• 03 November 2022, Thursday 11:43
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

CUMHURİYET 100. YAŞINA HAZIRLANIRKEN

29 Ekim 2022 Cumartesi günü tüm ülkede Cumhuriyetin 99. Yılını kutlama coşkusu vardı. Cumhuriyet haftası boyunca gazetelerde, sosyal medyada  çok sayıda  Cumhuriyet değerlendirmeleri yapan önemli makaleler yayınlandı. Bazı gazeteler Cumhuriyet özel ekleri verdi. Değişik kentlerde yerel yönetimler, demokratik kitle örgütleri  aracılığıyla konserler, halkoyunları, fener alayları, ve paneller  konferanslar, paneller düzenlendi. Bu beraberliklerde  Cumhuriyetin önemi, demokratik bir ülke için sağladığı aydınlık zemin ve   önümüzdeki yüzyıldaki geleceği tartışıldı.

Cumhuriyet coşkusun ailecek  Özdere’de tanıklık ettik ve katıldık. Sabah erken saatlerde ilk ve ortaokul  öğrencileri, okul bahçesinde  halk oyunları, tangolar,  ve okudukları şiirlerle  etkinlikler başladı. Daha sonra  öğrenciler, öğretmenler ve velilerle  beraber Özdere caddelerindeki Cumhuriyet yürüyüşü  Kavaklıdere’de çocukluğumun siyah-beyaz fotoğraflarında kalan bayram coşkusunu anımsattı. Akşam saatlerinde de  Özdere’deki demokratik kitle örgütlerinin birlikte düzenledikleri fener alayı ve YKKED-Kızılçullu şubemizin “Ondört Evler Halk Oyunları” ekibinin gösterisi, tangolar ve koro konseriyle tamamlandı. Çok sayıda yurttaşın izlediği akşam etkinliklerine biz de “Neden Cumhuriyet” başlıklı bir konuşma yaparak katkı sağladık.

 

1923’TE TÜRKİYE VERİLERİ

            Cumhuriyet, haklı bir Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası  Osmanlıdan kalan orta çağı yaşayan,  okuma yazma oranının %4-5 olduğu, nüfusunun ?’nın köylerde yaşadığı, ortalama yaşam süresinin 35-40 yıl  olduğu, 13 milyonluk köylü bir nüfus üzerinde kuruldu… Osmanlı sanayi devrimin çok gerisinde kalmış, tümüyle din eksenli feodal  bir sistemi  miras bırakmıştı.

Osmanlı sarayının dili ile halkın dili farklıydı. Kurulması öngörülen yeni Cumhuriyet dil birliğini sağlamak adına harf devrimini gerçekleştirecekti.  Son günlerde Mahir Ünal’ın basına yansıyan ve sonrası istifasını neden olan Harf Devrimi ve Cumhuriyet karşıtı  açıklamaları ise Cumhuriyeti içselleştiremeyen, Osmanlı hayranlığı üzerine bir kesimin ürettiği ezberler olarak karşımıza çıktı. Bu kesimlerin Cumhuriyete yönelik “bizi dinimizden, kültürümüzden, kimliğimizden ettiler”  şeklindeki ezber açıklamaları  günümüzde  artık karşılık bulamıyor. Osmanlı Cumhuriyete din eksenli okullar, azınlık okulları, tanzimat okulları ve tam bir kargaşa bırakmıştı. 1924 yılında çıkarılan Öğretim Birliği yasası ile bu sorun büyük oranda çözüldü.  Yıl 2022, yaklaşık 1.5 milyon öğrencinin eğitim gördüğü imam hatip okullarında  çoğunlukla Mahir Ünal gibi ezbere dayalı bir Cumhuriyet karşıtlığı ile yetişen kuşaklar yetişiyor. Bu söylemlerle pek çok imam hatip veya İlahiyat çıkışlı son yıllarda basında epeyce yer aldılar.  Öğretim Birliği Yasasının önemi ve güncelliği tekrar karşımıza çıkmakta.

  

CUMHURİYETİN HEDEFLERİ NELERDİ

Türkiye Cumhuriyeti orta çağı yaşayan, evrensel bilimde, sanatta Dünyaya kayda değer  bir katkısı olmayan bu toplumu yeni çağa taşımaya hedeflemeliydi ve hayata geçirdiği devrimlerle  bunu başardı. 1 Kasım 1922’de  Saltanın kaldırılışı ile kulluk düzenine son verirken 1 Kasım 1928’de yapılan harf devrimi ile de evrensel dünyaya pencerelerini açtı.  Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal’in “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl  ve  bilimdir.”   sözleri Cumhuriyetin kendisini var etme arayışlarında temel ilke idi. Yapılan devrimlerle   Cumhuriyet tam bağımsızlığın, ulusal egemenliğin,  eşitlik-özgürlük-adalet  düşüncesini temel alan aydınlanma düşüncesinin bu topraklarda hayata geçmesini sağladı. Hedef çok açıktı; kulluktan yurttaş olmaya,  hanedanlıktan demokrasiye, özgürlüğe ve özgür bireye, kadın–erkek eşitliğine, laik, demokratik bilimsel eğitime yol almak düşüncesi temeldi. Cumhuriyet,  Anadolu topraklarında kendini var etmiş tüm kültürler üzerinden yeni bir ulus yaratmanın heyecanıydı, bir kültür devrimi ve  çağı yakalamanın adıydı. Cumhuriyet kadın hakların konusunda Avrupa’daki çoğu ülkeden daha ileri adımlar attı. 1928 yılında karma eğitim uygulamalarına başlattı ve kadınların eğitimine özel bir önem atfetti.  Mustafa Kemal’in “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!”  sözleri bu anlayışın  somut ifadeleridir.

CUMHURİYET VE KÖYLÜLER

M.Kemal Atatürk 15 Temmuz 1921  tarihindeki Maarif Kongresinde: “Bu yurdun gerçek sahibi ve toplumumuzun büyük çoğunluğu köylüdür. İşte bu köylüdür ki, bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bundan ötürü, bizim izleyeceğimiz milli eğitim politikasının temeli, önce bilgisizliği gidermektir. Bir yandan bilgisizliği gidermeye çalışırken, öte yandan da yurt çocuklarını toplumsal ve ekonomik alanlarda etkin ve verimli kılmak için, gerekli olan bilgileri uygulayarak öğretme yöntemi ulusal eğitimimizin temelini oluşturmalıdır…” şeklindeki ifadeleri Cumhuriyetin hedef kitlesini  belirtmesi anlamında önemli. Yine Şubat 1923’te yapılan İzmir İktisat Kongresinde  nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı köylere yönelik pek çok karara imza atıldı. Cumhuriyet, devr aldığı köylü toplumunu dönüştürmek için eğitim ve kültür alanında önemli adımlar attı. Bir Cumhuriyet projesi olan Köy Enstitüleri 1940’lı yıllarda köye sanat-kültür, modern tarım ve hayvancılık bilgileriyle donatılmış öğretmenler göndererek köyü dönüştürmeyi hedeflemişti.  

 

İLK ON YIL (1923-1933)

Cumhuriyetin ilk on yılı “Kurumsallaşma Dönemi” olarak da adlandırılabilir. 1920’li yıllarda dünyanın çoğu ülkesinde diktatörlükler, faşist yönetimlerin olduğu bir dönemde Mustafa Kemal ve arkadaşları kuruluş sürecinde  laik, demokratik Cumhuriyeti, eşit yurttaşlık ilkesini  hedeflediler. Ulusal Kurtuluş Savaşı sürerken TBMM’nin açık kalması, tüm kararların tartışılarak alınması, iki kez çok partili siyasal yaşama geçiş denemelerinin yapılması bunun en önemli kanıtlarıdır.  Eğitim Birliği Yasası, Medeni Kanun, Harf Devrimi, Saltanatın, Hilafetin  kaldırılması, Millet Mektepleri, Mustafa Necati dönemi nitelikli öğretmen yetiştirme arayışları,  Gazi Eğitim Enstitüsü, Talim Terbiye Kurulu  sanayileşme çabaları, demiryolları Cumhuriyetin ilk 10 yılının önemli çağdaşlaşma hamleleriydi…10. Yıl marşı bu çabaların müziğiydi.

 

1933-1946  DÖNEMİ

1 Kasım  1937, Mustafa Kemal’in TBMM açılış konuşmasında eğitim vardır: “Okuma yazma bilmeyen tek bir yurttaş bırakmamak, ülkenin büyük kalkınma savaşının ve yeni çatısının istediği teknik elemanları yetiştirmek, yurt sorunlarının dayandığı temel düşünceleri anlayacak, anlatacak, kuşaktan kuşağa yaşatacak birey ve kurumlar yaratmak”  ifadeleriyle yaşamının son yıllarında Cumhuriyet Eğitim Devriminin rotasını işaret eder.  Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip döneminde (1932-1934) Halkevleri, Halkodaları  1933 Üniversite reformu,  Bakan Saffet Arıkan döneminde (1936-1938) Eğitmen Kursları, Hasan Ali Yücel Döneminde Köy Enstitüleri, opera ve konservatuar, Tercüme Bürosu, Mesleki Teknik Eğitim, Maarif Şuraları, müzeler ve damgasını vuran Cumhuriyet Eğitim Devrimi… Devrimci Cumhuriyet olarak adlandırdığımız 1923-1946 arası dönemin en önemli  en önemli özelliği tüm arayışlarda bütünsellik, Cumhuriyet Devrimine dayalı inanç ve tutku egemendi. Köy Enstitülerinim kuramcısı ve uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguç’un  “Kurtuluş Savaşı’nda kanlarını verenlerin hakları ödenecekti. Yeteneklilere, çalışanlara hakları verilecekti. İmparatorluk döneminde olduğu gibi ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen sınıflar bulunmayacaktı. Cumhuriyet bu demekti.  Devrim, en uygun koşulları bularak yeni insan tipleri yaratmak zorundaydı… İlköğretim  meselesinde sıra, yoksul ve toplumun en ağır yükünü taşıyan halkın çocuklarını okula kavuşturmayı gelmiştir. Bunun icap ettireceği her türlü fedakarlığı göze almaya mecburuz.”  yukarıdaki  ifadeleri  Cumhuriyetin birinci kuşak aydınlarının Cumhuriyet algısını anlamak için önemli ve değerlidir. Hasan-Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı dönemi (1938-1946) Cumhuriyeti ve Mustafa Kemal’i 1940’lı yıllara taşıma yıllarıydı. Özellikle Köy Enstitüleri, Cumhuriyetin tüm ilkelerinin hayata geçtiği özgün bir Cumhuriyet tasarımıydı, kırsaldaki demokratik devrimdi. Köy Enstitüleri yoksul köy çocuklarının işle, emekle, sanatla, demokratik eğitimle insanlaşma toplumsallaşma ve eğitim hakkı süreçlerini gerçekleştirdiği pozitif ayrımcı eğitim kurumlarıdır. Köy Enstitülüler enstitülerde edindikleri bu kazanımlarla Anadolu’da devrimlerin ve Cumhuriyet değerlerinin onurlu taşıyıcısı olmuşlardır. Bu eğitim devrimi toprak reformu ile taçlandırılacaktı ama olmadı… Demokrat Partiyi kuranlar, geleneksel tutucu çevreler, toprak ağalığı sistemi  Cumhuriyeti adeta dondurdular…   1946-47 tek parti içindeki Cumhuriyetçi-aydınlanmacı kesimin tasfiyesi, Yücel’in ve Tonguç’un  görevden alınması, Tan gazetesi yakılması, Sabahattin Ali’nin öldürülmesi, Nato yolculuğu ve önce enstitülerde karma eğitimin kaldırılması ve sonra kapatılışı Cumhuriyetin yaşadığı önemli kırılmalardır. 1950’den sonra iktidara gelen siyasal iktidarlar hiçbir zaman özgürlükçü olmamışlar ve varlıklarını Cumhuriyet karşıtlığı üzerinden üreterek dini araçsallaştırmışlardır.  Daha sonraki dönemlerde yaşanan  askeri darbeler de  ülkedeki ilerici, aydınlanmacı Cumhuriyetçi kazanımların geriletilmesini neden olmuştur. Ülkemizin yaşadığı tüm bu süreçler    bizlere demokrasinin, ancak laik bir Cumhuriyette hayat bulabilen, yaşama geçen evrensel bir kazanım olduğu gerçeğini   ve laiklik olmadan demokratik bir toplumun  olası olmadığı gerçeğini yaşayarak öğretti.

 CUMHURİYETİN  İKİNCİ YÜZYILINDA BEKLENTİLERİMİZ

İçinde yaşadığımız dönemde okullarımızda, sosyal-kültürel yaşamda liyakatın, akıl ve bilimin dışlanmasıyla göreceli, geçici bir gerileme yaşanmaktadır. Ama toplumsal diyalektik gelişim; hayatın hep iyiden, güzelden, doğrudan yana aktığını ifade eder. Bu nedenle bu gerileme, mutlaka aşılacaktır. Akıl ve bilimin egemenliğini inanmış, demokrasiden, hukuk devletinden yana olan bu ülkenin demokratik güçleri Cumhuriyetin gelecek yüzyılına  bu bilinçle bakmalıdırlar.    99 yıl sonra geldiğimiz nokta çok değerli ama yeterli değildir… Ülkemizin, çocuklarımızın, torunlarımızın aydınlık geleceği için birşeyler yapmalıyız.  Tüm örselenmelere karşın demokratik-laik hukuk devletini, eşit yurttaşlık bilincini, halk egemenliğini,  kamucu eğitim-sağlık  politikalarını, adalet bilincini, sosyal devleti önceleyen  Yeni bir Cumhuriyet Baharı üretmeliyiz.  Yoğun okul terkinin önüne geçmek, iyi eğitim almış çocuklarımızın geleceğini yurt dışında aramamaları için nitelikli, adaletsizlik üretmeyen, liyakata dayalı, laik-bilimsel kamusal eğitimi ve eğitim hakkını öne çıkaran  okullarımızı eğitim cennetine dönüştürecek  eğitim reformunu ülke gündemine almalıyız.  Cumhuriyetin yeni yüzyılında adalet, barış, demokrasi ve yaşanır bir çevre-doğa, kültürel miras  duyarlılığı ile ekolojiyi ve emek hareketlerini  önceleyen, bunlarla taçlandırılmış   Cumhuriyet  Baharı  istencimiz var.  Cumhuriyetin parasız-yatılı okullarında kendini var etmiş  bir akademisyen olarak halkımızın Cumhuriyet Bayramını kutluyorum…

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık