• 10 May 2016, Tuesday 19:43
RaşitCENGİZ

Raşit CENGİZ

Ne isterdim?

Bana göre de ...                                    Raşit CENGİZ

Bu istediğimi ilk defa istiyor değilim.

Altı ay önce yapılan 1 Kasım seçimleri öncesinde de istemiştim. Yakın dostlarım için sosyal medyada da dile getirmiştim. Şu gerekçe ile;

7 Haziran seçimlerinde, partisi AKP yalnız başına iktidar olma şansını yitirince, sayın Cumhurbaşkanı hükümet kurma görevini partisinin genel başkanına verdi.

Sayın genel başkan, hükümet kurmak yarine, kendisi doğmadan neredeyse yarım asır önce kurulmuş Cumhuriyet Halk Partisini tanıma turlarına başladı. Tanımakta o kadar zorlandı ki (!), bu çabası bir aydan fazla sürdü.

Partim CHP, oyunu kuralına göre oynamak gerekçesi ile tanınma oyununun sürmesine rıza gösterdi. Partim ve tüm partililerim gibi ben de “isterse kurmasın, sıra nasıl olsa bize gelecek“ diye düşündük.

Sayın Davutoğlu, görevi cumhurbaşkanına iade edince, görevin genel başkanıma verilmesini bekledik. Ama Cumhurbaşkanı, daha yaklaşık bir hafta kanuni süre olmasına ve bu sürede diğer genel başkanlara görev vermesi gerekmesine rağmen, vermemiş, yeniden seçim kararını açıklamıştır. Niçin başka parti başkanlarına görev vermediğini açıklamak için de, CHP Genel başkanını kastederek, “Beştepe’yi tanımayana görev vermem” demiştir.

Böylece partimin kazanılmış hakkı, cumhurbaşkanı tarafından gaspedilmiştir.

İşte bu aşamada ben, partimin, Cumhurbaşkanı’nın keyfi bir uygulaması olduğuna inandığım 1 Kasım seçimlerine, şu gerekçe ile girmeme kararı almasını ve açıklamasını bekledim:

”Mademki, sayın Cumhurbaşkanı Beştepe’yi tanımayana hükümet kurma görevi vermiyor, gireceğim seçimde birinci parti olsak bile bize aynı gerekçe ile hükümet kurma görevi vermeyeceği için bu seçime girmiyoruz.”

Seçime girdik, üzerinden altı ay geçti, ülke kan gölü.

Değer yargılarımız yerlerde.

Cumhuriyet batıyor, biz bakıyoruz.

Seçime girmeseydik bundan daha kötü olabilir miydi? Hiç sanmıyorum.

Dahası, girmeseydik seçim olabilir miydi? Olmazdı. Özgül ağırlığımızın bütün dünya farkına varırdı.

Bugün de aynı şeyi istiyorum.

Herkesin gördüğünü ben de görüyorum.

İktidar partisinin yalnız başına anayasa yapabileceği, cumhuriyeti cemahiliye haline getirebilecek kadar güç kazanabileceği koşullar hazırlanıp, baskın bir seçim yapılmak isteniyor.

Ben, özgür birey, eşit vatandaş olmaktan çıkıp başkanın tebaası olmak istemiyorum.

Partimin, Cumhurbaşkanını yazdığı tiyatro oyununun dekor süsü olmasını istemiyorum. O nedenle de partimin böyle bir baskın seçim yapılması halinde o seçime katılmayacağını bugünden açıklamasını istiyorum.

Gerekçe mi lazım? Çok var.

Tarafsızlığını yitirmiş bir Cumhurbaşkanımız var.

Onun  hakemliğinde maça hazırlanamayız.

Maç oynayamayız.

Oynamamalıyız.

Siz, rakip takımın soyunma odasına gidip, antrenörünü  değiştirip, takımı yeniden kuran hakemle maç oynar mısınız?

En azından şimdilik bu anayasa ile oynamama hakkını kullanmalıyız.

İnanın bu hakkı kullandığımızda, biz bile bizim gücümüzün farkına varırız.

Gerektiğinde risk almadan, sıradanlıktan kurtulamayız.

Ayrıca, sayın Davutoğluna da hakkımı helal etmiyorum. Çünkü, siyaseti yalancıktan yapmıyorum.   (07.05.2016)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık