- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 02 January 2018, Tuesday 18:41
- 3865 kez okundu
Metin SALMAN
İnsanlığın yıllar yılı aradığı, çoğu zaman bulamadığı, ya da çok az bulduğu, endişe duymadan, gelecek kaygısı düşünmeden yaşayabileceği bir ortamı anlatan kavram olabilir HUZUR.
Huzur, ansiklopedi ve sözlüklerde: “Her türlü saygı ve endişenin ortadan kalkmasıyla ulaşılan ruhsal ve / ya da zihinsel rahatsızlık, hiçbir eksiği, hiçbir üzüntüsü ve acısı olmama durumu, dirlik” olarak tanımlanmaktadır.
İnsanlar hayatları boyunca huzur içinde yaşamak, huzurlu olmak için uğraş verirler.
Bu “HUZUR” denilen ceylanı yakalayabilmek için çaba sarfederler.
Çocuklukta huzur çocuğun gelişmesi için, ailede huzur ailenin devamı için, okulda huzur öğrencinin başarısı için, çalışma hayatında huzur kurumun ilerlemesi için ve hayatta huzur insan sağlığı için büyük önem taşır.
Bir ortamda huzur yoksa, orada yaşayabilmek çok kolay olmayacaktır.
İnsanlar, tarihi gelişim içinde kalabalıklaştıkça, aile topluluğundan klan, kabile durumlarına geldikçe, kendilerine ait bazı haklarından vazgeçmek durumunda kalmışlardır; fakat bunun karşılığında adı ne olarak tanımlanırsa tanımlansın otoriteyi sağlayan kurumdan kendilerini huzura kavuşturacak bazı tedbirleri almasını beklemişler ve istemişlerdir.
Yani, devlet denilen kurumu yönetenlerin, vatandaşlarının huzurunu sağlayacak, onların yarın ne olacak endişelerini giderecek tedbirleri almaları asli görevleridir.
Bazı kişiler vardır ki dünyaya sanki başka insanların huzurlarını kaçırmak için gelmişlerdir. İnsanların huzurunu yukarıda bahsedilen kişiler kaçırıyorsa bu kişiler genellikle toplumdan dışlanırlar. Toplumun huzurunu kaçıranları yasal sınırlar içine çekmeye ve huzursuzluk yaratan eylemleri ortadan kaldırarak huzurlu bir ortam yaratmaya devlet kurumu mecburdur.
Devleti yönetenlerin, toplumun huzurunu kaçıracak, toplumu ayrılaştıracak ve toplumdaki insanlar arasındaki sevgi bağını dinamitleyecek kararlar almamaları gereklidir.
Hangi sistemle yönetilirse yönetilsin, devleti yönetenler, yönettikleri ülkenin insanları arasındaki birlik ve beraberlik ruhunu zedeleyerek, onların huzurunu dinamitleyecek, ayrılıklar yaratacak davranışlar sergilememelidirler.
Oysa ki Kasım 2002 seçimleri ile iktidara gelen AKP, iktidara geldiğinden bu tarafa uyguladığı politika ve davranışlarıyla vatandaşlar arasında bölünme ve parçalanmaya sebep olmakta ve kişiler arasındaki benzerlikleri geliştirmek yerine, aykırılıkları kaşıyarak toplumu ayrıştırmaktadır. Bu şekilde hareket ederek ülkenin huzuruna çok büyük zarar vermektedir. Ayrıca insanlar arasında gerilim yaratarak politik sonuç almayı kendileri için vazgeçilmez bir politika kabul etmektedir. Onun içindir ki ülkenin huzuru bir türlü arzu edilen duruma gelememektedir.
Yukarıda belirtildiği gibi devleti yönetenlerin ülkelerinin huzurunu sağlayacak tedbirleri almaları asli görevleridir. Oysa ki bu iktidar, aldığı her kararla ülkemizin huzurunu kum saati gibi devamlı alt-üst etmektedir.
Bu gidişle ülkemiz, kendisi için çok gerekli olan huzuru Haldun Taner’in “Huzur Çıkmazı” sokağında, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur” romanını okuyarak ve Ferdi Tayfur’un “Huzurum Kalmadı” şarkısını söyleyerek aramak zorunda kalacaktır.
Ya da huzuru “Huzurevi”nde mi bulacağız?
…
Son çıkarılan 696 sayılı KHK’de yer alan bazı hükümlere karşı birçok kişi ve kurum çok olumsuz itirazlarda bulunmaktadırlar. Bu KHK, bu ülkenin en az % 50’den fazlasının zaten olmayan huzurunu iyice kaçırmıştır.
Buna rağmen hükümet gerekli düzeltmeyi yapmayacağını söyleyerek ortamı daha da germeye devam etmektedir.
Bir an için KHK’deki hükümlere itiraz edenlerin söyledikleri olumsuzlukların olmadığını düşünelim. Uygulamada, ileri sürülen olumsuzluklar meydana gelmezse mesele yok. Onlar yanılmış olurlar. (Keşke yanılsalar.)
Ya söyledikleri sakıncalar meydana gelirse?...
O zaman gene her duvara tosladıklarında söyledikleri gibi:
“Yanılmışız! Kandırılmışız! Allah ve Milletimiz bizi affetsin!...” diyerek işin içinden sıyrılmayı mı düşünüyorlar?..
-
05.11.2024 AKREP SÖZÜ?
-
21.10.2024 TOKALAŞMAK !..
-
26.03.2024 İSTANBUL SEÇİMLERİ?!...
-
06.04.2022 KÖPRÜDEN GEÇTİ Mİ GELİN?
-
20.03.2022 ELEKTRİK FİYATLARINA YAPILAN FAHİŞ ZAMLAR VEYA DEVLET GÖZETİMİNDE SOYGUN!?...
-
11.03.2022 ZAM BEBEK!?...
-
20.11.2021 HZR SU OLDU BİZAR SU ?!...
-
21.10.2021 PARİS İKLİM SÖZLEŞMESİ?! …
-
18.10.2021 KURTLU BULGUR!?,.
-
06.09.2021 Memur ve emekli maaşları!?...
-
26.06.2021 128 MİLYAR DOLAR NASIL UÇTU (YER DEĞİŞTİRDİ)
-
11.01.2021 FARKINDA MI SINIZ?
-
07.01.2021 ASGARİ KOMEDİ!?...
-
07.10.2020 MÜMTAZ ER HAPİSTEN KURTARILDI!..
-
18.06.2020 KÖR ANA VİRÜSÜ!?...
-
26.11.2019 VERGİ..!
-
27.08.2019 BELEDİYE ŞİRKETLERİ?!..
-
19.08.2019 KAZ DAĞLARI ?!
-
15.05.2019 YSK(YÜKSEK(:) SEÇİM KURULU) İNTİHAR ETTİ:?...
-
23.04.2019 DEMOKRASİ?!..
-
27.03.2019 UÇAN EKONOMİ (!) ..?
-
15.03.2019 Zıvanasından çıkmış siyaset dili!..
-
15.03.2019 Zıvanasından çıkmış siyaset dili!..
-
05.03.2019 BİZİM HIRSIZ..?
-
02.01.2019 Pastanın Kaymağını Yiyenler
-
03.11.2018 BES- BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ Mİ SİGORTA MI?
-
17.10.2018 TÜRKİYE İŞ BANKASI’NDAKİ ATATÜRK PAYLARI?
-
10.10.2018 ZAMLAR
-
03.10.2018 ABDURRAHMAN DADAŞ
-
25.09.2018 VARLIK FONU ?! …
-
19.09.2018 Enflasyon-Faiz-Devalüasyon Sonunda…???
-
08.08.2018 Bedelli Askerlik
-
06.07.2018 Seçim sonuçları?!...
-
19.06.2018 İZMİR’İN DAĞLARINDA AÇAN ÇİÇEKLER!?...
-
12.06.2018 SEÇİM ÇALIŞMALARINDAKİ DİL VE DAVRANIŞLAR
-
05.06.2018 Bu seçim gençlerin seçimi!..
-
07.05.2018 ‘Kurtuluş Seçimi’
-
05.05.2018 ‘Kurtuluş Seçimi’
-
24.04.2018 Pancar Çiftçisinin Geleceği?!..
-
07.03.2018 Şeker Fabrikaları
-
10.01.2018 ‘Şeker’deki oyunlar?
-
15.11.2017 Balkondan düşen saksı
-
07.11.2017 Mültezim
-
20.10.2017 Vergi???
-
27.09.2017 “Böyle buyurdu Zerdüşt”?..
-
05.09.2017 Memur Maaşları …
-
29.08.2017 30 Ağustos’ta kim hastalanacak?
-
18.08.2017 At izi, it izi?..
-
08.08.2017 FETÖ’nün siyasi ayağı?
-
13.06.2017 Zeytin dallarındaki dolarlar?
-
06.06.2017 Zeytin?
-
14.04.2017 Adı olmayan millet?
-
06.04.2017 Vatan Sevgisi!
-
29.03.2017 Adil olmayan yarış!
-
22.03.2017 ‘Elektrik Çarpması’
-
16.03.2017 “Hayır” oyu verecek olanlar terörist midir?
-
10.03.2017 Niye HAYIR?..
-
02.03.2017 Tarafsızlık?...
-
05.01.2017 Adı konulamayan Başkanlık
-
28.12.2016 Beyin Yıkama Makinesi!
-
08.12.2016 Peki bunun farkı ne!?
-
30.11.2016 Atatürk’e saldırmanın dayanılmaz hafifliği!..
-
23.11.2016 Suçlu benim!..
-
18.11.2016 Siyasi pozisyonu, kişiye suç işleme serbestisi verir mi?
-
09.11.2016 ‘İdam Cezası’nın geri getirilmesi!
-
04.11.2016 Kayyım?
-
26.10.2016 Başkanlık?..
-
21.10.2016 Yap-İşlet-Lüplet?!..
-
12.10.2016 Lozan kimilerine göre niçin zafer değildir?!..
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.