• 13 July 2023, Thursday 13:44
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

BAYRAM SONRASI İNSANA VE ÜLKEYE DAİR NOTLAR

            28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları ülkenin yarısını oluşturan seçmenlerde derin bir hayal kırıklığı yaşattı. Seçmenlerin  depresyonda olduğu, oluşan motivasyonsuzlukla  geleceğe dair umutlarının azaldığı ve partilerine yönelik güvensizlik taşıdıkları çok açık… Özellikle 50 bin insanımızı kaybettiğimiz deprem bölgesinde yıkıntılar arasında  seçim kutlamaları  tam bir ironiydi, akıl tutulmasıydı. Seçmenler,  oy verdikleri muhalefet partilerinde  bekledikleri özeleştiriyi  de göremiyorlar. İçi boş bir  değişim tartışması seçmenleri mutlu etmiyor. Değişim tartışmalarında “nasıl bir parti programı, nasıl bir tüzük, nasıl bir Türkiye” tartışması maalesef yok… Muhalefet bu haliyle devam ederse  önümüzdeki yıl mart ayında yapılacak yerel yönetim seçimlerini  durumunun çok parlak olmayacağı  öngörülüyor… Seçimden yaklaşık iki ay sonra halkın üzerine buldozer gibi gelen zamlar, artan yoksulluk,  yoğun ekonomik kriz ve muhalefetin olmadığı tek kale oynanan bir siyaset maçı. Dağınık parti yapıları ve moralsiz seçmen topluluğu…Temmuz 2023 Türkiye  özeti böyle.

BAYRAM TATİLİNE DAİR  NOTLARI

            Tüm bu koşullarda bayram sürecini yaşadık. Bayram öncesi  köyüm Kavaklıdere’de ailemizin “gocaevi” ndeydim. Uzun süredir annemin kaybı sonrası köye gidememiştim. Elektrik ve su faturalarını üzerimize almamız, evin bazı eksikliklerinin tamamlanması, temizlenmesi gerekiyordu. Beş gün boyunca gocaevde yapayalnızdım. Akşamları çok zordu. İnsansız evde kalmak çok acıydı… Tüm gece boyunca çocukluğum, ilk gençlik yıllarınım, sevgili anne ve babam, birim ailem ve gocaevde yaşadığımız sevgi dolu yıllar, evin önündeki incir ağacının altındaki o güzel yaz buluşmaları   gözlerimin önünden adeta bir film şeridi gibi geçti durdu. Yaştaşım  olan iki sevgili yeğenimle birlikte incir ağacının altında hazırladığımız yoksul masada beyaz bir akışkanla geçmişi, büyük aileyi, Kavaklıdere’yi, seçimleri, ülkeyi üç gün boyunca konuştuk. Kasaba merkezinde arkadaşlarımızla, dostlarımızla sohbet ettik, espirili seçim yorumları yaptık. Kavaklıdere mezarlığında anne ve baba ziyaretinde onlarla hüzünle söyleştim. Kasabanın Cuma pazarında karşılaştığım ilkokul    arkadaşlarımla kucaklaştım. Evin kapısını kilitleyip Kavaklıdere’ye veda ederken içim acıyordu… Kavaklıdere, yaşamımda  çok önemli ve hep öyle kalacaktı…

            Kavaklıdere sonrası bayram tatili için eşimin köyü Muğla-Pisi’de (Yeşilyurt) kızım ve eşimle buluştuk. Pisi, antik bir coğrafyada kurulmuş   kasaba. Tarihsel süreçlerde adı Psya, Pisye olarak anılırken Cumhuriyet döneminde Pisiköy olarak bilinmektedir. Kızılçullu Köy Enstitüsüne giden Pisili öğrencilerin diplomalarında doğum yeri Pisiköy olarak geçmektedir. 1960 sonrası ise adı Yeşilyurt olarak değiştirilir. Buna rağmen kasabalı ahalisi antik Pisi ismini yaygın olarak kullanmaktadır. Yaklaşık beş yıl öce eşim  burada  büyük bir emekle bir ev yapmıştı. Yaklaşık 500 metrekarelik bahçesi olan evin  bahçesinde  ilk merakım   emekli olduğumda diktiğim zeytin ve  kayısı ağaçlarına bakmak oldu.  Ağaçlar tutmuştu, sebze fidanları büyümüştü. Doğa, çevre ve ekoloji duyarlılığımızı uygulamalı olarak bu bahçede hayata geçiriyorduk artık.  Yeşilyurtlu dostlarımızla kasaba meydanında muhteşem asırlık  çınar ağaçlarının  altında seçim, Türkiye sohbetleri yaptık. Yerel dille “Ne olcek bu memleketin hali bizimoğlan ” sorularıyla karşılaştım  sürekli…  Tatil sürecinde  bir gün Gökova’ya gittik. Yollar şehir içi trafiği gibiydi.  Sahil  ve restoranlar çok kalabalıktı.  Fiatlar da çok uçuktu. Artık emekliydik. Onun gereğini yaparak  ekmek arası balık ve  bir saatlik küçük tekne turuyla  Gökova turunu tamamladık. Tatilin bir başka günü Dalyan’a gitmeyi hedefledik. Her yıl mutlaka Dalyan gezisine  gitmek bir aile geleneğimizdi. Olağanüstü doğa güzelliklere sahip  Yerkesik, Doğanköy, Gülağzı köylerini geçerek Dalyan yoluna girdik. Hava çok sıcak ve trafik çok yoğundu. Dalyan’da Kral Mezarlarını ve kanaldaki doğal güzellikler görülmeye değerdi. Motordaki herkes bu mezarların fotoğrafını çekiyordu.  Dalyan’daki  kaya mezarları M.Ö. 4. Yüzyılda (köleci dönem) yapılmış, daha sonraları Roma Dönemi’nde de kullanılmış arkeolojik kalıtlardı.  İztuzu’na vardığımızda her yer insandı. Çok yoğundu, epeyce de turist vardı. Ne gariptir ki İztuzu’ndaki tesisleri Kültür Bakanlığı işlettiği için bira satışı yoktu. Bu konuda rasyonel düşünceye dönülememişti henüz (!).  İztuzu sahilinde denize girmek, yüzmek açık denizin ürettiği dalgalar nedeniyle çok zordu. Denizde dalgalarla adeta savaşıyorsunuz. Tüm bunlara rağmen Dalyan her daim görmek istediğimiz bir cennet. Dalyan’dan dönerken kooperatiften (Dalko) kefal balığını almayı da ihmal etmemiştik.

 

LAVANTA BAHÇELERİ

            Lavanta, katma değeri yüksek, alternatif bir ürün olarak son yılların ilgi gören bir bitkisiydi. Lavanta, kozmetik sanayide ve ilaç sektöründe yaygın kullanılan bir ürün. Trakya’da, Ege’de pek çok yerde kurulan lavanta bahçeleri  ekolojik turizm potansiyeli üretmişti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Lavanta üretimini  Seferihisar Belediye Başkanı olduğu 2015 yılında Seferihisar’a bağlı Turgut köyünde üç dönümlük bir arazide başlamıştı. “Başka bir tarım mümkün” sloganıyla yola çıkılarak  tarımı destekleyerek  köy halkının bundan gelir elde etmesi amaçlanıyordu.  2015 yılında belediye tarafından küçük bir pilot alana dikilen lavantalar, bugün lavanta tarımının İzmir’de de yapılabildiğini  gösterdi. Bu yıl “Lavanta Hasatı Şenliği’nin” sekizincisi Turgut köyünde yapıldı. İzmir’de  başlayan Lavanta üretiminin tüm Ege’de yaygınlaşması tarımsal üretimde bir çıkış olarak değerlendiriliyor. Muğla Büyükşehir Belediyesi  de lavanta üretimini öne çıkaran üretim faaliyetleri içinde. Muğla Büyükşehir, lavanta üretimini dört yıl önce Yerkesik-Yeniköy Mahallesinde 36 dönümlük arazi üzerinde başlamıştı. Muğla   Büyükşehir Belediyesi hasadını gerçekleştirdiği lavantaları kendi distilasyon tesisinde işleyerek uçucu yağ elde ediyor. Belediye ayrıca “Koku Vadisi Lavanta Şenliği “düzenleyerek konuyla ilgili farkındalıklar yaratıyor. Bayramın son gününde Yerkesik kasabasına bağlı Yenice köyündeydik. Basından Muğla Büyükşehir Belediyesinin lavanta üretiminde öncülük yaptığını okumuştuk.  Yenice köyünde emekli matematik öğretmeni öğrencim Hasan Uygun’la beraber olduk ve sonra  bir lavanta üreticisinin  “Mor Bahçe” olarak adlandırdığı  lavanta bahçesindeydik. Görüntü harikaydı. Mor Bahçenin çok miktarda ziyaretçisi vardı. Fotoğraf çektirmek için çok sayıda ilginç ortamlar yaratılmış, lavanta yağı, kremi, sabunu gibi ürünler satışa çıkarılmış ve  ziyarete gelenlerin rahat etmesi için her tür olanak sunuluyordu.  Bize de bahçeden bir miktar lavanta hasadı yapmamıza izin verdiler. Lavanta kokularıyla tatili tamamladık.

MFÖ VE ÖZKAN UĞUR KAYBI

            Cem Karaca  ve  Barış Manço  gruplarıyla, yaptıkları müzikle 1970 ve 1980’li yıllara damgalarını vurmuşlardı.  “Mazhar Fuat Özkan”, kısaca MFÖ, 1984 yılında çıkardıkları "Ele Güne Karşı Yapayalnız" ile müzik hayatlarına başlamışlar, Eurovision şarkı yarışmalarında ülkemizi onurla temsil etmişlerdi.   Grubun üyesi Özkan Uğur’un 8 Temmuz günü  vefat haberi tüm toplumu sarstı. MFÖ çok sevilen, dinlenen bir müzik grubuydu. Özkan Uğur ise müzik dışında sinema ve TV dizilerinde çok başarılı performans gösteren enerji dolu, insani özellikleriyle öne çıkan çok yönlü  bir sanatçıydı. Televizyonda cenaze törenini izlerken onların emeklerini sevgiyle, saygıyla selamladım. Özkan Uğur, ülkenin müzik dağarcığında hep yaşayacak…


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık