• 16 April 2018, Monday 19:09
Av.Aytül ÖZTURAN YILMAZ...

Av. Aytül ÖZTURAN YILMAZ...

Kuduz Aşısı

düşünen ayna ... / Av. Aytül ÖZTURAN YILMAZ

“Bu akşam gün batarken gel,

Sakın geç kalma erken gel,

Tahammül kalmadı artık,

Sakın geç kalma erken gel.”

 

Böyle bir şeye tahammül etmem mümkün değil. (Eller omuz hizasında, avuçlar hiç olmadığı kadar açık, karşıya bakar.)

Bu kişiye tahammül edemiyorum. (Yüzde ekşimiş bir ifade ile söylenir.)

Bu müziğe daha fazla tahammül edemeyeceğim. (Kulaklar tıkanır, şımarıkça bir aaa sesi çıkarılır.)

Buna nasıl tahammül ediyorsun? (Küstah bir ifade ile sorulur.)

Kanalı değiştirir misin? Bu programı izlemeye tahammülüm yok. (Aslında soru değil de bir emir cümlesidir. Yerine getirilmediği takdirde ortamın terki ile sonuçlanır.)

Bu zulümlere tahammülüm kalmadı. (İsyan ve endişe karışımı bir ruh haliyle söylenir.)

Tahammül kelimesinin kullanıldığı her cümle, görüldüğü üzere hep negatif ifadelerle kuruluyor olmasına rağmen tahammül kendi başına pozitiflik içeriyor. Hatta hoşgörü ile bağdaşan bir anlama sahip bile diyebiliriz. Peki tahammülü bu duruma getiren nedir, merak ediyorsanız söyleyeyim; “hayat şartları”.

Gidiş geliş bir ara yolda kaldırım kenarlarına park etmiş arabalar varsa, karşıdan gelen araca neden hep ben yol vermek veya onu beklemek zorundayım ki!?...

Tamam, trafikte hoşgörü kalmadığında hemfikiriz. Peki restoran ortamlarına ne demeli? Yemeğin piştiğinde gelecek işte, az biraz tahammül et. (Arı gibi çalışan mekanlardan bahsediyorum, keyfî gecikme kabul edilemez.)

Market kasalarında 2 parça ürünle arkanızda bekleyen kimseye, öne geçmeyi rica ettiğinde ters ters bakmak da neyin nesi kuzum?

Vee avukatlar… Sen vekilsin vekil. Kavgayı taraflar eder, tarafların kavgasının hukuki biçimde ayrılmasına yardımcı olmak için varsın sen, karşı tarafı dinlememe tahammülsüzlüğüne seni ne yönlendiriyor; tabii ki “hayat şartları”.

 

Tahammül katlanmaktır ya hani, o da yanlış anlaşılmamalı.

Kimse, karşı karşıya kalmak istemediği bir şeye katlanmak zorunda değil ama bunu eziyetle karıştırmak da çok yanlış olur. Zorlu hayat şartları, acelecilik, zaman… Tüm suçlu bunlar.

 

Kötü niyet hep isyan içinde bağırır, iyi niyetse oturur zamanını bekler. Bağırmak gereksizdir çünkü. Tahammül etmekle yetinir, kendini yormanın lüzumu yok. Kötü niyet, iyi niyetten tahammül görmediği sürece daha da bağırır. İyi niyet o kadar iyi niyetlidir işte, kötü niyetin sağlığını düşünür.

 

Akıl ve mantık tüm insanlarda olsun da, robot değiliz değil mi?

O zaman azcık da hoşgörü rica ediyorum.

Tahammülü çıkarırsak insan doğasından, bir kudurukluk hali bütün hücrelere yayılır gibi geliyor bana.

Dikkat ederseniz, tahammülden nasibini almamış herkesin ağzında bir köpürme oluyor.

Kuduz belki tehdit olmaktan çıktı ama neredeyse hortlayacak.

Birine su verirken hareketlerine bakın ne olur ne olmaz, köpükleri görür görmez ona kuduz aşısının bulunduğu haberini verebilirsiniz.

Bu aşamada herkesi sakinliğe ve yavaşlamaya davet ediyorum.

Not: Tahammül her zaman kazanmaz ...


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık