• 20 November 2017, Monday 18:27
KonukYazar...

Konuk Yazar...

Sıra, sahillere geldi

Can PULAK

Para kalmayınca, geride satacak ne kaldı diye bakıyoruz.

Devlet kurumlarından çoğunu özelleştirdik, yerli yabancı kimi bulduysak, değerinin çok altında sattık. Hazine arazilerini imara açtık. Kentsel dönüşüm adlı bir senaryoyu da sahneye koyup, yepyeni binaları yıkarak, yerine yenilerini dikmeye başladık. Doğru mu yapıyoruz yanlış mı yapıyoruz henüz belli değil. Doğru yapıyorsak sadece İstanbul’u değil, deprem bölgelerinin tümündeki yapıları dümdüz etmemiz lazım. Bunu yapamayacağımıza göre, daha mantıklı çözüm yolları üretmeliyiz. Öyle değil mi?

Her neyse, ben para durumumuzdan bahsetmek istiyorum. Ekonomist olmadığım için, meseleyi daha basit açıdan görmek zorundayım. Hatta bakkal hesabı da yapabilirim. Elimizdeki avucumuzdakini, plansız programsız işlere yatırdık. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmak yerine, bir mirasyedi gibi hareket ettik. Savurduk paraları, en zengin ülkelerin yaşantısına ve yönetim modellerine özendik. Onlarda ne varsa bizde misliyle olmalı dedik.

Köprü mü, daha büyüklerini yapalım, tünel mi, delip geçelim tüm dağları, hava alanı mı, dünyanın en büyüğünü hedef alalım. İzmir’e dört saatte gidelim, hızlı trenle İstanbul’a üç saatte varalım, tüm illere havaalanı koyalım, değiştirelim Türkiye’nin fotoğrafını ...

Bu kafayla bitirdik paraları. Aklımıza esen her proje için ayrıca dünyanın kredisini aldık. Çoluğu, çocuğu, torunları bile borçlandırdık. Borç yiğidin kamçısıdır diyerek, ilerde yiyeceğimiz sopaların bedelini peşin tahsil ettik. Şimdi oturmuş kara kara düşünüyoruz. Türk lirasının değeri çok düştü, dolar ve euro çok arttı, enflasyon yükseldi, hayat da iyice pahalılaştı. Peki ne yapacağız..?

Devlet, tarihinin en büyük israf dönemini yaşıyor. Bizdeki resmi dairelerin lüksü ve ihtişamı, Amerika’da bile yok. Resmi araba saltanatına ise, bizden başka yerde rastlamak mümkün değil. En küçük daire müdürlerinin bile son model makam arabaları var. Bunun yakıtı, lastiği, yedek parçası, bakımı kimin cebinden çıkıyor acaba? Çifter çifter makam uçakları, helikopterler, başkanlık sarayları, yazlık köşkleri, İstanbul’un birkaç yerindeki şatafatlı çalışma ofisleri, hangi birini sayayım şaşırdım. Bunlara petrol zengini Arap ülkelerinde bile rastlayamazsınız. Haydi onların petrolü, doğalgazı, trilyonlarca doları var. Bizim gırtlağa dayalı borçtan başka neyimiz kaldı ki?

Hesapsız yatırımlar ve büyük israflar yetmiyormuş gibi, bir de müslüman ülkelerin hamiliğine soyunduk. 4 milyon Suriyeli’yi yedir, içir, barındır, başı dertten kurtulmayan Ortadoğu ve Afrika ülkelerine devamlı yardım gönder, buna para mı dayanır? İşte deniz bitti, paralar da suyunu çekti, ne yapacağız şimdi? Vergileri habire arttırıyoruz, benzine mazota devamlı zam yapıyoruz, nereye kadar? Vatandaş söylenmeye başladı, yönetime itiraz giderek artıyor, homurtuların sesi iyice yükseliyor. Durumu ciddiye alan pek yok galiba. Altınlarını bozdur, tahvile yatır iyi de, bununla döner mi Türkiye’nin bütçesi, buradan gelecek paralarla ödenebilir mi onca masraf? Biraz değil çok düşünmek, kafa patlatmak lazım bu önemli soruna.

Biz oturmuş Türkiye’nin doğasını, tüm doğal güzelliklerini, ormanlarını, koylarını korumaya çalışıyoruz. Parası tükenen devletimiz ise, gelir sağlayacağız diye bizlere çaktırmadan, neler yapıyormuş meğer. Ankara’da sit kararlarını değiştiriyor, tabiat varlıklarını işine geldiği gibi düzeltiyor, açıkça “ben devletim, istediğimi yaparım” diyor. Anayasa maniymiş, yasalar engelliyormuş filan hikaye. Ben yaptım oldu sisteminde, bunlara kulak asan yok. Dilimde tüy bitti, doğayı biçmek üzere yaklaşan tehlikeyi yıllardır yazıp çiziyor, anlatıp duruyorum ama nafile... Turizm bölgelerinin belediyeleri bile (bizden izinsiz birşey yapamazlar) deyip durdular. Hatta konuya ilgi gösteren gazetecileri bile yanılttılar. Peki, şimdi ne oldu..?

Şehircilik Bakanlığı, Çevre teşkilatını da koltuğunun altına alarak, Ankara’dan istediğini kolayca yapıp, kolayca da uyguluyor. Çevreciler itiraz mı ediyor, konunun karşılıksız savaşçıları durumu protesto mu ediyor, hiç önemli değil. Hemen Tabiat Varlıklarını Koruma Kurumunun başındaki zat gazetecileri toplayıp, “Siz merak etmeyin, biz hepinizin görüşünü alacağız, bölgenin sesine kulak vereceğiz.Vatandaşları dinleyeceğiz” diyor. Üstelik bu gerçek dışı davranışına, kent konseylerini de, Çevre Platformlarını da alet ediyor.

Durum sadece Ege ve Akdeniz’de değil, tüm Türkiye’de böyle. Zaman zaman Orman Bakanlığı da, Şehircilik Bakanlığına taş çıkartarak, güzelim ormanlarımızı madencilere rastgele sunuyor. Bu yüzden ülkemizin çok değerli ormanları delik deşik oluyor. Orman Bakanlığı böyle yapar da, Enerji Bakanlığı geri kalır mı? O da akarsularımızı, derelerimizi ve göllerimizi HES’lere verip duruyor. Karadeniz ayakta, millet bağırıp çağırıyor ama, oralı olan yok. Şimdi sıkı durun, hazinenin değerli yerlerini satma ve kiraya verme sırası Maliye Bakanlığına geldi. Maliye Bakanlığı diğerlerine benzemez, oturduğunuz evi bahçesiyle birlikte alır gider de, ruhunuz bile duymaz. Maliye işe önce turizm bölgelerinin kıyı ve plajlarını kiraya vererek başladı. Hem de nereden biliyor musunuz, turizmin gözbebeği Bodrum’dan. Şehrin içindeki halk plajları bile kiralık şimdi. Deniz kıyısında aklınıza neresi gelirse, buraları Maliye tarafından ihaleye çıkarıldı. Sıra diğer ilçelere de gelecek. Örneğin Marmaris, Datça, Köyceğiz, Fethiye filan.

Para bitti ya, anlaşılan her tarafı kiraya verecekler ya da satacaklar ...

Bu çok tehlikeli bir projedir. Maliye hemen Bodrum’un üzerinden elini çekmeli, ihale kararını derhal iptal etmeli, Muğla’nın diğer ilçelerinde düşündüğü tasarruflara ise biran önce son vermelidir. Aksi halde yaratılacak rahatsızlığın ve çıkacak gürültünün boyutlarını, bölgeyi çok iyi tanıyan ben bile tahmin edemem.

Zararın neresinden dönülse kârdır. Benden söylemesi ...


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık