• 01 May 2020, Friday 10:30
KonukYazar...

Konuk Yazar...

AF NEDİR?

Atilla DAĞISTANLI / mansetaydin.com -/


1974 yılıydı.
İzmir’de Yeni Asır Gazetesi’nde Ege Masası sorumlusuydum.
Yeni Asır Gazetesi’nin kapsamında olan , Aydın, Muğla, Denizli, Manisa, Uşak, Afyon, Balıkesir ve ilçelerinden sorumluydum.
Gerçeği söylemek gerekirse işim çok ağırdı.
O yıllarda otobüs garajı Basmane’deydi.İlçelerden gelen haber zarflarını almaya giden görevlilerin gelmesini saatlerce beklerdim.
Ecevit hükümeti af yasası çıkarmıştı.
Yaşıyorsa kulakları çınlasın, Milas muhabirimiz vardı. Türker Kır…
Saat 15:00 gibi telefon etti.
-şef, Milas’ın şu köyünde çıkan afla ilgili bir olay var, onu haber vereyim dedim.
Türker, olayla ilgili fotoğraf var mı ?
-var şef, geç kalmasın diye filmi yıkamadan gönderdim, sen halledersin artık.
Tamam Türker…
Türker, zarfı İzmir’e gidecek otobüse vermiş ve otobüsün muavinine de para vererek santral garaj müdürlüğüne bırakmasını istemiş.
Bu süreç en az 4 saat.
Gazetede gececilerden başka kimse kalmadı.Zarfın gelmesine de daha vakit var.Bu işlere bakan Sadık adında bir genç vardı.Sadık hallederdi.
Bindim bir taksiye Konak’taki Kemeraltı girişine gelmeden önce Çinili caminin yakınında ‘Yeşil Papağan ‘’
Lokantası vardı.Sahibi gazeteci dostu emekli albay Halit abi, ortağı Burhan’dı .
Meyhane gurubu gazetecilerin parası olsun ya da olmasın hep Yeşil Papağan’a giderdik.
Burhan’la sohbet ederek rakımı içip gazeteye döndüm.
Tanrı rahmet etsin karanlık odacı bir kardeşimiz vardı, gerektiğinde foto muhabirliği de yapardı.Eskiler anımsar Osman Öksüz’ü. Anadolu Ajansı’ndan emekli olduktan sonra Yeni Asır’da çalışmaya başlayanÖzdemir baba (Hazar) ile bölgeyi denetlerken geçirdikleri trafik kazasısonunda Osman Öksüz vefat etmiş.
Şimdi Osman’ın adını bir parka vermişler diye duymuştum.
Türker Kır’ın Milas’tan gönderdiği zarfı açıp filmi Osman’a verdim ve haberi okumaya başladım.
Türker Kır, Milas’tan bildiriyor:
Milas’a bağlı …köyünde yaşayan Hatice…. Çeşmeden su doldurup evine giderken, bir süre önce kendisine tecavüz eden ve yargılanma sonucunda hapis cezası alan Mehmet’i elinde bavulla köye doğru giderken görmüş ve heyecanla koşarak jandarmaya gitmiş.
-komutan ,komutan !
-söyle Hatice…
-komutan bana tecavüz edip hayatımı karartan Mehmet damdan kaçmış, elinde bavulu gördüm onu…
Komutan susmuş, Hatice’yi dinlemiş ve ‘’ Hatice , Mehmet hapisten kaçmadı, çıkan aftan yararlandığı için serbest bırakılmış.’’
Hatice jandarma komutanının sözlerini algıladıktan sonra olduğu yere yığılmış ve
‘’ komutan komutan o namussuz benim namusumu kirletti, affı çıkaran hanımın değil.Benim adıma kim kimi nasıl affediyor ?’’
Yapmam gerekeni yaptım.Bölgeye gönderilecek gazetenin baskısını durdurup,1.sayfaya montajını yapıp,ilk baskıyı elime aldıktan sonra evin yolunu tuttuğumda saat gece yarısını çoktan geçmişti.
Aradan 45-46 yıl geçti; ama dün gibi benim belleğimde…Ve Hatice ‘nin daha sonra nasıl yaşadığını hep merak ettim,şimdi bile düşünüyorum.
Son yapılan af da meyvelerini vermeye başladı…
Daha cezaevinden çıkalı bir gün bile olmadan kızını, hortumla döverek öldüren baba…
Gözünü kırpmadan üst üste cinayet işleyen sabıkalı…
Düşünceleri , yazıları yüzünden parmaklıklar ardına mahkum edilen gazeteciler.
Ve bakalım daha neler olacak ?
Kim kimin adına kimleri affediyor, neden affediyor , ayrıca vicdanen buna yetkisi var mı ?
Anlaşılan o ki hiçbir şey değişmemiş..

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık