli, en doğruyu kısacası her şeyin en iyisini bildiğini zannediyorsun aslında, o derece cahil oluyorsun ve ne kadar az bilirsen o kadar çok savunuyorsun.

 

Zeki insanların en belirgin özelliği, her şeyi bilmenin mümkün olmadığının farkında olmalarıdır, demiş Einstein.

Koğuş kıpır kıpır. İlaç saatleri belli. Hata kaza o saatten bir dakika geçse ortalık savaş alanına dönüyor. Barışçıllar çoğunlukta olsa da savaşçıların baskısı altında onlar da başlıyorlar masalara vurmaya. Bir türlü karşı tarafa geçiremedikleri fikirleriyle kafalarını kaşıyorlar. Zaten kaşıya kaşıya delirmişlerdi. Onların iyileşme umudunun olmadığının herkes gibi kendileri de farkında. Yazık!

 

Hep masada geçmiyor günler. Gözetim altında oyunlar oynuyorlar. İletişimi kuvvetlendiren, el becerilerini geliştiren bin bir türlü oyun var. Koğuş ahalisi kendini iyi hissettireni seçiyor. Bu esnada kıskançlık, merak, kin, nefret, dedikodu daha neler neler… En rahatları, ense yapmayı seven, ilaç elden yatak devletten yaşayıp bu oyunlara katılmayanlar olsa da en çok sesi çıkanlar nasıl oluyor da bunlar oluyor? Neredeyse akıllı olduklarına inanacağız. Aptalların dediği oluyor koğuşta. Şaşkınlık içindeyiz. Bu durum, iyileşme umudu olan gurmeliği gelişmişlerin umrunda değil, çünkü onlar bir gün taburcu olacak.

 

Bu konuya en uygun olayı okuyacaksınız şimdi de hazırsanız …

Zamanın birinde bir şehirde nasıl olduysa 401 hasta, hastaneden kaçıyor ve şehir sokaklarına dağılıyor.

Bunu fark eden personel, dönemin başhekimine danışıyor. “Doktor bey hastalarımız kaçmış, nasıl bulacağız hepsini, ne yapmamızı önerirsiniz?” diye soruyor. Doktor, “bana bir düdük bulun ve arkama dizilip yapışarak gelin” diyor.

Doktor önde, 10 personel arkada çıkıyorlar sokağa. “Düüüt, düüüttt, vooong, vooonggg” diyerek trencilik oynayarak şehri baştan sona dolaşıyorlar. Deliler bu kuyruğa girerek vagon oluyorlar, hastaneye doğru yola çıkıyorlar. Hastaneye geldiklerinde ise personel deli sayısının 600’ü geçmiş olduğunu görüyor.

 

Korku filmi gibi olsa da, bu olayın gerçek olduğunu söylesem ne derdiniz?

Nasıl olduysa biri deliler koğuşunda sıkışıp kalmış. Akılsa akıl ama neden orada, akıl sır ermez. Er geç taburcu da olmuş. Çok araştırdım adını, yerini bulamadım ama bir ada var devasa büyüklükte. Ortasında tek bir kulübe. Kulübenin tek penceresinde bizim akıllı var, ama ne dert var ne de keder ...


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık