• 25 December 2025, Thursday 6:42
A.CoşkunEfendioğlu

A.Coşkun Efendioğlu

MİLAS’TAKİ HİÇ BİR TARİHİ BACA TESCİLLİ DEĞİLMİŞ!..

Bilindiği gibi Milas’taki Dörtyol mevkii, eskiden Muğla sanayisinin kalbi olan Milas’ın fabrikalar bölgesiymiş. En büyüğü Sağıroğlu Zeytinyağı ve Sabun fabrikasınınki olmak üzere üç adet büyük baca da bu sanayinin sembolleri..

35 yıldır Milas’ta yaşayan ve gazetecilik yapan ben, antik Karya’nın başkenti Milas’ın pek çok benzersiz arkeolojik eserlerini ve kapıları, pencereleri, bacaları ve avlulu evleriyle büyük bir tarihi hazine içinde yaşadığımızı biliyordum. İnanın, başta Sağıroğlu fabrikasının bacası olmak üzere aynı bölgedeki üç büyük bacanın da, tıpkı arkeolojik kalıntılar ve eski Milas evleri gibi,  SİT alanı içinde olduğunu ve tescilli yapılar olduğunu düşünüyordum. Neden böyle düşünüyordum? Sanırım Milas, Mylassa’nın o eşsiz tarihsel mirası nedeniyle..

Üstelik, Milas’taki sanayinin, tüm Muğla’daki sanayinin en önemli kısmını oluşturduğunu da biliyordum. Öyle ya, koca Muğla merkez ve ilçeleri içinde, sonradan Ticaret Odası ile yasa gereği bütünleşen Milas Sanayi Odası’nın tek olduğunu, Muğla’nın Sanayi Odası’nın bu nedenle Milas’ta olduğunu da biliyordum. Nedeni de işte bu fabrikalardı. Sanayi Odası’nın organlarında da görev yaptığımdan bunu biliyordum.

Ve hep, tıpkı korunması gereken tarihi kalıntılar ve eski Milas evleri gibi, uzun yıllardır atıl durumda olan bu fabrikaların bacalarının, Muğla sanayisinin korunması gereken tescilli binaları olduğunu düşünüyordum.

Birkaç hafta önce Dörtyol’dan geçerken, bacanın yerinde olmadığını, iş makinelerinin Sağıroğlu fabrikası içinde dört döndüğünü gördüğümde, beynimden vurulmuşa döndüm. Hemen birkaç fotoğraf çekip, ne olduğunu anlamaya çalıştım.

İlk aklıma gelen Çetin’i aramaktı. Biliyordum, Çetin Sağıroğlu varislerden biriydi. Ancak bendeki telefonundan Çetin’e bir türlü ulaşamadım. İmar işlerinden sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Bülent Sezgin’i aradım. Anıtlar Kurulu’nun yıkım kararı olduğunu söyledi. “Peki burası SİT alanı değil mi?” diye sordum, “bilmiyorum” dedi. Hemen Başkan Topuz’u aradım; o bölgenin 3. Derece SİT olduğunu söyledi.

Hemen Anıtlar Kurulu Muğla ofisini aradım. Müdür, üçüncü derece SİT alanındaki bacaya nasıl yıkım kararı verdiklerini sorduğumda, verdiğim ada ve parselin bulunduğu alanın SİT alanı yakını olarak işaretli olduğunu, bacanın da tescilli olmadığını, bu nedenle yıkım ruhsatı verildiğini belirtti.

İnanamadım, Milas Müze Müdürü’nü aradım, o da aynı şeyleri söyledi. Sadece o baca değil, diğer bacalar da tescilli değilmiş!.. Üstelik, SİT alanı da değilmiş. Belediye Başkanı ise üçüncü derece SİT olduğunu söylemişti. Demek ki o da bilmiyormuş!

Peki, kim bilecek?!..

Yıkımı görüp fotoğraflarını çektikten sonra, ertesi gün, Milas Sanayi’nde çorba içerken, iş tulumları olan bir yurttaş yaklaştı yanıma ve oturmak için izin istedi. ‘Buyrun’ dedim. “Gazeteci olduğunuzu biliyorum, biz söylesek kimse dinlemez, Sağıroğlu Sabun fabrikasının bacası yıkıldı. Ben orada çalıştım geçmişte. Çok yazık oldu. Bina yapacaklarmış. Ama orada, birkaç metre aşağıda pek çok lahit var” dedi. Bunları, Milas Müze Müdürü’ne de aktardım. Oraya bir ekip göndereceğini söyledi. Ne oldu bilmiyorum. O lahitlerden ‘bizde’ (Milas’ta) çok var, ama o bacalardan yok!.

Bu arada ikinci bacanın da, Karadeveci’nin yan tarafında yeni yapılan binalar nedeniyle yakın zamanda yıkıldığını, Nevzat Çağlar Tüfekçi, yıkım görüntüleriyle paylaştı!..

Yıllardır Milas’ın kültürel değerlerinin korunması için mücadele etmiş bir avuç insandan biri olarak, bunu (tescilli olmadığını) bilmemek, kuşkusuz benim de bir eksikliğimdi. Ama dediğim gibi, aksi hiç aklıma bile gelmemişti. Ancak yıkılan bacayı gördükten sonra anlayabildim durumu..

PEKİ, ORTADA BİR SUÇ VAR MI?

Milas’ın eşsiz tarihi ve kültürel mirasının korunması için büyük iddialar, hedefler ve hayaller kurduk yıllardır. Oktay Ekinci ve Tarihi Kentler Birliği’nin kurucusu ve büyük önderi Prof. Dr. Metin Sözer, yıllar önce sık sık geldikleri Milas’la ilgili olarak, Türkiye’de Safranbolu’yla birlikte korunması gereken bir yer olarak Milas’ı düşündüklerini, Safranbolu’da büyük bir başarı yakalanırken, Milas’ta bunun gerçekleştirilemediğini söylemişlerdi. Belki de bunun en büyük nedeni, Milas’ın, Safranbolu gibi sadece tarihi evleriyle sınırlı olmayan, çevresinde 21 antik kente sahip, kendisi de antik Mylasa üzerinde kurulu olan ve müthiş tarihi kalıntılarla dolu büyük bir kent olmasıydı. Aynı zamanda Muğla Sanayisinin kalbiydi ve geçmişinde Yahudi, Arnavut, Rum, Yörük ahalisiyle eşsiz bir kültürel merkezdi.

Geldiğimiz noktada, Milas Sanayisinin sembolleri bu bacaların şimdiye kadar tescil edilmemiş olmasının, pek çok bireysel sorumluları yanında, baş sorumluları, kuşkusuz başta Milas Belediyesi, Milas Ticaret ve Sanayi Odası, Mimarlar Odası’dır.

Ben böyle düşünüyorum.

Yazık oldu!..

Ama bu olay, bir süredir yazmayı düşündüğüm Milas’taki İmar sorunları ve nedenlerini ele alacağım yazı için de beni bir kez daha modulladı..

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık