- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 19 September 2018, Wednesday 20:25
- 4165 kez okundu
Metin SALMAN
Şu son günlerde –aslında yıllardır- Türkiye gündeminde en çok başta enflasyon, faiz ve devalüasyon konuşulmaktadır.Çünkü bu konular bütün Türk Milleti’nin geleceğini ilgilendirmektedir.
Peki, nedir bunlar?Sırasıyla incelemeye çalışalım.
1)Enflasyon: Çeşitli sebeplerden –yönetimsel, ekonomik, mevsimsel, dünya ekonomisindeki çeşitli dalgalanmalar, dünyadaki siyasi olaylar ve benzerleri gibi- dolayı fiyatların sürekli ve az ya da çok önemli miktarda bir genel yükseliş biçiminde kendini belli eden durum şeklinde tanımlanabilir.
Burada en önemli husus, fiyatların hangi sebepten dolayı yükselişe geçtiğinin doğru ve gerçeklere uygun olarak belirlenip ona göre tedbirler alınabilmesidir.
Bazı dönemlerde dünyadaki ekonomik durumlar dolayısıyla piyasalarda para bolluğu yaşanır.Eğer hükümet edenler, bu durumu akıllı bir şekilde değerlendirip, bu para bolluğunda üretimi güçlendirecek yatırımlara yönelirlerse, daha sonra finansal sıkıntıya girdiklerinde, ekonomilerini krizden koruyabilirler.Ancak, ellerine geçen imkânları plansız-programsız, üretime dönük olmayan yatırımlara yaparlarsa, sonuçta sıkıntıya girmeleri kaçınılmazdır.Nitekim şimdi Türkiye’nin sıkıntısı da dünyadaki para bolluğu sırasında ülkemize giren paraların üretimi arttıracak ve katma değeri yüksek yatırımlar yerine bina, yol, köprü, tünel ve benzeri üretken olmayan yatırımlarda kullanılmış olmasından kaynaklanmaktadır.
AKP hükümetleri iktidar oldukları Kasım 2002 tarihinden bu tarafa üretimi arttıracak hiçbir yatırım yapmadıkları gibi, iç piyasada fiyatı artan bütün malları ithal yoluna giderek dış ticaret açığının daralan dünya ekonomik şartlarında artık çekilemez hale gelmesine sebep olmuştur.
Bir pazarda üretim yetersiz, o mallara talep fazla ise haliyle o malın fiyatı yükselecektir.Dolayısıyla enflasyon olacaktır.Her ithal ettiğiniz ürün dolayısıyla siz, yabancı ülkelerin üreticilerine destek oluyorsunuz demektir.Oysa o desteği kendi üreticinize verseniz olmaz mı?AKP hükümetleri uyguladıkları –ya bilerek uygulamadıkları- ekonomi politikaları ile bu ülkede tarımı, hayvancılığı, hatta birçok sanayi sektörünü yok olma durumuna getirmişlerdir. Geçenlerde Merkez Bankası Başkanı, enflasyona sebep olarak üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki uçurumdan bahsedip, bunu önleyebilmek için üretici ile tüketici arasındaki ara kademelerin kaldırılması gerektiğini söylüyordu. Oysaki bu ülkede AKP’nin iktidara geldikten sonra pasifize ettiği ve işlevsiz hale getirdiği kooperatif birlikleri vardı. Onlar kendi konularında üreticiyi korudukları gibi tüketiciyi de koruyorlardı.Şimdi bu sözün Amerika’yı yeniden keşfetmekten başka anlamı var mıdır?
2)Faiz: Faizin birçok tarifi bulunmakta ise de, faizi kısaca; parasını başkasına ödünç verenin, bu parayı kullanandan anapara dışında aldığı veya alacağı miktar olarak tarif edebiliriz. Buna, birinin parasının başkası tarafından kullanılmasının ücreti de denilebilir.
Faiz ile enflasyon arasında Katolik nikâhı vardır. Birbirlerinden ayrılamazlar. Enflasyon artışı faizi, faizin yükselmesi enflasyonu tetikler. Yani yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar hesabı…
Bir kimsenin veya kuruluşun herhangi bir şeye ne kadar acil ihtiyacı varsa, onun için ödeyeceği tutar da o kadar yüksek olur. Faizlerin yükselmesi imalat maliyetlerini artıracağından piyasadaki talep artışını kısıtlar.Çünkü enflasyondan arındırılmış gerçek faiz, tüketimin maliyetini arttırır.Ancak yüksek enflasyonda milli paradan kaçılacağı için bu defa dövize ve altına olan talep artar. Dolayısıyla kur artışı devam eder. Üretimi, daha çok ithal mallara bağımlı olan ülkemizde bu durum, maliyet artışına sebep olur ve sonuçta bu artış enflasyona yansır.
Faiz, gerçek veya tüzel kişilerin varlıklarını enflasyon aşındırmasından koruyabilmek için başvurulan bir korunma kalkanıdır.Faizlerin yükselmesi ekonomiyi bütünüyle etkiler, üretim maliyetlerini arttırır.Kullanılan kredileri de olumsuz etkiler.Bütün bu olumsuzluklar da enflasyona olumsuz olarak yansır.
Her ne kadar ‘Faiz haramdır’ sözünün arkasına saklanıp, ‘Faizsiz bankacılık’ diye bir uygulama yapılıyor gözükse de, o bankaların kâr ortaklığı şeklinde verdikleri ‘Parayı kullanma ücreti’ de diğer bankaların verdiği faiz oranları ile neredeyse birebir örtüşmektedir. Bu da göstermektedir ki, ‘Faizsiz bankacılık’ kandırmacadan başka bir şey değildir.
3)Devalüasyon: Milli paranın yabancı paralar karşısındaki değişim oranının bazen isteyerek, bazen de hükümetlerin iradesi dışında değerinin düşmesi veya düşürülmesi işlemi…
Son zamanlarda Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısındaki değişim değeri, beklenenin çok üstünde düşmüştür.Bunun birçok sebebi sayılabilir.
Hani padişahın geldiğinde kendisini niye top atışı ile selamlamadığını sorduğu gemi kaptanının; ‘Padişahım bunun için kırk sebep var’ dediğinde, padişahın; ‘Şunları bir say’ dediğin de ise kaptanın; ‘Padişahım barut yoktu’ cevabı üzerine gerisini sormaktan vazgeçmesi gibi, son zamanlardaki dövizdeki dalgalanmaların sebebi olarak en başta cari açık söylendikten sonra gerisini saymaya gerek kalmıyor.
Son zamanlarda Türk Lirası üzerinde bir oyun oynandığı açıktır.Ancak, bunun sebebi iktidar sahiplerinin iç kamuoyunu uyutmak için söyledikleri gibi sadece dış güçler değildir. Türkiye olarak 100 dolarlık ihracat yapabilmek için 70 dolar civarında ithalat durumunda olan bir ülke için ithalatından dolayı her yıl 50-60 milyar dolar açık veren bir ülke için, dış borcu 450 milyar doları geçmiş -2002 yılında 130 milyar mertebesinde- bir ülke için ve bu yıl içinde ödenmesi gereken dış borcu 230 milyar dolar civarında olan bir ülke için döviz fiyatlarındaki kuruşluk artış, bütün kurumları çok büyük sıkıntıya sokar, sokmaktadır da…
Gerçek kişi ve kurumlar bu gibi durumlarda enflasyona sebep olan kur artışından meydana gelecek erozyondan korunabilmek için TL’den kaçarak dövize ve altına yönelir.Bu da döviz ve altına olan talebi arttıracağından haliyle döviz ve altın fiyatları yükselir.Bu durumun enflasyonu yükselteceği kaçınılmazdır.Devalüasyon ithal mallarının fiyatlarını arttırır.İnsanların gelirleri azalır, dolayısıyla alım güçleri düşer, piyasa daralır. Ancak Türkiye samanı bile ithal eden bir ülke olduğu için Türk parasının değer kaybetmesi ve döviz fiyatının yükselmesi güya yerli üretilen sütten yumurtaya, domatesten zeytine kadar her şeyin fiyatına yansır.
Bu durum genel fiyatların yukarı doğru hareketi sonucunu doğurur ve enflasyon artar. Enflasyon artınca faizler de onu takip eder. Al sana içinden çıkılmaz bir ekonomik sorun! Bunun çözümü sadece ekonomik kurallarla olamaz.Piyasaların ve iktisadi ajanların hükümete ve Merkez Bankası’na duydukları güven ve ekonomik istikrar sorunu, meselenin temel kaynağıdır.
Enflasyon, faiz ve devalüasyon sorununu çözebilmek için öncelikle meseleye doğru teşhis koyup, çözüm için bütün politika araçlarının birlikte ve birbiriyle koordineli olarak belli bir istikrar paketi içinde kullanılması ve bu krizden çıkılmasını sağlayacak bir istikrar programı hazırlanması gereklidir.
Sermaye ve piyasalar için kaybedilen güveni yeniden oluşturmak gerekmekte olup, bunun için öncelikle bütün kararların ‘TEK ADAM’ tarafından alındığı bir yönetim sisteminden, kuvvetler ayrılığının bütün kurumları ile tam olarak işlediği demokratik sisteme geçilmesi gerekir.
Ancak 24 Haziran seçimlerinden sonra -2002 Kasım’ından bu tarafa da uygulama farklı değildi- resmen uygulamaya geçilen PADİŞAHLIK rejimi ile hukukun üstünlüğü, demokrasinin bütün kuralları ile uygulanması, kuvvetler ayrılığı, parlamenter rejim uygulamalarının yapılabilmesi mümkün olamıyacağından çaresiz bize daha büyük ekonomik hasarlar verecek bu durumdan kurtulamayacağız.
Oysaki birileri, birileriyle beraber 24 Haziran seçimlerinde kendilerinin seçilmesi halinde faiz, enflasyon, devalüasyon gibi konuların Türkiye’nin gündemine gelemeyeceğini, onları şıp diye halledeceğini söylüyorlardı. Bir de hani 100 günlük eylem planı diye bir şey yapmışlardı? 24 Haziran’dan bu tarafa 90 gün geçti! Ne oldu?
Demek ki DEVLET YÖNETMEK, bakkal dükkanı yönetmek değilmiş! Öyle ‘Ey faiz, ey enflasyon, ey devalüasyon’ diye nara atarak işleri düzeltemiyormuşuz!
Meseleyi ciddiye almayıp, şişirme haberlerle milleti uyutmaya devam ederlerse bu günler daha iyi günlerimiz…
Bu beyefendiler, yüksek tahsil yaparken (!) hocaları kendilerine ENFLASYON, FAİZ, DEVALÜASYON konusunda nasıl bir açıklama getirdi bilemiyorum. Anladığım kadarıyla beyefendinin özellikle bu konulara karşı büyük ALERJİSİ olduğu açık… Bu konular açılınca sinirleri sıçrıyor. Bu gidişle yakında…
-
05.11.2024 AKREP SÖZÜ?
-
21.10.2024 TOKALAŞMAK !..
-
26.03.2024 İSTANBUL SEÇİMLERİ?!...
-
06.04.2022 KÖPRÜDEN GEÇTİ Mİ GELİN?
-
20.03.2022 ELEKTRİK FİYATLARINA YAPILAN FAHİŞ ZAMLAR VEYA DEVLET GÖZETİMİNDE SOYGUN!?...
-
11.03.2022 ZAM BEBEK!?...
-
20.11.2021 HZR SU OLDU BİZAR SU ?!...
-
21.10.2021 PARİS İKLİM SÖZLEŞMESİ?! …
-
18.10.2021 KURTLU BULGUR!?,.
-
06.09.2021 Memur ve emekli maaşları!?...
-
26.06.2021 128 MİLYAR DOLAR NASIL UÇTU (YER DEĞİŞTİRDİ)
-
11.01.2021 FARKINDA MI SINIZ?
-
07.01.2021 ASGARİ KOMEDİ!?...
-
07.10.2020 MÜMTAZ ER HAPİSTEN KURTARILDI!..
-
18.06.2020 KÖR ANA VİRÜSÜ!?...
-
26.11.2019 VERGİ..!
-
27.08.2019 BELEDİYE ŞİRKETLERİ?!..
-
19.08.2019 KAZ DAĞLARI ?!
-
15.05.2019 YSK(YÜKSEK(:) SEÇİM KURULU) İNTİHAR ETTİ:?...
-
23.04.2019 DEMOKRASİ?!..
-
27.03.2019 UÇAN EKONOMİ (!) ..?
-
15.03.2019 Zıvanasından çıkmış siyaset dili!..
-
15.03.2019 Zıvanasından çıkmış siyaset dili!..
-
05.03.2019 BİZİM HIRSIZ..?
-
02.01.2019 Pastanın Kaymağını Yiyenler
-
03.11.2018 BES- BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ Mİ SİGORTA MI?
-
17.10.2018 TÜRKİYE İŞ BANKASI’NDAKİ ATATÜRK PAYLARI?
-
10.10.2018 ZAMLAR
-
03.10.2018 ABDURRAHMAN DADAŞ
-
25.09.2018 VARLIK FONU ?! …
-
08.08.2018 Bedelli Askerlik
-
06.07.2018 Seçim sonuçları?!...
-
19.06.2018 İZMİR’İN DAĞLARINDA AÇAN ÇİÇEKLER!?...
-
12.06.2018 SEÇİM ÇALIŞMALARINDAKİ DİL VE DAVRANIŞLAR
-
05.06.2018 Bu seçim gençlerin seçimi!..
-
07.05.2018 ‘Kurtuluş Seçimi’
-
05.05.2018 ‘Kurtuluş Seçimi’
-
24.04.2018 Pancar Çiftçisinin Geleceği?!..
-
07.03.2018 Şeker Fabrikaları
-
10.01.2018 ‘Şeker’deki oyunlar?
-
02.01.2018 Huzur
-
15.11.2017 Balkondan düşen saksı
-
07.11.2017 Mültezim
-
20.10.2017 Vergi???
-
27.09.2017 “Böyle buyurdu Zerdüşt”?..
-
05.09.2017 Memur Maaşları …
-
29.08.2017 30 Ağustos’ta kim hastalanacak?
-
18.08.2017 At izi, it izi?..
-
08.08.2017 FETÖ’nün siyasi ayağı?
-
13.06.2017 Zeytin dallarındaki dolarlar?
-
06.06.2017 Zeytin?
-
14.04.2017 Adı olmayan millet?
-
06.04.2017 Vatan Sevgisi!
-
29.03.2017 Adil olmayan yarış!
-
22.03.2017 ‘Elektrik Çarpması’
-
16.03.2017 “Hayır” oyu verecek olanlar terörist midir?
-
10.03.2017 Niye HAYIR?..
-
02.03.2017 Tarafsızlık?...
-
05.01.2017 Adı konulamayan Başkanlık
-
28.12.2016 Beyin Yıkama Makinesi!
-
08.12.2016 Peki bunun farkı ne!?
-
30.11.2016 Atatürk’e saldırmanın dayanılmaz hafifliği!..
-
23.11.2016 Suçlu benim!..
-
18.11.2016 Siyasi pozisyonu, kişiye suç işleme serbestisi verir mi?
-
09.11.2016 ‘İdam Cezası’nın geri getirilmesi!
-
04.11.2016 Kayyım?
-
26.10.2016 Başkanlık?..
-
21.10.2016 Yap-İşlet-Lüplet?!..
-
12.10.2016 Lozan kimilerine göre niçin zafer değildir?!..
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.