• 30 July 2018, Monday 19:17
KonukYazar...

Konuk Yazar...

Ekonomik krizden medet ummak

Konuk Yazar - OĞUZ OYAN

 

Kısa bir süre önce iktidarın yerel seçimleri öne çekmek için önemli nedenleri/çıkarları olduğunu tartışıyorduk. Zira ekonominin bu yılın sonundan itibaren küçülme eğilimine girmesi ve bunun 2019’un ilk çeyreğinde sürmesi olasılığı giderek yükseliyordu.

Küçülen bir ekonomide seçime gitmek, 2009 sendromunun tekrarlanmasına yol açabilirdi gerçekten.

Peki, ekonomik beklentiler kötüleşmeye devam ederken iktidar kanadı yerel seçimleri bu sonbahara çekmek için neden harekete geçmedi?

Çeşitli nedenler öne sürülebilir.Birincisi, iktidarın tüm iplerini elinde tutan monarkın, bütün badireleri atlatmış olmanın aşırı özgüveniyle davranıyor olmasıdır.

İkincisi, 24 Haziran seçim sonuçları, iktidara -bazı olumsuzluklara rağmen- 16 Nisan 2017 referandumundaki korkuların atlatıldığını, büyük metropollerin yeniden “kazanıldığı” güvenini vermiş olmalıdır.

Üçüncüsü, 24 Haziran sonrasında İslamcı-otoriter rejim inşasında yeni bir aşamaya geçilmesinin, devletin tüm kurumları ve kılcal damarlarıyla tek bir iktidar merkezinin tekil iradesinin kontrolüne geçmesinin yeni bir durum yaratmış olmasıdır.

Bu yeni siyasi durumda, iktidarın, tüm yetkeleri ve merkezi yönetimi elinde yoğunlaştırmasının yerel yönetimleri kazanmak için yeni bir eşik yaratacağı umulmaktadır.Başka ifadeyle, 2009’daki gibi bir seçim gerilemesinin uzak olasılık olduğuna dair bir iyimserliğin Saray’a hâkim olduğu söylenebilir.

Üçüncü nedeni pekiştiren bir dördüncü neden ise, 2009’a kıyasla muhalefetin daha darmadağınık, kendi iç çekişmeleri içine çekildiği için daha zayıf, iddiasını yitirdiği için daha moralsiz, seçmen kitlesini yeniden harekete geçirmek bakımından daha sorunlu bir noktaya geriletilmiş bulunduğunun hesaplanmasıdır.

Beşincisi, 2009’a kıyasla 2019’da oluşturulacak algı yönetiminin çok farklı olacağı da mutlaka hesaba katılmaktadır.Artık iktidarı, onun ekonomik politikalarını kıyısından köşesinden eleştirebilecek bir yazılı ve görsel medya pek kalmamıştır.

İktidarın bir ekonomik vizyonu olsa, sistem içi aklı başında eleştiriler getiren iktisatçıları, örneğin NTV’de Mahfi Eğilmez’i, Hürriyet’te Uğur Gürses’i yerinde tutmak için çaba gösterirdi; ama bunun tam tersini yaparak, krize sürüklenirken hiçbir eleştirel akla tahammülünün olmayacağını gösterdi. Demek ki, biriken kriz bulutlarının oluşumunda iktidarın rolünü sorgulayan hiçbir büyük medya kuruluşu olamayacak ve bunların bünyesindeki hiçbir fani de görece “bağımsız” bir role soyunamayacaktır.

O halde, kriz olacaksa, bu mutlaka dış güçlerin saldırıları sonucu olacaktır. Unutmayalım, FETÖ darbe girişimi sonrasında, dış odakların komplo kurma iddialarının inandırıcılık düzeyi oldukça yükselmiştir.“Türkiye’yi çekemeyenler/kıskananlar” masalına inanmaya hazır milyonlarca mürit oluşmuş durumdadır. Bu, günlük tekrarlarla her an beslenen bir komplo teorisidir.

Bakınız Arjantin’deki G-20 Maliye bakanları toplantısına katılan “eşitler arasında birinci” (“primus inter pares”) bakanımız Damat Albayrak ne diyor:

“Türkiye’nin son 3-5 yılda yaşadığı ekonomik ve finansal saldırıları dünyadaki herhangi bir ülke yaşasaydı bugün ayakta kalamazdı”

(Hürriyet, 23.07.2018).

“Finansal saldırı” vaveylalarıyla toplum sosyo-psikolojik olarak en kötü olasılıklara karşı şimdiden hazırlanmaktadır.Dolayısıyla, kriz ortamında yapılacak yerel seçimlerden iktidarın fazla etkilenmeyeceği varsayılmaktadır.

Ama gene de bu bir varsayımdan ibarettir.İktidar mahfillerinin bir yanı da “mezarlıkta ıslık çalmaktadır”.Ta Arjantinlere gidip IMF’nin bulunduğu ortamda Türkiye ekonomisi güzellemesi yapmanın başka bir anlamı yoktur.Merkez Bankası bağımsızlığına ısrarla vurgu yapılması da aynı şekilde.

Eğer bu yazının yayınlandığı tarihte TCMB Para Politikası Kurulu yeni bir faiz artışı kararı almazsa veya yeterince yüksek artış yapmazsa, seyredin TL’deki çöküşü.Para politikaları bu denli bağımlı ve kırılgan hale getirilmiştir.İçeriye dönük atıp tutmalar dışarısı söz konusu olduğunda bir balon gibi sönmekte, sınırlar geçilince ceketler iliklenmektedir.

***

Biraz da bizim mahalleye seslenelim.Mevcut iktidarın siyasi çöküşünü bir ekonomik krize bağlayan veya artık sadece bundan medet uman bir siyasi edilgenlikten derhal kurtulmak gerekmektedir.Ekonomik krizlerin ve anti-kriz programların en büyük darbeyi emekçiye vuruyor olması bir vakıadır; ancak emekçinin en büyük zararı görmesinin onun sınıf bilincinde otomatik bir sıçramaya yol açacağı varsayımına savrulmak sadece naiflik değil aynı zamanda zarar verici bir düşünce sistematiğidir. Yakın iktisat tarihimiz bunun örnekleriyle doludur: 1980 ekonomik krizi ve IMF’li anti-kriz programının götürdüğü yer 12 Eylül askeri darbesidir; 2001 ekonomik krizinin ve IMF’li anti-kriz programının götürdüğü yer, İslamcı totalitarizmdir.

Ekonomik krizlerin demokrasiye değil faşizme götürdüğünün en bilinen dünya örnekleri de İtalyan faşizmi ve Alman Nazizmidir.

Bununla birlikte, eğer sol/ilerici bir muhalefet iktidarı devralmaya hazırsa, zayıflamakta olan sağ bir iktidarın çöküşü hızlanabilir ve bir fırsata çevrilebilir.Türkiye’deki durum buna benzemiyor.Kaldı ki, ortada otokratik yapıda bir iktidar oluşumu varken, krizden demokrasi çıkarılabileceğini ummak ham hayaldir.Dolayısıyla, Türkiye solu sadece kendi gücüne güvenmeyi ve bunu dur durmak bilmeyen bir örgütlenmeyle daha fazla güce tahvil etmeyi öğrenmek, anlamayanlara öğretmek durumundadır.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık