• 27 March 2017, Monday 19:43
Av.Aytül ÖZTURAN YILMAZ...

Av. Aytül ÖZTURAN YILMAZ...

Öldürünüz değil oldurunuz

düşünen ayna ... / Av. Aytül ÖZTURAN YILMAZ

Adalet, sonradan mı, doğuştan mı? Soyut mu, somut mu? Fırında peynirli poğaça, masada elmalı ıhlamur, hava -10 derece, pencereden bakınca lapa lapa kar... Bu durum adil mi diye sorulur mu? Sorulur ancak taraf gerekir. 2 taraf 3 taraf... Bu kadar da görecelilik vardır, çoğuldur, ne kadar çok taraf varsa o kadar hak vardır ve ne kadar hak varsa o kadar çok adalet duygusu vardır ki adalet 7’nci hissimizdir, hatta ve hatta iddialıyım 3’üncü gözümüzdür. Empati gerektirir. Sezar’ın hakkı Sezar’adır. Herkesin hakkını tanımaktır. Zıt yararlar arasında denge sağlamaktır, köprüdür.

Yanlış anlaşılmasın zıtlıklardan çıkan ahenk değil anlatmak istediğim, kesinlikle ahenk değildir istenen, dengedir önemli olan. Ne kadar da soyut... Adalet duygusunu oluşturan da bu soyutluktur. Fakat insanoğlu maddi gerçeklere ulaşmak amacında olduğundan adalete cins ve somut kelimeler eklemiştir: Adalet sarayı, Adalet kapısı, Adalet asası gibi, ama yine de adalet fazla anlaşılamasın, soyutluğuna soyutluk eklensin diyerekten adalet mekanizması, adaletli olmak, adil davranış kavramlarını oluşturmuşlardır ki kafalar karışsın ‘çıkar’ın soyutluğuna zarar gelmesin. İnsanlar yargı örgütüne, adliye işlerine de adalet demişlerdir ki (nasıl büyük, geri dönülemez, hatalı bir kavramdır bu) bu, duygu olan adaletten çok ama çok farklıdır. Soğuk ve mutsuzdur.

Ne yani kendine göre adalet sağlananın mutluluğu mutluluk değil midir? Değildir, olamaz, olabilemez. Madem mutluluk; bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumudur, o zaman adalete ulaşılabilmesi için çekişmeli haklardan her birinin sahibinin de mutluluğa ulaşması gerekmez mi?

Tam bu sırada kapı açılır ve esas oğlan içeri girer: ‘Durunuz, durunuz ya eşitlik ne olacak!’ der. O anda tarafların eşit sayılması sonucunu doğuran adalet çıkagelir. Der ki, herkes yasa önünde eşittir. Hoop somut bir bebeğimiz oldu ‘’yasa’’. Ama ne zıtlıktır ki ‘Kanunların Ruhu’ olduğu gerçeğiyle karşılaşılır. Hatta yasa koyucu diye biri vardır, o hiç bulunamaz, ortaya çıkmaz; bir bulunsa çekeceği vardır da yine de yasaların lafzi yerine ruhu konuşulur.

En güzeli, herkese hak ettiğini vereceksin diyeceğim, insan hakları kapıyı bile vurmadan küüt diye dalacak. Zenginliğe, makama, kabiliyete takıldın mı denge kaybolur ‘’çıkar’’ çıkar. Katkı payı, adalet pastanızdaki payla yarışır. Adaletkâr düzen aynı zamanda adaletsizliği doğurur. Adaletin memnun ettiği taraf, karşı tarafa baktığında, kediciklerin köpekçiklerin kafa aşağıda, göz yukarıda, dudaklar düşmüş durumdaki suratlarına benzer suratlar görmez mi? Görmezse, ‘’eeh’’ diye bir ünlem duymuşsa eşitlik sağlanmış mıdır?

Adalet mülkün temelidir, adalet olmadan devlet olmaz.

Buradaki mülk kelimesi mal anlamında değil, devlet anlamındadır. Halen daha mülkü, bağ, bahçe, ağalık, paşalık sananlar için tekrar etmek istedim. Yani adalet o kadar da doğuştan o kadar da sonradan değildir. Aslında hem doğuştan hem sonradandır ama sonradan görme değildir.

Adaletin kılıcı kestiği yeri görür ama kılıcı tutan nereye bakar bilemem. Nihayetinde o da elle tutulur gözle görülür bir nesnedir. Yoksa değil midir?

Yapılacak şey: börek çörek yaparken her yerine peyniri eşit dağıtmak, 2 tarafı da eşit olarak iyice kızarana dek pişirmektir, eh kokusunda mest olmuş olanlara karşı adilane davranışla eşit parçalar halinde ikram etmektir. Kuru kuru gitmez şimdi bu, çay demlemek lazımdır.

Konu bütünlüğü bozulmasın şimdi; elmalı ıhlamurun elmasını ıhlamurunu iyi ayarlamak gerekir. Yoksa bardağınızda elmalı ıhlamur yerine ıhlamurlu elma yudumlayabilirsiniz. Bunu yudumlarken dışarıda yağan kara bakıp ılıman iklimlerde yaşayanlara gıpta edip sıcak ülkelere göç edesiniz gelir.

Ne işim var burada diye sorarsınız, arkasından bağrınızdan kopacak sorular: Allah’ım adalet mi bu? ya da Adaletin bu mu dünya? sorularıdır.

Şimdi, ilahi adalet darılmaz mı aklına yeni mi geldim diye.

Yok, ilahi adalet diye bir şey yoktur. Kendinizi kandırmayın.

Her şey doğal, olasılıklar dahilinde, mümkünat çerçevesi içindedir.

Doğumdan önce vardı, doğarken vardı, yaşıyoruz yine var ve hep OLACAK ...

Daha doğrusu: OLDURUNUZ...


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık