• 02 May 2017, Tuesday 19:36
KonukYazar...

Konuk Yazar...

“Siz bizlerden korkmayın, doğadan korkun efendim …”

Geçtiğimiz hafta, Muğla Çevre Platformu Gönüllüleri, iki günlük bir Gökova Turu düzenleyerek, dikkatleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı Doğal Sit Alanları’nın statülerinin değiştirilerek, cennet kıyıların imara açılması çalışması ve Okluk Koyu’ndaki yıkılan Cumhurbaşkanlığı Yazlık Köşkü yerine yapılan inşaat faaliyetini gözlemek ve bir basın duyurusuyla herkesi bilgilendirmek istediler.

Bu gezi süresince olup bitenleri, Bodrum’dan hareket eden Bodrum Belediyesi STS Okul Gemisi içindeki MUÇEP üyelerinden Rezzan Şebin kaleme almış.

MUÇEP sitesinde de yayınlanan bu güzel ve çarpıcı gözlem yazısını sizlerle paylaşıyoruz …

 

Rezzan ŞEBİN -

Muğla Çevre Platformu olarak, kurulduğumuzdan bu yana Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın bir gayrimenkul  firmasına ihale ederek hazırlattığı Doğal Sit Alanlarının derecelerini düşürerek, imarın, dolayısıyla betonlaşmanın yolunu açan “Ekolojik Temelli Bilimsel Rapor”a karşı çıktık. Muğla Büyükşehir Belediye Meclisi’nde iktidar partisi AK Partili meclis üyelerinin de ‘hayır’ dediği proje için, bakanın dışında çeşitli kurum ve kuruluşlardan görüşler geldi. Muğla Valisi, Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürü, AK Parti Muğla Milletvekilleri farklı ifadelerle; “proje rafa kaldırıldı”, “sanki yarın inşaatlar başlıyor”, “yok böyle bir şey, bu sadece tasarı”, “Muğla Belediyesi bilgi sızdırmış” gibi, maddi bir temele dayanmayan açıklamalarda bulundular.  Yine, aldığımız duyumlara göre, Muğla genelinde 31 paftanın 30’u üzerinde, Muğla Çevre Şehircilik Müdürlüğü hiçbir çalışma yapmamış, sadece Gökova Paftası çalışılarak Ankara’ya yollanmıştı.

 

Bizler, gerek bakanlık, gerek valilik ve gerekse milletvekilleri bağlamında diyalog ve bilgilendirilme yolları ararken, Gökova Paftasında yer alan, Cumhurbaşkanlığı Konutunun bulunduğu Okluk Koyu’nda öngörülen projenin bakanlığın sitesinde yayınlandığını gördük. Hazırlanan projede, yaklaşık 11.000 metrekare deniz alanı doldurulacak, bir de yat yanaşma yeri tesis edilecek. Bu proje hem yürürlükte olan ulusal doğa koruma statülerine, hem de Türkiye’nin taraf olduğu “Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi” hükümlerine aykırıdır.

Yanı sıra, eski cumhurbaşkanlığı konutunun yıkıldığı ve devasa ağaçların kesilerek güvenlik duvarı inşaatının başladığını öğrendik. Civar koydaki özel yatlardan yabancı uyruklu turistlerin şaşkınlıkla izledikleri ve görüntüledikleri fotoğraflar tarafımıza ulaştırıldı.

MUÇEP olarak, süreci oturduğumuz yerden izlemek yerine, gelişmeleri yerinde tespit etmek amacı ile “Gökova Turu” düzenledik. Bodrum’dan yola çıkarak, yerleşim yerlerinin olduğu ve sit değişikliklerinde etkilenecek koylara uğrayarak, olası tehlikeyi anlatmak amacı ile Akyaka’ya varmak, basın açıklaması yapmak ve Okluk Koyu’nu da kendi gözlerimizle görerek, ardından ilgililerle görüşmek amacı ile 27 Nisan Perşembe günü yola çıkacaktık. Bodrum Emniyet Müdürlüğü yetkilileri tarafından aranarak, “OHAL nedeni ile 48 saat önce basın açıklaması için kaymakamlığa bildirimde bulunmamız gerektiği” hatırlatıldı. 24 saat kala da olsa, yaptığımız başvuru sonucu bir sorun yaşanmadan basın açıklamasını yaptık. Bodrumlu doğa dostları ve emniyet görevlileri tarafından uğurlandık!

İlk durağımız, yıllardır mücadelesi süren Adalı Yalı / Kilise Bükü koyu idi. ETS Tur tarafından yapılmak istenen ama kamuoyundan gelen şiddetli karşı koyuş sonunda yatırımdan vazgeçilen koyun bakirliğini koruyor olduğunu görmek, yolculuğumuzun en keyifli anıydı. Ören’e yaklaşırken, Sahil Güvenliğin ufak teknesini gördük ve kaptanımızla yapılan telsiz görüşmesinde, “bizim güvenliğimiz için, bize eşlik edeceklerini, bir ihtiyacımızın olup olmadığı” söylendi. Ören’e indiğimizde, MUÇEP’in Örenli gönüllüleri bizleri karşıladı. Kahveler, restoranlar sezona hazırlanırken, çay bahçeleri-parklar da yavaş yavaş vatandaşlar tarafından doldurulmaya başlamıştı. MUÇEP adına hazırlanan ve doğal sitlerin neleri götüreceği ve getireceğini anlatan broşürümüzü Örenlilere dağıttık. Onlar bizi, biz onları dinledik. Sorunların ne kadar da aynı olduğunu görmemek mümkün değildi.

Ören’de de bizimle olan Sahil Güvenlik yetkilileri, bir gün sonraki rotamızda Okluk Koyu’nu ziyaret olduğunu bildiklerini ve Valilik emri ile koya girmemizin yasaklandığını ifade ettiler. Gerekçe “güvenlik ve Ohal koşulları” idi. Akyaka civarında “terör ve terörist ihbarı” var imiş.  Tabii ki o “teröristler” biz değildik, ama bizim “güvenliğimiz” önemliydi ve bunu sağlamak durumunda imişler.

Akyaka’ya geldiğimizde, bizi karşılayan MUÇEP gönüllülerinden de iyi (!!!) haberler aldık. Emin İgüs konseri, yine OHAL nedeni ile Ula Kaymakamı tarafından iptal edilmişti. Ve 28 Nisan sabahı yapılacak Akyaka MUÇEP Basın Açıklaması yasaklanmıştı. Açıklamanın yapılacağı yer olan Akyaka Orman Kampı önü sakıncalı görülmüş. Biz de durum değerlendirmesi yapmak ve kendi konserimizi kendimiz yapmak için, gece kumsalda toplandık. Şarkılarımızı, türkülerimizi, gitarımızla birlikte söyledik. Akyaka sokaklarında esnafla, Azmak’ta teknecilerle doğal sitleri, geleceğimizi konuştuk. Onlar bizi alkışladı, biz onları…

STS Okul Gemisi’nin, Orman Kampının iskelesine bağlanması da yasaklandı. Sahil Güvenlik’ten, Bodrum Liman Başkanlığı’na, Jandarmaya kadar arandık, uyarıldık. Aramızda bulunan MUÇEP Gönüllüsü Bodrum Denizciler Derneği Başkanı mevzuatı çok iyi bildiğinden, gerekli itirazları yapmasına rağmen, iskelenin bulunduğu kampın Muğla Vali Yardımcısının sorumluluğunda olması nedeniyle, kamp müdürünün uyarıldığı ve onun ısrarı ile gecenin bir vaktinde, gemimiz iskeleden ayrılmak durumunda kaldı.

“Alarga gönül alarga” diye bir denizcilik terimi vardır. Biz de öyle yaptık, alargaya çıktık. Yani açıkta demirledik.

Sabah, sahil güvenlik tarafından Azmak’tan yollanan (kendilerine teşekkür ediyoruz) bir tekne ile, Akyaka Plajına indik. Yine MUÇEP gönüllüleri ile bir arada idik. Sakıncalı olmayan! kumsalda basın açıklamamızı yaptık. “Muğla Cennet Kalsın” diyorduk…Ardından, yine kampın bulunduğu alanın iskelesinden denize girmek amacı ile yürümeye başladık. Bu kez jandarma çıktı önümüze, “buradan geçemezsiniz”…Anlattık “biz 50 metre sonraki iskeleye kadar yürüyecek, oradan denize atlayacak ve denizde pankartımızı açacağız, sonra da gemi geri dönüşe geçecek”… Beş dakika sonra gelen jandarma komutanına da aynı şeyleri anlattık,  bize inandıklarını söyleyerek barikat açıldı. Komutana da teşekkürler buradan…

Dediklerimizi yaptık, denize atladık, “Muğla Cennet Kalsın” pankartımızı açtık ve dostlarımızla denizden vedalaştık. Rotamız Karacasöğüt idi. Limanın çok müsait olmaması nedeni ile giremedik ve İngiliz Limanı, Okluk Koyu’na doğru yöneldik. Girişimizin yasak olduğu tebliğ edildiği için, sadece yakınından geçerken, koydan ikinci ve daha büyük sahil güvenlik botu çıktı. Seyrimizin başından beri bize eşlik eden küçük sahil güvenlik botu, megafonla bizlere teşekkür ederek ayrılırken, diğer bot çok yakınımızda bordamızdan  3 - 4 dakika kadar bizimle geldi. Neden?

O anda da sordum, bu satırları yazarken de tekrar soruyorum? Neden? Neden?

24 saat bizi takip ettiler, iç içe idik. Okluk’a da girmedik. Bu taciz değil de nedir? Tahriktir hatta. Yan yana gitmenin anlamı nedir? Sabrımızı mı denediler. Sabrımız taşsa ne yapardık? Bizim silahımız yok, topumuz, tüfeğimiz yok. Olsa olsa “Muğla Cennet Kalsın”, “Bu vatan, bu topraklar, bu koylar bizim” derdik.

“Son nefesimize kadar, doğayı, yaşam alanlarımızı savunacağız” derdik.

Biz zaten bunları hep diyoruz, diyeceğiz de.

İçimde bir sızı, gözlerimde yaş Okluk’tan uzaklaşırken, yine bir telsizle kaptanımız aranıyor ve teknede bulunan kişilerin T.C. Kimlik Numaraları isteniyordu. İsteyen Bodrum Liman Başkanı idi. Bodrum Limanı sınırları içinde olduğumuzdan, çıkış izni ve kimlik bildirimi gerekmediği anlatılmasına rağmen, bu kez “Emniyet Müdürlüğü” tarafından istendiği söylendi.

Löngöz Koyu’na girerken, tekrar Sahil Güvenlik tarafından kaptanımız aranarak, “Faaliyetiniz nedir kaptan” diye soruldu.

Kaptanımız “Yolcularımız denize girecek” deyince “İyi eğlenceler” yanıtını aldık. Ama canımız eğlenmek istemedi. Bodrum’a çevirdik rotayı. Sahil Güvenlik de bizi hiç yalnız bırakmadı. Gökyüzünde uçakların izini görünce “bir o kalmıştı, jetler bizi takip ediyor” diyerek üstümüze alındık.

Bodrum’a yaklaşırken, Sahil Güvenlik, Liman Başkanlığı ve ardından Bodrum Emniyeti’nden aranarak, limana ne zaman gireceğimiz soruldu. Emniyetimizi sağlamak için sorduklarını ifade ettiler.

Çooookkkk emniyetli bir şekilde indik Bodrum Limanı’na. Bütün bu emirlerin Muğla Valiliği tarafından ve Ohal nedeni ile olduğu defaetle tarafımıza iletildi.

Sağolsunlar, teşekkür ediyoruz. Tacize varan güvenlik önemlerine diyecek sözümüz yok. Ohal var, nasıl deriz ki?

Ancak, Sayın Vali Bey’den özel bir ricam olacak …

Lütfen, Muğla’daki tüm doğal varlıkları, yaşam alanlarını da koruma altına alın, güvenliklerini sağlayın. Biz kendimizi koruyacak, kişisel güvenliğimizi alacak yetiye, içgüdüye sahibiz. Sizler, önceliği ne olur onlara verin.  Onlar kendilerini savunamazlar ama bir gün gelir, kendi yöntemiyle bizlerden hesap sorar, hiç birimizi affetmezler.

Siz bizlerden korkmayın, doğadan korkun efendim …


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık