• 29 April 2023, Saturday 12:58
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

KÖY ENSTİTÜLERİNİN  83. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ ETKİNLİKLERİ ARDINDAN

            50 bini aşkın yurttaşımızı kaybettiğimiz büyük deprem, yaşanan yoğun ekonomik kriz  koşullarında ülkemiz 14 Mayıs tarihinde tarihsel öneme sahip seçimlere gidiyor.  Tüm bu süreçler yaşanırken 17 Nisan 1940 tarihinde TBMM’nde yasalaşan 1946 sonrası kurucularının görevlerinden uzaklaştırıldığı ve 1954 yılında İlköğretmen Okullarına dönüştürülen Köy Enstitülerinin 83. Kuruluş-kutlama etkinlikleri  Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Genel Merkez ve şubelerinin, öğretmen sendikalarının, yerel yönetimlerin ve diğer demokratik kitle örgütlerinin düzenlediği  etkinliklerle kutlandı.  Bu etkinliklerde Köy Enstitülerinin eğitim tarihimize kattığı kazanımlar, iflas eden günümüz eğitim sistemi ve geleceğe dair “ne yapmalı”  başlıklı tartışmalar yaşandı.  Bu yazıyla pek çoğunu katıldığım bu toplantılarda ortaya çıkan bazı tartışmaları değerlendirmeyi amaçladım.

KÖY ENSTİTÜLERİ İLE İLGİLİ YANILSAMALAR

            Köy Enstitüleri ile ilgili tartışmalarda öne çıkan yanılsamalardan ilki enstitülerin 1924, Temmuz ayında  Türkiye’ye gelen ve üç ay kalıp eğitim sorunlarıyla ilgili rapor veren Amerikalı filozof John Dewey’in görüşleri üzerine kurulduğu iddiasıdır. Tonguç ve Yücel emeğini yok sayan bu akıl dışı iddia üniversite sınavlarında soru olarak  da yer almıştır. F.Gümüşoğlu ve H.Erdem “Dewey’in görüşleri içerisinde deneyim kavramı önemli bir yer tutsa da  Türk eğitim sistemine ilişkin değerlendirmelerinden hareketle Köy Enstitüleri gibi özgün bir yapıyı etkileyen düşünceler taşıdığı söylenemez” (1) değerlendirmesini yaparlar. Bir başka yanılsama Kastamonu milletvekili İsmail Mahir Efendi’nin Köy Enstitülerinin düşün babası olduğuna  dair bazı arkadaşlarımızın  iddialarıdır. Osmanlı’da  Kastamonu mebusu olan İsmail Mahir Efendi 1914 yılında Osmanlı Meclisinde  yaptığı konuşmada “ Aşağı yukarı 70 tane sancağımız var… Bu sancakların çiftlik olan bir yerinde  ya da kamusal toprakların bulunduğu bir yerinde bir erkek ve kızlara özgü çok geniş yatılı ilkokullar yapalım”  saptamasını yaparak kız okulları  için dokumacılık, aşçılık, dikişcilik ve erkek okullarındaki öğrenciler için tamamıyla tarım işlerinin verilmesini  işaret ederek  dört yıl ilkokul, üç yıl da öğretmen okulu programı önerir. Son olarak da bu okullardan mezun öğretmenlerin evlendirilmesini önerir. Gümüşoğlu, İsmail Mahir Efendi’nin bir Osmanlı yurtseveri olarak bir ütopya ortaya koyduğu, ancak bu ütopyanın detayları hakkında düşünce üretemediği  saptamasını yapar. Sonuç olarak İsmail Mahir Efendi’nin eğitim alanında öncü düşünürler arasında olduğu ancak  “Ancak Köy Enstitüleri’nin isim babası olduğu görüşü tarihsel olarak gerçekçi değildir” yorumunu yapar (1). Bir başka yanılsama Zeki Saruhan’ın Milas Önder gazetesinde yayınlanan “Köy Enstitülerinde Okuyanlar Yoksul Köy Çocukları mıydı?” başlıklı yazısında karşımıza çıktı (2). Saruhan, kısaca Köy Enstitülerine gelen öğrencilerin yoksul köylü çocukları olmadığını iddia ediyordu (!).  Sayın Saruhan'ın bu değerlendirmelerine katılmak mümkün değil. 1940’lı yıllarda 40 bin köy tümüyle orta çağ koşullarındaydı ve köylerde ağa ve köylüler vardı.   Saruhan Hoca’nın yazısı herhangi bir istatistiğe de dayanmıyor. Zorlama bir sınıflandırma yapılmış. Orta köylü, küçük köylü  gibi ifadeler sosyolojik terimler değil. Tanıklıklarla kaleme aldığım 14 farklı Köy Enstitüsü kitabını hazırlarken konuştuğum enstitülü öğrencilerin büyük çoğunluğu  “Köy Enstitüleri olmasaydı okuyamazdım” ifadesini kullandılar. Kızılçullu Köy Enstitüsü çıkışlı babam da 7 çocuklu çok  yoksul bir ailenin çocuğu olarak  16 yaşında enstitü öğrencisi olur. Saruhan, bir başka yanlış değerlendirmeyi  İlköğretmen Okulları için yapmış.   1967-72 arasında İlköğretmen okulu öğrencisiydim. Ege’de bir ilköğretmen  okulu olmasına rağmen öğrencilerin  yaklaşık yüzde 75'i yoksul köy çocuklarıydı. Arkadaşlarımın çoğunluğu ancak parasız-yatılı ilköğretmen okulu aracılığıyla eğitim hakkına kavuşmuşlardı.

ALTILI MASANIN İLK 100 GÜN ÇALIŞMA PROGRAMINDA EĞİTİM

            Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, meydanlarda yaptığı açıklamalarda seçilirlerse ilk 100 günde yapacaklarını sıraladı.  Kılıçdaroğlu,  tüm köy okullarının açılacağının ve 100 bin yeni öğretmen ataması yapılacağının altını önemle çiziyor. Genel anlamda doğru bulduğumuz bu uygulama için çok dikkatli çalışma yapılmalıdır. Kaç köyde öğrenciler taşımalı eğitim için taşınmaktadır?  Bu köylerdeki öğrenci sayıları nedir? Günümüzde değişik amaçlarla kullanılan bu köylerdeki okulların mekan tadilatları kısa sürede nasıl yapılmalı?  Bu konularda çalışmalar var mı? gibi sorular öne çıkıyor.  Ayrıca 100 bin öğretmen ataması doğrudur. Bu atamaları yaparken önümüzdeki dönemlerdeki eğitim fakülteleri kontenjanları arz-talep dengesine göre yeniden  gözden geçirilmelidir.  Ayrıca bu öğretmenlerin ülke kırsalında yeni bir rüzgarın yaratılması amacıyla ilçenin veteriner ve ziraat mühendisleriyle ortak çalışma süreçlerinin yaratılması sağlanmalıdır.

17 NİSAN’DAKİ ORTAK TALEPLER

            Cumhuriyetin İkinci Yüzyılına girdiğimiz bir dönemde Köy Enstitülerinin 83. Kuruluş-Kutlama etkinliklerinde birçok ortak talep dile getirildi. Bunlardan ilki mevcut siyasal iktidarın eğitim alanında  yirmi yılda yarattığı yıkımın giderilmesi için Cumhuriyet Eğitim Devriminin temel ilkelerini önceleyen ve  ülkenin gereksinmelerini temel alan, tüm eğitim bileşenlerinin  ortak katkılarıyla “Eğitim Reformu” çalışmalarını hayata geçirilmesi  öncelikli talep olarak öne çıktı. Ülkenin tüm eğitim kurumlarında  eğitimin niteliğini geliştirecek yeni düzenlemeler yapılması, nitelik devriminin gerçekleştirilmesi, özerk ve demokratik üniversite talebi, eğitim kadrolarında liyakatın temel alınması,  eğitimde adalet düşüncesinin hayata geçirilmesi, Anadolu Öğretmen Liselerinin tekrar açılması, öğrenci emekleriyle yapılan Köy Enstitüsü yerleşkelerinin tekrar eğitim kurumuna dönüştürülmesi, nitelikli öğretmen yetiştirilmesi, meslek liselerinin tüm yurtta köy enstitülerinde olduğu gibi öğrencilerin bütünsel gelişimini öne çıkararak yeniden yapılandırılması   başlıkları öne çıktı.

KÖY ENSTİTÜLERİNİ CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILINA NASIL TAŞIYACAĞIZ?

            Köy Enstitülerinin kuruluşunun 83 yıl, tamamen kapatılışlarının ardından 69 yıl geçmesine rağmen halen konuşuluyor olması, esin kaynağı olmasının temel nedeni  enstitülerin dayandığı ilkelerinin  sağlamlığı, dayandığı deneysel pedagoji olduğu çok açıktır.  İnsan, sanat, demokrasi, üretim merkezli enstitülerin başarısı, insanlığın gelişme doğrultusunun bilgi anlayışına  dayalı olarak  hayata geçirilmesinden kaynaklanıyordu. 17 Nisan 2023’te İzmir’de Aydınlanma Onur Ödülü verdiğimiz Köy Enstitülü yazar, öğretim üyesi Sayın Prof.Dr. Yakup Kepenek yaptığı konuşmada “Köy Enstitülerinin niteliklerinden Cumhuriyet’in II. Yüzyılına kalabilecek çok değer var. Bunları üç kümede toplayabiliriz: Çocuğun ve gencin, her türlü gereksinimi kamu eliyle karşılanarak “yaratıcı yeteneklerini” tam bir özgürlük ortamında geliştirmesi; Türkçeden duvar yapımına; matematikten müziğe uzanan çok geniş bir eğitim, öğretim ve “kültür” alanı.  Bilgi-üretim bağının gücü; beyin ve el emeğinin “üretim için” en etkin ve verimli bir biçimde birleştirilmesi. Toplumun, ekonomik ve toplumsal gelişmesinin “kendi tabanının eliyle” gerçekleştirilmesi” ifadeleriyle enstitülerin ikinci yüzyıla nasıl taşınacağına ilişkin çok değerli katkılar yaptı (3). Köy Enstitülerinin bilimsel bilgiyi temel alan eğitim kurumlarıydılar. Kepenek Hoca bilimsel bilgiyi “Bilimsel bilgi, geçmişin bilgi birikiminin deney, gözlem ve usavurma ile geliştirilmesi ve güçlendirilmesi sonucu elde edilen bilgidir. Bu bilginin vazgeçilmez ya da temel özelliği, “eleştirilebilen ve yanlışlığı kanıtlanabilen bilgi” olmasıdır. Özenle eklemek gerekir ki, bilimsel bilgi, bu niteliği gereği ya da sonucu olarak, insan aklını tutsak etmeyen ya da “özgürleştirici” bilgidir”. Türkiye’nin son 20 yıldır bilimsel bilgiden uzaklaştığını ifade eden Kepenek  bunun aşılması gerektiğinin altını çizerek “Enstitüler, bilgiye dayalı üretim anlayışının eğitim kurumlarıdır” değerlendirmesini yaptı.  

            Tüm bunların yanında şu sorular mutlaka yanıtlanmalıdır. Köy Enstitüleri demokratik eğitim kurumlarıydı. Soru günümüz eğitim kurumları demokratik mi? Köy Enstitüleri pozitif ayrımcı eğitim kurumlarıydı. Günümüz eğitim kurumlarında bu halkçı uygulama var mı? Köy Enstitüleri hayatın gerçek problemleri üzerinden öğrenmeyi temel alan uygulamalı  eğitim kurumlarıydı. Günümüz eğitim kurumları ezberci, sınav merkezli özellikleriyle çocuklarımızı eleştirel düşünce ve beceriler üretmeyen eğitim kurumları değil mi? Köy Enstitüleri, ülke gereksinmelerine uygun, işlevsel eğitim sistemiyle özgün öğretmen yetiştirmenin adıdır. Ya bugün? Tüm bu sorular daha da çoğaltılabilir. Köy Enstitüleri, tabi ki 1940’lı yılların sosyolojinde kuruldu. 2023 yılının sosyolojisi doğal olarak çok farklı. Ama yukarıda sıraladığım Köy Enstitüsü kazanımları Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına taşınmayı beklemektedir. Ne dersiniz?

KAYNAKÇA
1)Gümüşoğlu F. (2023), Sorularla Köy Enstitüleri, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul

2)https://www.milasonder.com/yazarlar/zeki-sarihan/koy-enstitulerinde-okuyanlar-yoksul-koylu-cocuklari-miydi/3966

3) https://www.birgun.net/makale/asil-kalmasi-gereken-430980

[email protected]


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık