• 09 February 2017, Thursday 18:58
A.CoşkunEfendioğlu

A.Coşkun Efendioğlu

Okluk Koyu

A. Coşkun EFENDİOĞLU

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı ve Doğal SİT alanlarının tanımlarında ve kapsadıkları alanlarda değişiklik planladığı çalışma, gazetemizi takip eden okurların bilgisi dahilindedir. Bakanlığın, Valilik kanalıyla Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bu değişiklikleri içeren çalışmayı gönderip, “kısa sürede” cevap istemesi sonrası, kamuoyu da bu çalışmadan haberdar oldu. Çünkü Büyükşehir Belediye Başkanlığı, çok doğru olarak, bu konudan Büyükşehir Belediye Meclisinin haberdar olması, bilgilenmesi ve karar vermesi gerektiğini belirterek, SİT alanlarının tanımlarında yapılan değişiklikleri meclis üyeleriyle paylaştı. Büyükşehir Belediye Meclisi de, bu değişiklikle Muğlamızdaki pek çok koruma altındaki kıyılarımızın çeşitli düzeylerde imara açıldığını görerek, meclisteki bütün partilerden üyelerin oybirliği ile Bakanlığın bu değişiklik öngören çalışmasını reddetti.

Kuşkusuz, bu kararın Bakanlık nezdinde bağlayıcılığı yok. Ama yapılması planlanan vahşi yağmadan kamuoyu haberdar oldu ve peşpeşe tepkiler geldi. Ve pek çok bağımsız kişi ve kurumdan insanlar kısa zamanda bir araya gelerek, hem konunun halka olanca açıklığıyla anlatılması ve bakanlığın bu değişiklikleri yürürlüğe koymasını önlemeye yönelik mücadele etmek amacıyla, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) olarak örgütlendiler.

MUÇEP, 4 Aralık 2016’da Akyaka, 8 Ocak 2017’de Marmaris toplantılarından sonra üçüncü toplantısını, geçtiğimiz hafta sonu, 5 Şubat Pazar günü Milas’ta yaptı ve Salı günkü gazetemizde de yer alan sonuç bildirgesini yayınladı.

Sonuç bildirgesinde yer alan konulardan biri, Gökova Körfezi Okluk Koyu’ndaki Cumhurbaşkanlığı Yazlık Konutu olarak kullanılan eski binanın yıkıldığı, orada yeni bir inşaat faaliyetinin sürdürüldüğü, ancak bölgeye girişler yasaklandığı için orada nasıl bir inşaat faaliyetinin yapıldığının bile öğrenilemediği bilgisi idi. MUÇEP, bu konunun Doğal SİT alanlarının değiştirilmesi girişimi ile bağı olup olmadığı, orada ne yapıldığının öğrenilip gizlenen şeyin ne olduğunu anlamak için çalışma yapmayı da gündemine almış oldu.

Pazar günkü MUÇEP toplantısnı izlerken, Okluk Koyu ve uygulanan yasak konusu gündeme geldiğinde, bir anda 20 küsur yıl öncesine gittim birden..

O tarihlerde Turgut Özal Cumhurbaşkanı idi ve Okluk Koyu’ndaki yazlık konutu yaptırmış, kullanıyordu. Daha sonraki Cumhurbaşkanları Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül ise kullanmamışlardı. Erdoğan da henüz kullanmadı.

O tarihlerde, büyük bir çevre duyarlılığı vardı ve özellikle Gökova koylarının bakirliğini koruması çok önemliydi. Ortalıkta bir sürü de söylenti vardı. Okluk Koyu’ndaki konutun önündeki plaja, bir avuç kum çıkarmak bile yasak olan Sedir Adası’nın kumundan getirildiği falan bile söyleniyordu. Özal zamanında yapılan bu Konuk Evi’nin Okluk Koyu’nda büyük tahribat yaptığı vb. de söyleniyordu.

Bu nedenle, içinde Saynur Gelendost’un da bulunduğu ‘Gökova Sürekli Eylem Kurulu’ üyeleri, Okluk Koyu’nda incelemeler yapmak için denizden tekneyle bir gezi düzenlemişti. Ben de hem bir çevreci hem de gazeteci olarak bu geziye katılmıştım. Oldukça kalabalıktık. Akyaka-Marmaris arasındaki Gelibolu’dan büyükçe bir tekneyle açılmıştık. Tam Okluk Koyu’nun girişine geldiğimizde de megafonlarla bize seslenildiğini duyduk. Çünkü çevrede bizim tekneden başka bir şey yoktu. Koya girişin yasak olduğu, hemen makineleri stop etmemiz ihtar ediliyordu. Bütün koyu çevreleyen Çam ormanlarından dolayı, sesin nereden geldiğini de önce anlamamıştık; sonra, silahlı askerlerin ağaçlar arasındaki hareketliliğini gördük. Muhtemelen bir subay, megafonla, yasak bölgeye giremeyeceğimizi, geri dönmemizi söylüyordu. Bir süre orada öylece kaldık. Teknede beklemeye başladık. Ormanın içinde muhtemelen Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’ndan olan silahlı askerleri görüyorduk. Geri de dönmüyorduk. Aradan biraz zaman geçti.. Megagonlu tekrar konuşmaya başladı: “Hoşgeldiniz, iskeleye doğru yanaşabilirsiniz; size konut alanını gezdireceğiz” dedi. Meğerse, konu, o zamanki Valimiz Sayın Lâle Aytaman’a iletilmiş; o da “Engellemeyin, Yazlık Konut alanını gezdirin, görsünler” talimatını vermiş.

Teknemiz güzel bir ahşap iskeleye yanaştı. Üzerinde galiba kırmızı halılar bile vardı. Tekneden indik ve bir subay, bize alanı gezdirerek bilgi verdi. İskelenin hemen yan tarafında küçük bir plaj vardı; özellikle inceledim, Sedir Adası’ndan getirildiği söylenen kum aradım, yoktu. Bildiğin ufalmış taşlarla karışık bir küçük kumsal. Eni bir metre bile değil. Kumsal da denilemez, kıyı. Doğru dürüst kum bile yok. Hemen arkasında ağaçlar ve ağaçların arkasında yemyeşil çim kaplı bir açıklık. Kayrak taşlarıyla döşeli bir yürüyüş yolu ile de 100 metre arkada tek katlı bir eve bağlanıyor. Bildiğiniz, sıradan bir ev. Köşk demeye bile dili varmaz insanın. Meğerse Cumhurbaşkanlığı Yazlık Konutu buymuş. Oysa, anlatılanlardan, neler neler hayal ediyor insan!.. Evin etrafında güzel ve geniş bir çim alan. Evle deniz kıyısı arasında bir yerde bildiğiniz bir ahşap çardak. Çimlerle ormanı bir tel örgü ayırıyor ve tel örgülerin orman tarafında da 8-10 tane karavan var. Bizi gezdiren subay, bu karavanlarda ise, Cumhurbaşkanı yazlık konuta geldiğinde, Cumhurbaşkanı yaveri, sekreteri, muhafız alayı görevlileri ve diğer ilgili görevlilerin kaldığını söyledi. Yani o kadar mütevazi bir yer. Görevliler için bir yapı bile yok. Geldiklerinde karavanda kalıyor, görev yapıyorlar.

Dönünce, bütün bu gerçekleri olduğu gibi aktardığımı ve Türkiye Cumhurbaşkanlığı makamına bu mütevazi yazlık konuttan çok daha iyilerinin layık olduğunu yazdığımı da hatırlıyorum.

Demem o ki, eğer o ünlü “yasak” uygulamaya devam edilse ve bize orası gezdirilmeseydi, pek çok tevatür, gerçekmiş gibi söylenegelecekti ve belki bizler de, gerçeği bilmediğimiz için bunlara inanıyor olacaktık.

Sayın Lâle Aytaman’ın, bu anlamsız yasağı kaldırarak, bütün bunların nasıl önüne geçiverdiğini hatırladım..

Şimdi, Okluk Koyu’ndaki Cumhurbaşkanlığı Yazlık Konutunun yıkıldığı ve orada yeni bir inşaat faaliyeti olduğu biliniyor. Ancak nasıl bir konut, ne büyüklükte bir konut vb. gibi konularda tam bir bilgi kirliliği var. Hatta hiç bilgi yok. Denizden de koya giriş yasaklanmış olduğu için, kimse bir şey söyleyemiyor. Bu durumda, her türden bilgi kirliliğinin ortamı var. Hem de son Doğal SİT tanımlarının değiştirilerek, binlerce dönüme varan kıyılarımız, çeşitli düzeylerde imara açılmaya çalışılırken, yapılan iş, iyice mide bulandırıyor. Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerindeki Beştepe bölgesinde, Mimarlar Odası’nın çıkardığı mahkeme kararına göre kaçak bir saray yaptırabildiği ve yasalara karşın, orayı ülkenin Cumhurbaşkanlığı merkezi haline getirdiğini bilenler, Gökova Körfezi’nin bu en güzel koylarından biri olan Okluk Koyu’nda her türlü Özel Çevre Koruma Bölgesi kıstasları ve peyzaj kaygısı olmadan davranılabileceğini düşünüyor açıkçası ve Gökova Körfezi için kaygı duyuyor.

Demem o ki, yasakların hiç bir kıymeti harbiyesi yok. Hele böyle bir konuda. Eğer şaibelerin ortaya çıkması önlenmek isteniyorsa, var olan ve olası başka spekülasyonlara meydan vermemek adına, derhal kamuoyuna bilgi vermelidir yetkililer..

Tıpkı, yine bu devletin o zamanlarki valisi Sayın Lâle Aytaman gibi..

Bu vesileyle anmış olalım Lâle Hanımı..


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık