• 27 January 2023, Friday 12:30
ÖzçelikARAL

Özçelik ARAL

BEÇİN KALESİ AHMET GAZİ VE MİLAS’IN HOROZLARI AKŞAMDAN ÖTER

50 yılı aşkın yıl önce, ilk mavi yolculuğu başlatan, Ressam ve Şair Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun yolculuk arkadaşlarından Azra Erhat’ın “Mavi yolculuk” isimli kitabını okudum. Bu kitapda Beçin Kalesi’nin Menteşe Beyi Ahmet Gazi tarafından muhasara (kuşatma) edilip,  Rumlardan alınırken, ortaya çıkan olaylar anlatılıyor ve Milas’ın horozlarının akşamdan öttüğü belirtiliyordu.

Daha sonraki yıllarda Aşkıdil ve Turan Akarca kardeşlerin 1954 yılında yayınlanan “Milas Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi” isimli kitapta da aynı konuyu gördüm.

Bu konuyu anlatmadan önce, Beçin Kalesi ve Ahmet Gazi ile ilgili konuları kısaca inceleyelim.

BEÇİN KALESİ

Beçin yaylasının kenarında, yuvarlak ve sarp kayanın üzerinde yükselen bir yapıdır. Kalenin etrafında, şimdi dolmuş durağı olan yerde eskiden 10 kulaç derinliğinde bir hendek vardı. Kaleye bu hendeğin üzerinde bulunan hareketli köprü ile girilirdi. Kale, Ahmet Gazi’nin Menteşe Beyliği döneminde Rumlar tarafından kullanılıyordu.

AHMET GAZİ BEY

Menteşeoğulları’ndan Ahmet Gazi, Babası İbrahim Bey’in tahmini 1360’dan önce ölümü ile ülkelerini kardeşi Musa ile bölüşmüştür. Ahmet Gazi 1391 yılından ölümüne kadar Milas’ta hüküm sürmüştür. Uzun yıllar yaptırdığı cami ve menderese gibi yapılarla, çevresindeki halkı çok etkilemiştir. Halk tarafından Beçin Dedesi olarak, saygı görmüştür.

Milas’ta Ulu Camii’yi inşaa ettiren Ahmet Gazi, Beçin’de de bir medrese yaptırmıştır. Bugün bu medresenin bahçesinde üzeri kubbe ile örtülü türbesi vardır.

Zamanla “Beçin Dedesi” adı verilmiştir. Bugün türbesi mevlüd, adak, yağmur duası ve Hıdırellez gibi  vesilelerle ziyaret edilir. Adaklar kesilir. Akarca Kardeşlerin yazdığına göre Ahmet Gazi’nin adı, yaptığı etki ile Milas ve Beçin Kalesi’nin fatihi olarak geçer.

Efsaneye göre; Ahmet Gazi, doğudan harekete geçerek, Beçin Kalesi’ni muhasara altına alır. Kale muhafızlarının aç kalmasını sağlar. Düşman kalesinin içine önce bir boğa, daha sonra da bir arı kovanı arttırır. Boğanın başına toplanan düşmanı kovandan çıkan arılar sarar. Düşman, “Bu Türklerin sinekleri, bir de kendileri gelirse halimiz nice olur” diye düşünmeye başlar. Horozlar ötünceye kadar müsaade edilmek şartı ile kaleyi teslim etmeye karar verirler. Ahmet Gazi de istenen süreyi düşmana verir.

Fakat bu konu, ikinci okuduğum kaynak olan Azra Erhat’ın “Mavi Yolculuk” adlı kitabında biraz daha değişik şekilde anlatılmaktadır. Buna göre, kaleye önce mancınıkla et atılır. Yaz mevsimi olması nedeniyle ete arılar üşüşür ve kaledeki muhafızları sokar. Muhafızlar arıların sokmasından rahatsız olarak kaleyi vermeye karar verirler. Yapılan anlaşma gereğince kale sabahtan ilk horozlar ötünce teslim edilecektir.

Her iki efsanenin de birleştiği nokta, akşam olunca Ahmet Gazi sabırsızlanır, sabaha kadar bekleyemez ve “ötün ey horozlar!” diye dilekte bulunur. Bunun üzerine horozlar ötmeye başlar. Herkes çok şaşırır; Bizanslı Rumlar da kaleyi teslim ederek, çekilirler.

Ben bu iki anlatımı okuduğumda, tarihçi değilim ama ikinci olasılığın daha kuvvetli olduğunu düşündüm. Çünkü günümüzde bile bulunan seyyar kasaplar, köylerde hayvan keserler. Yaz günü olduğunda etlerin üzerini tülbentle örterler, arıların üşüşmesini önlemek için. Bu nedenle de ikinci olasılığın olma ihtimali daha da kuvvetleniyor.

Her neyse, derler ki, o gün bugündür, Milas’ın horozları erken öter.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık