- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 16 March 2017, Thursday 18:35
- 3588 kez okundu
Metin SALMAN
Türkiye Cumhuriyet’i Devleti, Türkiye’de halen uygulanmakta olan parlamenter demokrasinin eksikliklerinden değil, bir kişinin sonu gelmez ihtirasının tatmini için, sallantıda olan kendi koltuğunu muhafaza etmek isteyen MHP Genel Başkanlığı tartışmalı Devlet Bahçeli’nin teşvikiyle 16.04.2017 tarihinde ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ referandumuna gitmek zorunda bırakıldı.
Oysa ki Devlet Bahçeli daha önce verdiği çeşitli beyanatları ile böyle bir anayasa değişikliğine tamamen karşı olduğunu söylüyordu. Sonradan olan bu 180 derece dönüşün sebebi sorulduğunda, mantıklı ve tatmin edici bir cevap verilmediğinden “DEVLETİN BEKASI” söz konusudur deyip işin içinden sıyrılmaya çalıştılar.
“BEKA” kalıcılık, ölmezlik demek. Yukarıdaki sözü işitenler sandılar ki söz konusu olan Türkiye Cumhuriyet’i Devlet’inin bekasıdır. Oysa buradan kastedilen DEVLET, bizzat Devlet Bahçeli’nin kendisidir. Yani Devlet Bahçeli’nin koltuğunun bekasıdır. Kendi koltuğunu korumak ve devam ettirebilmek için bu ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ teklifine destek verilmektedir. MHP kongresiyle ilgili hukuki işlemler normal akışına bırakılsa idi şimdiye kadar MHP’nin başında devlet mevlet kalacak mı idi?
Bu ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ için TBMM’den halk oyuna gidilmesi sonucu çıkınca, EVET oyu verilmesini isteyenler de, HAYIR oyu verilmesini isteyenlerde gerekli açıklamaları yapmak üzere çalışmalara başladılar. Ancak, bu değişikliğin gerekli olduğunu ve bunun ülkenin hayrına olacağını söyleyip EVET oyu verilmesini isteyenler gerekçelerini, insanlarımızı inandıracak haklı sebeplere dayandıramadıkları için, HAYIR oyu verecek olanlara her türlü hakareti yapmaya başladılar. Bu hakaret ve tehditler Cumhurbaşkanı ve (bu değişiklik kabul edilirse “Görevimiz Tehlike” filmlerindeki görev çantası gibi kendi makamını sonlandıracak olan) Başbakandan başlayıp partilerinin il ve ilçe yöneticilerine kadar indi.
Kimisi “EVET” çıkmazsa ülkede iç savaş çıkacağını söyledi, kimisi “HAYIR” oyu verecek olanları ölümle tehdit etti, kimisi bürosunda silah teşhir etti, kimileri HAYIR oyu vermenin gerekçeleriyle ilgili açıklamaların yapılacağı toplantıları bastı, kimileri HAYIR toplantıları için salon vermedi, kimileri de salonların elektriklerini kesti. Yani bu ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİnin getireceği BELALARI HALKA ANLATABİLMENİN ÖNÜ, her türlü YASAL ve DEMOKRATİK olmayan yollarla kesilmeye çalışıldı, çalışılıyor!
“HAYIR” oyu verecekler, şimdi de PKK’lı teröristlerle, FETÖ mensupları ile aynı çizgide gösterilmeye çalışılıyor.
Hafızalarımızı tazeleyelim:
1-PKK ile Oslo’da görüşen,
2-PKK’lıları Habur’da ÇADIR MAHKEMESİ kurup güya yargılayan ve onların kilometrelerce yol giderek davul zurna eşliğinde Diyarbakır’a gelmelerine izin veren,
3-Çözüm süreci diye bir ÇÖZÜLME süreci başlatıp İmralı’daki terörist başı ile pazarlığa oturan,
4-Bakanlarına DOLMABAHÇE MUTABAKATI’nı imzalatan,
5-Şehir ve kasabalardaki tünellerin kazılmasında ve oralara bombaların yerleştirilmesine göz yuman,
6-İktidara geldikleri 2002 Kasım’ında bitme noktasına gelmiş bir terör varken, iktidarda oldukları 15 yılda terörün bu günkü durumuna gelmesine sebep olanlar,
Referandumda HAYIR oyu verecek olanlar mıydı, yoksa kendileri mi? Önce bu soruları cevaplayıp ondan sonra kim kiminle berabermiş onu söylesinler.
Diğer taraftan polis, hakim-savcı, memur alımlarında, Harp Okullarına giriş sınavlarında bazı kişilere önceden soruları verip, birçok gencin hakkını yemek suretiyle, belli düşüncedeki insanların kazanmasını (FETÖCÜ) sağlayanlar, şimdi HAYIR oyu vermeyi düşünenler miydi ki şimdi onlara terörist diyebiliyorlar?
17-25 Aralık 2013 tarihinden önce, FETÖ için “ne istediler de vermedik?” diyen, onların okullarını, bankalarını açan, her türlü faaliyetlerinde yer alan, kendilerine parsel parsel arsalar dağıtan, neredeyse: “hasretinden prangalar eskittik, gel artık, dön artık!” diye gözyaşları dökenler bu referandumda HAYIR oyu kullanacaklar mı idi ki, şimdi onlara FETÖCÜ yaftası yapıştırmaya çalışıyorlar?
Cumhurbaşkanı, Pakistan dönüşü uçakta gazetecilerle konuşurken, “… Bir defa şunu bileceğiz. Kişi sevdikleri ile beraberdir. (Yakın zamanlara kadar kimlerle beraberdiler bir düşünün.) Terör örgütü bugüne kadar bu ülkede 35 bin insanın canına kıydı. (2002 Kasımında iktidara gelip, onlarla çeşitli pazarlıklar yapıp bunun farkına 2017 yılında mı vardılar?) … “HAYIR” demek eşittir çukur, HAYIR demek eşittir o çukurların altında açılan şehirler demektir. Bunu halkımızın bilmesi lazım. Yaptığımız budur” diyor. Bunlar doğru sözlerse, ayrıca halkın, o çukurların o şehirlerin altına kazılmasına ve içlerine patlayıcı doldurulmasına kimin göz yumduğunu da bilmesi lazım ki doğru karar verebilsin. O çukurların o şehirlerin altının kazılıp içlerinin bombalarla doldurulmasına bugün halk oylamasında HAYIR diyenler mi izin verdi ki şimdi onları sorumlu göstermeye çalışıyorsunuz?
Yakın zamana kadar, gerek PKK’lılarla (hatta Suriye’deki PYD lideri ile) gerekse Fetullah Gülen ve hempaları ile birlikte olanların, yıllardır PKK ve FETÖ örgütlerine karşı olan ve onlarla mücadele edenlerin, bundan dolayı başlarına gelmedik kalmayanların bugün onlarla aynı çizgide gösterilmesinin, KENDİ SUÇLARINI ÖRTBAS ETMEK İSTEMELERİNDEN BAŞKA ANLAMI YOKTUR. HAYIR oyu verecekleri terörist ilan etmek ve onlara olmadık şekilde hakaretler savurmak, sonuçta ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE EVET oyu verilmesini isteyenlerin bu konuda yeterli, tutarlı ve de mantıklı, Türk vatandaşlarını ikna edebilecek gerekçelerinin olmadığının bir göstergesidir.
FETÖ kalkışmasından bu tarafa güya örgütü açığa çıkarmak ve çökertmek için çok sıkı çalışıldığı görüntüsü verilmek istenmektedir. Bunun için kurumlardan yüz binler işten atılmış, hapse atılmış ve şu an yargılanmaktalar. Ancak olayın siyasi ayağına dokunan olmamıştır. Dokunacaklarını da zannetmiyorum.
Gerek PKK ile yürütülen çözüm süreci, gerekse FETÖ ile yaşadığı balayından uyandıktan sonra: “Bunlar bizi aldatmış. Allah ve vatandaşlarım beni affetsin” diyenlerin bu ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ için ileri sürülen HAYIR gerekçeleri doğru çıktığında yeniden: “Allah ve vatandaşlarımız bizi affetsin, biz yine yanılmışız!” demeyecekleri ne malum? Çünkü hep kandırılıyorlar da!
HAYIR oyu kullanacaklar terörist olmadıkları gibi, terörizme, teröre her zaman karşı çıkmış vatansever, ülkenin birlik ve beraberliğinden yana olanlardır. Bundandır ki ülkenin tapusunu ve anahtarlarını bir kişiye verecek, özgür vatandaşlarını bir kişinin kulu haline getirecek, o kişiye padişah yetkileri veren bu ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİNE HAYIR diyorlar. Diyoruz.
-
26.03.2024 İSTANBUL SEÇİMLERİ?!...
-
06.04.2022 KÖPRÜDEN GEÇTİ Mİ GELİN?
-
20.03.2022 ELEKTRİK FİYATLARINA YAPILAN FAHİŞ ZAMLAR VEYA DEVLET GÖZETİMİNDE SOYGUN!?...
-
11.03.2022 ZAM BEBEK!?...
-
20.11.2021 HZR SU OLDU BİZAR SU ?!...
-
21.10.2021 PARİS İKLİM SÖZLEŞMESİ?! …
-
18.10.2021 KURTLU BULGUR!?,.
-
06.09.2021 Memur ve emekli maaşları!?...
-
26.06.2021 128 MİLYAR DOLAR NASIL UÇTU (YER DEĞİŞTİRDİ)
-
11.01.2021 FARKINDA MI SINIZ?
-
07.01.2021 ASGARİ KOMEDİ!?...
-
07.10.2020 MÜMTAZ ER HAPİSTEN KURTARILDI!..
-
18.06.2020 KÖR ANA VİRÜSÜ!?...
-
26.11.2019 VERGİ..!
-
27.08.2019 BELEDİYE ŞİRKETLERİ?!..
-
19.08.2019 KAZ DAĞLARI ?!
-
15.05.2019 YSK(YÜKSEK(:) SEÇİM KURULU) İNTİHAR ETTİ:?...
-
23.04.2019 DEMOKRASİ?!..
-
27.03.2019 UÇAN EKONOMİ (!) ..?
-
15.03.2019 Zıvanasından çıkmış siyaset dili!..
-
15.03.2019 Zıvanasından çıkmış siyaset dili!..
-
05.03.2019 BİZİM HIRSIZ..?
-
02.01.2019 Pastanın Kaymağını Yiyenler
-
03.11.2018 BES- BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ Mİ SİGORTA MI?
-
17.10.2018 TÜRKİYE İŞ BANKASI’NDAKİ ATATÜRK PAYLARI?
-
10.10.2018 ZAMLAR
-
03.10.2018 ABDURRAHMAN DADAŞ
-
25.09.2018 VARLIK FONU ?! …
-
19.09.2018 Enflasyon-Faiz-Devalüasyon Sonunda…???
-
08.08.2018 Bedelli Askerlik
-
06.07.2018 Seçim sonuçları?!...
-
19.06.2018 İZMİR’İN DAĞLARINDA AÇAN ÇİÇEKLER!?...
-
12.06.2018 SEÇİM ÇALIŞMALARINDAKİ DİL VE DAVRANIŞLAR
-
05.06.2018 Bu seçim gençlerin seçimi!..
-
07.05.2018 ‘Kurtuluş Seçimi’
-
05.05.2018 ‘Kurtuluş Seçimi’
-
24.04.2018 Pancar Çiftçisinin Geleceği?!..
-
07.03.2018 Şeker Fabrikaları
-
10.01.2018 ‘Şeker’deki oyunlar?
-
02.01.2018 Huzur
-
15.11.2017 Balkondan düşen saksı
-
07.11.2017 Mültezim
-
20.10.2017 Vergi???
-
27.09.2017 “Böyle buyurdu Zerdüşt”?..
-
05.09.2017 Memur Maaşları …
-
29.08.2017 30 Ağustos’ta kim hastalanacak?
-
18.08.2017 At izi, it izi?..
-
08.08.2017 FETÖ’nün siyasi ayağı?
-
13.06.2017 Zeytin dallarındaki dolarlar?
-
06.06.2017 Zeytin?
-
14.04.2017 Adı olmayan millet?
-
06.04.2017 Vatan Sevgisi!
-
29.03.2017 Adil olmayan yarış!
-
22.03.2017 ‘Elektrik Çarpması’
-
10.03.2017 Niye HAYIR?..
-
02.03.2017 Tarafsızlık?...
-
05.01.2017 Adı konulamayan Başkanlık
-
28.12.2016 Beyin Yıkama Makinesi!
-
08.12.2016 Peki bunun farkı ne!?
-
30.11.2016 Atatürk’e saldırmanın dayanılmaz hafifliği!..
-
23.11.2016 Suçlu benim!..
-
18.11.2016 Siyasi pozisyonu, kişiye suç işleme serbestisi verir mi?
-
09.11.2016 ‘İdam Cezası’nın geri getirilmesi!
-
04.11.2016 Kayyım?
-
26.10.2016 Başkanlık?..
-
21.10.2016 Yap-İşlet-Lüplet?!..
-
12.10.2016 Lozan kimilerine göre niçin zafer değildir?!..
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.