- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 19 June 2019, Wednesday 9:21
- 2939 kez okundu
Sema KAYGUSUZ / t24.com.tr
"250 yıldır halkları sömüren fosil oligarşisine karşı iktidarın yerele, işçilere, toprağını işleyemeyen köylüye, kadınlara geçmesi yalnızca ve yalnızca örgütlü bir bilinçle mümkün olacak"
Çöp bizim neyimiz olur? İlk bakışta kimsemiz olur. Oldukça yakından tanıdığımız ama bir an önce kurtulmak istediğimiz salkımsaçak nesnemizdir çöp. Mutfaktan çıkan biyolojik atıklardan, ambalajlardan, bozulur bozulmaz elden çıkarılan elektronik eşyadan, üzerine sifon çektiğimiz dışkımızdan kurtulmak ister gibi hızla kurtulmak, özel yaşam alanımızdan artakalan çöpü çabucak evin dışına, en iyi ihtimalle konteynıra bırakmak isteriz. Çöpe duyduğumuz tiksinti, duyguları aşırılaştırarak insanın aleyhine işleten Romantizm akımından artakalan bir tür duygu despotizmidir oysa. Temizlik saplantısıyla tiksinmeyi bir yaşam değeriymiş gibi işleterek çöpe kirli anlamlar yükler, böylece günde 1.200 gr çöp yığını ürettiğinin farkında olmayan homoeconomicus bir insan türetiriz kendimizden. Atığından ayrılmış bu hijyen varlığın, gerçekte fosil enerjiden güç devşiren kapitalist oligarşik iktidarın güdümünde bir birey olduğunu unutarak. Irkçılığın, ayrımcılığın, dünyaya hiçbir faydası görülmemiş milliyetçi duyguların, insan topluluklarını devletler sistemine bölen edilgen vatandaşlık kurgusunun biçimlendirdiği bu medetsiz modern insanı kurtarmaya mecburuz. Onu çöpten arıtarak değil, aksine çöpe bağlayarak yapabiliriz bunu. Yerel yönetimlerde özerklik konusunun geç de olsa konuşulmaya başlandığı şu son yıllarda, çöpünü dönüştürebilen “yeni insanı” ön saflara çıkaran ısrarlı bir teklif olarak kabul edin bu yazıyı.
Her birimiz bir çöp yığınıyız, önce bunu kabul ederek başlayalım. Şehrin dışında bir yerde vahşi depolama sistemiyle tepeleme biriken çöplerin örttüğü cansız birer bölgeyiz aynı zamanda. Gördüğümüz her çöp yığınının onur kırıcı insansılığını içten içe inkâr edemeyiz de. Kullanma suyumuzu arıtan tesislerden çıkan çamurun yarattığı ekolojik yıkımı, madenciliğin yoksullarla birlikte dağlara kıydığını, her nükleer santralin ölüm tehlikesi saçtığını, ormanları yararak açılan yollarda bindiğimiz otobüslerin kirli enerjiyle çalıştığını sisli bir hatıra gibi arkamızda bırakarak devam etsek de, soluduğumuz hava ve kötü besinle anbean zehirlendiğimizin farkındayız. Hayvanlara ve doğaya verdiğimiz zararı düşünürsek, insan kendiyle birlikte hiçbir şeye acımayan düşünen bir çöplüktür bu bakımdan. Halbuki çöp aynı zamanda bir imkândır da. İşlevsel bir hammadde kaynağına dönüşmesi sanıldığından daha basittir.
Demokratik özerkleşmenin gizli kaynağı ekoloji
Geçenlerde, ekolojik denge konusunda oldukça yetkin biri olan dostum Reşat Uygun’la Dersim Belediyesi’nin yerinden tarımsal üretiminin bir tür demokratik özerkleşme modeli olarak yeni nesil belediyeciliğe esin verdiğini konuşurken, özerkleşme konusunun gerçekte ne kadar kapsamlı bir mesele olduğunu farkettim. Yerel yönetimlerin özerkleşmesi, Türkiye’de bugüne değin adlı adınca HDP tarafından dile getirildi. Gelgelelim özerklik sözcüğünün ülke coğrafyasında yeni sınırlar belirlemek anlamına gelmediğini, bugün sadece seçime indirgenen ve kolayca gaspedilen seçme ve seçilme iradesinin ötesine geçerek, yerelde mikro demokrasiyi yeniden inşa etmek demek olduğunu, başta iktidar olmak üzere kimse duymak istemedi. Duymadığı gibi özerklik kavramının içeriğindeki öz-güce duyulan tepkisel Kürt alerjisini araçsallaştıran iktidar, atadığı kayyum bürokrasisiyle yerel üzerindeki tahakkümünü türlü vesilelerle pekiştirdi.
Yine de özerklik fikrini alternatif bir veçheden tartışarak merkezin yerel üzerindeki tahakkümünü boşa çıkarmak mümkün. Ekolojik üretimi halka yayarak, tüketilen her şeyden açığa çıkan artığın aslında işlevsel ve ekonomik bir değer olabileceğini ve bu değerle yaşam döngüsünün bağımsızlaşacağını düşünmek gerekiyor. Hem mikro-demokrasi kavramına özgün bir içerik katmak hem de doğada bir varlık olan insanın çevreye karşı sorumluluğunu vurgulamak için. Sıfır atık, geri dönüşüm, ekolojik denge konularına ömrünü adamış, atık ve ekolojik denge kontrolü gibi konularda profesyonel olarak işletmelere danışmanlık yapan Reşat Uygun’la yaptığım sohbeti elimden geldiğince aktarmaya çalışacağım.
Yerel yönetimlerde kooperatifçilik ekonomisi
İlkin içinde bulunduğumuz şehrin, örneğin istanbul’un işleyişini tekrar anımsayalım. Hepimiz belediyeden hizmet bekleyen birer seçmeniz. Elimizde olduğunu sandığımız demokrasiyle temiz su, temiz sokak, ucuz enerji, geniş parklar, düzenli ulaşım, çocuklar için kreş, bakımevi, kütüphane, spor salonu, şeffaf bütçe, yoksullar ve mülteciler için insanca bakım ve ilgi bekliyoruz. Bekliyoruz. İşimiz durduğumuz yerde beklemek. Bulunduğumuz konum ne üretken bir nitelik taşıyor ne de ekolojik bir hassasiyet. Geçmişteki Osmanlı bahçelerinden bir damla zevk taşımayan geometrik çiçek peysajlarını doğa sanıyoruz. Göçmen kuşların yolunun geçtiği, arıların oğul verdiği Kuzey Ormanları’na anlamsız ölçüde pahalı ve yersiz bir havaalanı yapılırken, Kabataş iskelesi betonla genişletilirken kimse fikrimizi sormuyor. Şehri yönetmiyoruz. Şehirle birlikte kapitalist tüketime itiliyor, geçmediğimiz yollar için birer birer borçlandırılıyoruz.
Her şeye rağmen bizi şehirde söz sahibi kılacak enstrümanları üretebiliriz. Dünyanın tekrar anımsamaya başladığı kooperatifçilikle. Halkın belediyecilik anlayışına etki ederek belediyeyi kendi lehine çalıştırabileceği en pratik çözümlerden biri kooperatifçilik. “Yenilenebilir Enerji Kooperatifçiliği” diye yeni bir kavram var Türkiye’de. İlk enerji kooperatifçiliği 1991 yılında Belçika devletinin halka dayattığı 200 adet nükleer santral kararına direnerek yapılandı. HES’lere karşı çıkan Belçikalılar karşı çıkmakla kalmayıp yenilenebilir temiz enerji üretmek konusunda sorumluluk alarak kooperatifler kurdular. Derken bu enerji kooperatifleri dünyada yaygınlaşarak yeni ve yaratıcı fikirler oluşturmaya başladılar.
Topluluk Enerjisi ve Demokratik Mülkiyet
Enerji kooperatifleri tüketimin her aşamasında açığa çıkan atığı temiz bir enerjiye dönüştürerek enerjinin demokratikleşmesi amacıyla işliyor. Şu anda Türkiye’de 44 tane “Yenilenebilir Enerji Kooperatifi” bulunuyor. Fosilden üretilen kirli enerji yerine halkın kendi atığından dönüştürdüğü temiz enerji, enerjinin şirketlerden alınıp tabana yayılmasını sağlıyor. Başka bir deyişle “Topluluk Enerjisi” deniliyor. Bu aynı zamanda “Demokratik Mülkiyet” kavramını da beraberinde getiriyor. İktidar baskısına rağmen demokratik yerel yönetim iddiasında bulunan bütün yerel yönetimler bu oluşumlara sahip çıkarak yaygın bir enerji üretim seferberliğine önderlik edebileceği gibi aynı zamanda gelir kaynaklarını artırarak çeşitlendirebilir. Merkezi hükümetin ekonomik tahakkümünü boşa çıkararak, her şehir kendi yenilenebilir enerji şebekelerini kurabilir. Dünyada birçok örneği var bunun. Söz gelimi AB ülkelerinde 3500 adet enerji kooperatifi var. Belçika’da bir sivil inisiyatif 50.000 üyeden para toplayarak kendi güneş paneli fabrikalarını ve dağıtım şirketlerini kurdu. Danimarka’da halk enerjisinin D’ünü rüzgâr enerjiyle karşılıyor. Hiçbir küresel şirketi işin içine katmadan dünyanın en büyük rüzgar enerjisi üreticisi oldular.
Burada önemli olan yerel yönetimleri kooperatiflerle işbirliğine katarak enerjinin özerkleştirmesini sağlamak. Güneş ve rüzgâr enerjisi, enstrümanlardan sadece ikisi. Gayet düşük maliyetlerle hayvansal atıklardan biyogaz, orman atıklarından, kerestecilik faaliyetlerinden, sera atıklarından biyokütle elde edilebiliyor. Örneğin elimizdeki belediye akıl almaz bir borçla devralınan Kars Büyükşehir Belediyesi olsun, diyelim besi çiftliklerinde yetiştirilen 20.000 büyükbaş hayvan var. Hayvancılıktan toplanan gübre yerli bir teknolojiyle işlenerek üç ayrı ürün çıkarılabiliyor. Bunlardan biri biyogaza dönüştürülerek elektrik üretebilirken, ikincisi ısı olarak seracılıkta, kalan artık ise organik gübre olarak değerlendirilebiliyor. İthal yem, ithal gübre, uzaktan taşınan meyve sebzenin taşımacılık maliyetlerini ve çevresel kirliliği tümüyle sonlandıran kendiliğinden bir döngü böylece işlemeye başlıyor.
Yeni nesil belediyecilikte Birsen Çelik
Demokratik yerinden yönetimde “Topluluk Enerjisi” kavramını sokan belediyecilik fikri bir hayal değil. Örneğin Denizli’nin Bozkurt CHP Belediye Başkanı Birsen Çelik, 1 milyon 700 bin kilovat saat kapasiteyle devreye giren güneş enerji santraliyle Türkiye’nin ilk bağımsız ekolojik enerji üreten belediyecisi oldu. Bozkurt Belediyesi ayrıca Türkiye’nin ilk Yenilenebilir Enerji Festivalini de gerçekleştirdi. Tabana yayılan ekolojik enerjinin aynı zamanda bir özgürleşme modeli olduğunu düşünürsek, yükselen bir akımın içinde kendimizi bulmamız mümkün. Yerel yönetimler devletten aldığı bütçeyle kamu hizmeti sunmaktan başka, daha zeki bir bakış açısıyla üretime yönelik, geniş halk kesimlerinin etkin bir şekilde katılabileceği örgütlenmelere önderlik ederek, çevresel gelir kaynaklarını artırabilir. Özerkleşme, merkezi yönetimle zorunlu sermaye ilişkisinden bağımsızlaşma anlamına gelmiyor yalnızca, seçmenin seçme kabiliyeti de özerk bir nitelik kazanıyor. Tüketen birey bizzat üretim kararlarında yer almakla kalmayıp tükettiğinin nasıl üretildiğini sorgulayarak elinde bulundurduğu yerlilik pozisyonunu iktidardan pay alan bir iradeye dönüştürüyor. Bizzat kendisi de ekolojik bir varlık oluyor.
Çöpten kurtulmaktansa çöpe bağlanmak
Gelelim evsel atıklarımıza. Çöpün ortaya çıkışından bertaraf edilmesine kadar geçen sürece “atık hiyerarşisi” deniyor. Vahşi depolardansa doğayı bir nebze koruyan sızdırmazlık özelliği olan düzenli depo uygulaması olsa bile bu çok pahalı bertaraf uygulamasının gerçekte sonu yok. Deponun da kısıtlı bir kapasitesi var ne de olsa. Zaman içinde her depo devasa bir atığa dönüşüyor. 2030 yılında dünyada 650 milyon kişinin enerjiden yoksun kalacağını düşünürsek çöp yığınlarıyla dolu şehirler bekliyor bizi. Oysa çöpü ayrıştırmaya evde başladığımız an, tam da doğamıza uygun şekilde ekolojik bir onur kazanıyoruz. Ambalajlar, kağıtlar ve şişeler zaten birer geri dönüşüm hammaddesi. Biyolojik atıklar ise yine yerli bir teknolojiyle 24 saat içinde fermente ederek organik gübreye dönüştürülebiliyor. Aynı teknolojiyle su arıtmasından çıkan çamurdan 3800/4000 kilokalori değerinde yakıt, et ürünlerinden çıkan atıklardan hayvanlar için temiz ve sağlıklı gıda, tarımsal atıklardan, örneğin tarlada bırakılan pamuk ya da ayçiçeği saplarından mangal kömürü elde ediliyor. Özetleyerek anlattığım fermente sistemlerin kurulması teknolojik bir yatırıma bağlı sadece. Bu akıllı ve basit teknolojilere alan açarsak yaşam döngümüzü sıfır atık ilkesi üzerinden kurguladığımızda sadece yeni bir insan fikriyle kalmayıp ekolojik şehirler de hayal etmeye başlayacağız.
Ekososyalizm
Ekososyalist Michael Löwy bir söyleşisinde, özgürlüğün soyut bir felsefi kategori olmadığını söyler. “Özgürlük her şeyden önce insanlığı soyut, gayri insani ve sapkın kapitalist sistemin bu totaliter iktidar biçiminden kurtarmaktır.” Devrimi Benjamin’in sözleriyle tanımlar Löwy, “Marks devrimi tarihin lokomotifi olarak tanımlardı, şimdi biraz değişik bir kavramsallaştırmaya başvurmamız gerekir. Devrim gerçekte bu trenin imdat frenini çekmekte olan insanlıktır.”
Devrimi yeni ekolojik insanla, insancıllaşan insanla tasavvur etmemiz gerekiyor bugün. İktisadi yapıların, enerji kaynaklarının kullanılmasının, üretim, ulaşım, tüketim kalıplarının yerelden başlayarak acilen evrilmesi gerekiyor. Dolayısıyla çöpe bağlanma meselesi radikal bir hamle aslında. Ekososyalizm ise alışılagelenin dışında, toplumu hızla bütünleştirecek en etkin devrimci alternatif belki de. 250 yıldır halkları sömüren fosil oligarşisine karşı iktidarın yerele, işçilere, toprağını işleyemeyen köylüye, kadınlara geçmesi yalnızca ve yalnızca örgütlü bir bilinçle mümkün olacak. Bu yazı vesilesiyle 100’ü aşan HES projesine direnen Karadeniz halkına, Antalyalılara, Mersinlilere selamlar. Direnin. Hepimiz arkanızdayız.
Reşat Uygun kimdir
Muğla Belediyesi’nde 15 yıl boyunca çevre ve temizlik müdürlüğü yaparken şehir için Yeniden Kazanım Projesini yaşama geçirdi. Katı Atık Kongrelerinde sunulan bu uygulama poster bildiri olarak kongre kitaplarında yayınlandı. Kentte kötü görünüm veren ve halk sağlığını tehdit eden konteynırları kaldırarak çöp saati uygulaması başlandı. Uygulamanın başarısı diğer belediyelerde de örneklendi. 90’lı yıllardan itibaren çevreci bir aktivist olarak çevre platformlarının kurulmasında ve yaşatılmasında öncü oldu. Kısa adı BAÇEP olan ve Antalya, Alanya, Isparta, Burdur, Eğirdir, Denizli ile Muğla ve ilçelerinde faaliyet gösteren dernek, grup, inisiyatiflerin bir araya geldiği Bat Akdeniz Çevre Platformu sekretaryalarında gönüllü olarak yer aldı. Doğu Akdeniz’de Antakya, Samandağ, İskenderun, Adana, Mersin, Tarsus da faaliyette bulunan Doğu Akdeniz Çevrecileri DAÇE ile birlikte Akdeniz Çevre Platformu AKÇEP oluşumuna öncülük ederek görev aldı. Halen zehir saçmaya devam eden Yatağan, Yeniköy ve Gökova Termik santrallerinin kapatılması için yapılan eylemlerde ve hukuk mücadelelerinde ön saflarda yer alarak, ekoloji için kez yapılan açlık grevine katıldı. 2010 yılından beri Geri Kazanım, Geri Dönüşüm, Atık Yönetimi ve Çevre konularında danışmanlık hizmeti vererek Yeşil İnsan & Sıfır Atık projelerini genç çevre mühendisleriyle birlikte sürdürüyor. Ayrıca enerjinin şirketlerden kurtarılarak demokratikleştirilmesi, halka indirilerek bağımsızlaştırılması ve Topluluk Enerjisi kavramlarını yaşama geçirmek en önemlisi de enerjinin fosil yakıtlar yerine temiz enerji kaynaklarından üretilmesi için Muğla Karyalılar Yenilenebilir Enerji Üretim Kooperatifini Kurdu ve halen başkanlığını yapıyor.
-
06.03.2024 MİLASTA YENİ NESİL ÜRETEN BELEDİYECİLİK
-
23.10.2021 Niyazi Yalçınkaya'ya
-
02.08.2021 'Pabuççu muştası' ya da fonculuk üzerine
-
31.07.2021 Güney Afrika’da ayaklanma nasıl yorumlanmalı?
-
30.07.2021 Sorunlar, öncelikler, saplantılar, Kıbrıs ve diplomasiye dair
-
27.07.2021 “Politik Oblomov'luk: Orta sınıf muhalifliği
-
26.07.2021 Küresel İktisadi Tarihçe
-
17.07.2021 Büyüyen sınıf çelişkileri
-
16.07.2021 MİLAS BELEDİYE BAŞKANLIĞI' NDAN NUTUK ARMAĞANI
-
15.07.2021 Kadim içecek limonata
-
13.07.2021 Çin Komünist Partisi’nin 100’ncü yıldönümü
-
09.07.2021 Irkçılığın yeni yüzü: Yahudi düşmanlığının yerini mülteci düşmanlığı mı aldı?
-
09.07.2021 Keyfilik!
-
08.07.2021 Çökme, çöküş, çıkış
-
07.07.2021 Ağlıyor hayat…
-
06.07.2021 Faşizm sonrasında ekonomik seçenekler
-
05.07.2021 AKP: Yükselişi ve tükenişi (II)
-
08.04.2021 Gerçek gündem nedir?
-
07.04.2021 Çürüme, çöküş, ahlak, adalet
-
06.04.2021 Merkez Bankası Operasyonu: Niçin?
-
31.03.2021 İktidarın toplumsal/ekonomik maliyeti
-
30.03.2021 Bir kararnamelik muhalefet!
-
29.03.2021 SABRIN SONU…
-
27.03.2021 DEVRAN DÖNSÜN SARIKEÇİLİLER YÜRÜSÜN
-
26.03.2021 Gece yarısı kararnamelerindeki Türkiye
-
25.03.2021 AB dağılıyor: Küresel ekonomik savaş insanlığın geleceğini tehdit ediyor
-
24.03.2021 Ekonomide fırtına günleri
-
23.11.2020 GECE YAĞMUR KOKUYOR
-
24.06.2020 Krizde para, maliye politikaları ve Türkiye
-
11.06.2020 Eğilimleri mutlaklaştırmak
-
01.06.2020 19 Mayıs 1919-2020
-
28.05.2020 İki yıl içinde ikinci döviz krizi
-
01.05.2020 AF NEDİR?
-
08.01.2020 BİR DENİZCİ GÖZÜYLE KANAL ISTANBUL
-
30.10.2019 Ekonomik-mali açmazlar çoğalırken
-
22.10.2019 Ekvador’da 'IMF ayaklanması'
-
15.10.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (13) / Seven NİŞANYAN – Müjde NİŞANYAN HERKESİN BİLMEDİĞİ OLAĞANÜSTÜ YERLER
-
14.10.2019 “Monşerlerden” fikir alınsaydı Türkiye bu durumda olmazdı
-
11.10.2019 Sömürü oranları ve dünya ticareti: Bugün, kırk yıl once
-
09.10.2019 Gerçeklere direnmek
-
08.10.2019 Hasan ÖZGEN - “IŞIK ÜLKESİ” MİLAS
-
07.10.2019 TWEEN TEHLİKESİNİN FARKINDA MIYIZ?
-
03.10.2019 DÜNYANIN YUVARLAK OLDUĞUNU BİLMEYENLER DÜNYAYI MI YÖNETİYOR?
-
27.09.2019 Emekten yana program?
-
24.09.2019 Artık AKP’yi ayakta sadece o yapı tutuyor
-
24.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (10) Aynur DURUKAN BALAT, İLYAS BEY CAMİİ
-
17.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (9) / MİLAS KİTABELERİ
-
10.09.2019 CHP 100 yaşında
-
10.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (8) - KARTPOSTALLARDAKİ MİLAS’LAR
-
09.09.2019 Son kırk yılın dönüm noktaları
-
04.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (7) - SELÇUK EREZ İSTANKÖYALTI BODRUM
-
21.08.2019 Müdahale gecikmedi
-
21.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (6) ERHAN GÜNAY - YARIM ASIR ÖTESİNDEN GEÇMİŞTE MİLAS
-
20.08.2019 BİR REKTÖR ÜNİVERSİTE ADINA BİLDİRİ YAYINLAYAMAZ
-
20.08.2019 Kara Elmas, Kara Zeytin, Kara Yazı
-
15.08.2019 Tarım üreticisi ve işçisi perişan
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (5) MEHMET GÜNSÜR CAIQUE / HİKAYELER
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (4) BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
06.08.2019 IMF Ekvador’da
-
03.08.2019 Onbirinci Plan tarım için ne öngörüyor?
-
31.07.2019 BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
30.07.2019 Dış finansman sorunları
-
29.07.2019 HUKUK TANIMAZLIKTA EL ARTTIRMAK / KIYILARI ŞİRKET GİBİ YÖNETMEK
-
26.07.2019 BU DURUMDAN UTANIYORUM
-
25.07.2019 Medrese dönemi
-
24.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (3)
-
22.07.2019 Düzelen cari denge: İyi mi? Kötü mü?
-
20.07.2019 BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA
-
17.07.2019 Temmuz günlükleri
-
17.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (2)
-
15.07.2019 Türkiye’nin kredi puanları: Kimler düşürüyor? Niçin?
-
13.07.2019 MİNİMALİZM
-
12.07.2019 TORUNLARININ GELİRİNİ YİYİP MÜREFFEH YAŞIYORUZ DİYEN GAFİLLER
-
10.07.2019 Reis ve damadı haksız mı yani?
-
09.07.2019 KABİLELEŞMEK
-
08.07.2019 Ekonomik bunalımın seyri
-
04.07.2019 Kaybın telafisi yok
-
01.07.2019 İstanbul seçimi: Sıradan gözlemler
-
27.06.2019 CUMHURİYETE KARŞI İHANET MİADINI DOLDURMAK ÜZERE
-
26.06.2019 Seçim sonrası
-
22.06.2019 Yeni 'Arap Baharı' ve kadınlar
-
19.06.2019 Bir nesil harcanırken
-
17.06.2019 Suriye’de tehlikeli tuzaklara devam…
-
14.06.2019 YANLIŞ BİLGİLER PASLI ÇİVİLER GİBİDİR, ÇIKARILMASI ÇOK ZORDUR...
-
12.06.2019 Sorunlu siyaset
-
10.06.2019 Hindistan’da seçim: Faşizme doğru bir adım
-
08.06.2019 Ekonomi nasıl küçülüyor?
-
30.05.2019 GEÇMİŞE DÖNÜŞ
-
28.05.2019 AKP’NİN BU YALANLARINA İNANMAK, ÜLKEYİ EMPERYALİSTLERE TESLİM ETMEKTİR
-
22.05.2019 ÖRNEK BİR OLAY…
-
16.05.2019 Venezuela Darbesi
-
15.05.2019 Dış politikada yeni kaymalar mı?
-
09.05.2019 Önümüzdeki Nesil Sıkıntılı Dönemler Yaşayacak
-
06.05.2019 Şermin Narwani Suriye’yi anlatıyor
-
02.05.2019 Sermayenin sesi fazla yükseliyor
-
29.04.2019 Dış politikada yol ayrımı
-
27.04.2019 Hindistan seçime giderken
-
26.04.2019 Mazbata mazbata olalı böyle çile görmemişti!
-
23.04.2019 Berat Albayrak’ın 'Reform' programı
-
17.04.2019 Kırılmalar
-
15.04.2019 IMF’nin Nisan Raporu’nda Türkiye
-
11.04.2019 Bitirilemeyen yerel seçimler...
-
08.04.2019 Seçim sonrasında birkaç tespit
-
02.04.2019 Yerel seçim sonuçları üzerine
-
02.04.2019 Donald Trump ve diğerleri
-
01.04.2019 Rejimin niteliği yeniden
-
29.03.2019 Yerel seçimlerde uğraklar: 1989, 2009, 2019
-
26.03.2019 Emperyalizm Venezuela’da
-
25.03.2019 IMF Arjantin’de
-
18.03.2019 Ocak 2019’da Ekonomi
-
13.03.2019 Tarımdaki teslimiyet tersine çevrilmelidir
-
05.03.2019 SAMİMİYET
-
04.03.2019 2018’de ödemeler dengesi
-
28.02.2019 Yerel seçimler üzerine
-
25.02.2019 Devlet manavlık yapar mı?
-
21.02.2019 “Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir”
-
18.02.2019 GÜVENMEK
-
16.02.2019 Venezuela üzerine birkaç tespit
-
14.02.2019 TEK BAŞINA NE KADAR MUTLUSUN?
-
07.02.2019 Çeyrek yasama dönemi
-
05.02.2019 PAYLAŞMAK
-
31.01.2019 Siyasetin sefaleti
-
29.01.2019 ABD’de sosyalizm canlanıyor
-
28.01.2019 BİR KIŞ GÜNÜ KIYIKIŞLACIK..
-
26.01.2019 İktidarın malî kayırma/cezalandırma hesapları
-
24.01.2019 Gerçekte kim kurtarılıyor?
-
23.01.2019 Ekonomik bunalım nasıl seyrediyor?
-
17.01.2019 Suriye'de gerçeklerle yüzleşememek
-
08.01.2019 Üniversite(li)lere ne oluyor?
-
07.01.2019 2018 sonunda Fransa’da güzel bir olay
-
04.01.2019 2018'den 2019'a BAKIŞLAR
-
03.01.2019 ABD ve Çin: Ekonomik savaşın ilk bilançosu
-
02.01.2019 2018 sonunda borsa çöküntüsü
-
26.12.2018 Rejimin niteliği
-
25.12.2018 BODRUM ADAYLARI VE CHP
-
24.12.2018 Tepkiler sisteme karşı döner mi?
-
19.12.2018 Haziran paranoyası sürüyor
-
18.12.2018 Millî Gelir Temmuz-Eylül istatistikleri
-
14.12.2018 TÜRKİYE DÖKÜLÜYOR
-
10.12.2018 'Piyasalar' faşistleri seviyor. Meksika ve Brezilya: Başkanlar ve borsalar.
-
04.12.2018 Göçmenler, Suriyeliler, siyasetçiler. “Güney” coğrafyasının kurbanları…
-
03.12.2018 Bir çifte standart
-
30.11.2018 BUNU YAPAN SİYASİ KADRO YA CAHİLDİR YA EMİR KULUDUR
-
30.11.2018 İktidarın Gezi takıntısı
-
30.11.2018 Krizin bazı istatistikleri
-
26.11.2018 MUSTAFA KEMAL VE SULTAN SÜLEYMAN
-
22.11.2018 Enflasyonun anlamları
-
14.11.2018 1968 Dünyası ve Vietnam
-
13.11.2018 Cumhuriyetin ilk ve son onbeş yılı
-
31.10.2018 Arjantin ve Türkiye: 2001 ve 2018
-
31.10.2018 95 YILDA ÖĞRENEMEDİK...
-
30.10.2018 ABD'nin kendini teşhiri
-
22.10.2018 Brezilya: 'Piyasalar' faşist adayı destekliyor
-
19.10.2018 “TÜRKİYE KRİZİN BAŞINDA, BANKALAR DAHİL İFLASLAR YOLDA”
-
15.10.2018 Hem hegemon hem muhalif
-
13.10.2018 Yeni sularda yüzmek
-
10.10.2018 BODRUM-MARMARİS YARIŞI
-
09.10.2018 YEP: IMF’siz bir IMF programı
-
29.09.2018 Politikada kaygan zeminler
-
28.09.2018 TRAFİK TE KAN ALKOL DÜZEYİ NE OLMALI?
-
27.09.2018 Yeni Ekonomi Programı
-
26.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye bakışlar
-
22.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye Bakışlar
-
19.09.2018 VARLIK FONU, EMPERYALİSTLERE SUNULAN OLAĞANÜSTÜ HİZMETTİR
-
17.09.2018 Krizin eşiğinde büyüyen ekonomi
-
12.09.2018 Krizler Yayılırken
-
11.09.2018 Biri Yılmaz Güney, diğeri Erkan Yücel...
-
08.09.2018 Dişleri sökülmüş muhalefet
-
05.09.2018 Tüm Bunlar Üçüncü Dünya Savaşı
-
04.09.2018 Zor günler
-
01.09.2018 Faşizm Tartışmaları: Hindistan, Türkiye
-
28.08.2018 ‘Lütuf düzeni’ ve kriz
-
27.08.2018 Okluk yine kapandı
-
17.08.2018 Kaçınılmazın hızlandırılması
-
08.08.2018 Sürdürülemezlik
-
01.08.2018 ‘Duygusuz Nesil’ Tehlikesi
-
30.07.2018 Ekonomik krizden medet ummak
-
27.07.2018 Silahla şaka olmaz
-
20.07.2018 AKP’nin devrettiği ekonomik sorunlar
-
20.07.2018 İşte bu olmadı, hem de hiç olmadı …
-
19.07.2018 ‘Şirket gibi yönetmek’
-
13.07.2018 ‘Kurtarılmış Maden Bölgeleri’ geliyor
-
10.07.2018 Madımak sonrasında konuşan siyasetçiler
-
05.07.2018 Bu enkazı kim kaldıracak?
-
26.06.2018 Ülkemiz bölündü
-
25.06.2018 2017’den bir yazı
-
21.06.2018 Yeni bir rekor daha ve sonrası …
-
04.06.2018 Krize karşı kim hazırlıklı?
-
30.05.2018 ‘Mal Beyanı’ Komedisi
-
21.05.2018 SAHİPSİZ BODRUM’UN ÇARESİZLİĞİ
-
14.04.2018 Artuk Bey, Artuklu ve Artukoğulları Beyliği
-
14.02.2018 Kalbimde Atatürk var ...
-
19.01.2018 Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı
-
27.11.2017 Destekleyici, Yetkili ve Güvenilir Anne Baba olmak
-
20.11.2017 Sıra, sahillere geldi
-
20.11.2017 5 Adımda Depresyondan Korunma
-
13.11.2017 Öfke Kontrolü
-
06.11.2017 Bebeklik Döneminde Sağlıklı Kimlik Gelişimi
-
28.10.2017 Diyetisyen Bakışı: Diyet Değil, Yaşam Tarzı!
-
07.10.2017 Yaz saati ve inat
-
02.10.2017 Barzani Referandumu ve sonrası
-
12.08.2017 Erdoğan’ın Tehlikeli Planı
-
07.08.2017 Kişilik Bozukluğu
-
31.07.2017 Çomakdağ Türkmenleri (Kızılağaç / Ketendere / İkiztaş / Sarıkaya)
-
26.07.2017 Öngörülebilen Kaos - 2019
-
20.07.2017 AKP iktidarı çöküş sürecinde
-
10.07.2017 Ormanlarımız nasıl yanıyor?
-
25.05.2017 A N M A - Nazmi Özgül’ün anısına
-
05.05.2017 Aile Danışmanlığı
-
02.05.2017 “Siz bizlerden korkmayın, doğadan korkun efendim …”
-
29.04.2017 Sanatın İç Sesi
-
31.03.2017 Küçük Ev
-
23.03.2017 Bir olalım, Tek yürek olalım
-
21.03.2017 Rengarenk olsaydı
-
21.02.2017 “Milas’ın Sis Perdesi”
-
16.02.2017 Kanma, sonra da yanma
-
27.01.2017 Narin Çiçek: Turizm
-
21.01.2017 Vekilime Mektup
-
16.01.2017 Dokuz Kahraman Vekil
-
11.01.2017 Meşe tohumları çimlenecek mi?
-
10.12.2016 Bir Güvercin uçurun
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.