• 24 May 2023, Wednesday 9:49
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

UMUDA YOLCULUKTA  28 MAYIS İMECESİ

“Babalarımızın çocukları yoktu bizim, onların Cumhuriyeti vardı”  Can YÜCEL

            Covid döneminde kaybettiğimiz dostumuz Sevgili Varlık Özmenek, Yeniden İmece’ye gönderdiği bir yazıda Can Yücel’in bu sözünü bizlere taşımıştı. Bu söz Cumhuriyetin birinci kuşak aydınlarından Hasan-Ali Yücel ve arkadaşlarının aydınlık bir Türkiye ve Cumhuriyet  yaratma arayışlarındaki tutkusunu  dile getiriliyordu. 28 Mayıs kavşağına umutla yaklaştığımız  bir dönemde Cumhuriyeti ve kurucularını  yeniden anlamanın tarihsel  bir öneme sahip olduğunun altını önemle çizerek yazıya başlamak isterim.

            BİR POLİTİKACI KİMLİĞİ

            Bugün 22 Mayıs Pazartesi… Özdere’de  yağmurlu, kasvetli bir hava var. Televizyon ekranlarında ise bir başka kasvetli görüntüler çıktı karşımıza… Sinan Ogan,  Cumhur İttifakına  içi boş, “hamasetçi, güvenlikçi, beka, Turan” vb.   öngörüleriyle katılma kararını açıklıyordu.  Ogan’ın yazılı metinden okuduklarını içselleştirmediği, zorlandığı her halinden belliydi.  Ogan’ın açıklamalarında  “demokrasi, hukuk devleti, parti devleti eleştirisi, halkın yaşadığı ekonomik kriz” vb. başlıklar yoktu. Daha önce medyaya yaptığı açıklamalardan farklı bir Sinan Ogan portresi  vardı ekranda.   Ayrıca  Cumhur İttifakına katılma gerekçelerini Atatürkçülük  ile ilişkilendirmesi ruhsal dünyasındaki kargaşanın dışa vurumu olarak gözüküyordu.  Tipik bir sağ politikacının kamuoyuna sunduğu ilkeli olmayan görüntüleri vardı TV ekranlarında.  

SEÇİME GİDERKEN TÜRKİYE ÖZETİ  

            Türkiye son yirmi yıldır AKP tarafından yönetiliyor. 2018 yılında ise TBMM yetkileri yok edilerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildi. Bu sistemin diğer bir adı  “Parti Devleti” olarak tanımlandı. Artık “partili vali, partili kaymakam, partili rektör, partili din adamları, partili kamu görevlileri” vardı. Bu dönemde yargının bağımsızlığını tümüyle kaybettiğine, laik eğitimin yok edildiği, eğitimin dinselleştirilerek piyasaya, tarikat ve cemaatlara bırakıldığına,  liyakatsız kamu yönetiminin ülkede egemen olduğuna, ülkeyi yönetenlerin akıl ve bilimin öngörülerini nasıl göz ardı ettiklerine yaşayarak tanıklık ettik. Demokratik yaşamın tümüyle dışlandığı ve tek adam iktidarının egemen kılındığı  bu dönemde adaletsizlikler, eşitsizlikler  ve sevgisizliğin topluma egemen kılınmaya çalışıldığının, toplumun karpuz  ikiye bölündüğünü, yaşanan ekonomik krizin tüm toplumu  nasıl etkilediğini gördük, yaşadık. Hamaset ve din soslu korku iktidarının yarattığı iklimde  nefes alamayan ülkenin genç insanlarımızın  ülkeyi terk ederek Avrupa ülkelerinde yaşamayı tercih ettiklerini acıyla izledik.  Şubat ayında 50 bin insanımızı kaybettiğimiz Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremde;    müdahalenin 3 gün gecikmesi, liyakatsız AFAD ve Kızılay yöneticilerinin çadır-ilaç satan anlayışları bu siyasi iktidarın insana, doğaya, hayata bakışını bir kez daha göz önüne serdi.  Bu anlayışla ülke geleceğini arayamazdı, bu durum değişmeliydi.

14 MAYIS SEÇİMİ SÜRECİ

            14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı  ve milletvekili genel seçimlerinin ilk turu yapıldı. Bu seçimde farklı politik görüşlere sahip  altı siyasal parti yaklaşık bir yıllık hazırlıktan sonra  “hukuk devleti ve demokrasi”  başlıklarında  uzlaşarak “Millet İttifakı”  olarak seçimlere girdiler. Temel tezleri demokratik parlamenter sisteme dönüştü. Cumhurbaşkanı adayları da bu ittifakın kurulmasına öncülük eden Kemal Kılıçdaroğlu idi. İlk kez ülkede hukuk devleti ve demokrasi başlıklarıyla sağ ve sol partiler yan yana geliyorlardı, bu önemli bir aşamaydı.  AKP, MHP, YRP, BBP ve HÜDAPAR da “Cumhur İttifakı” adıyla  ve Erdoğan’ı başkan adayı göstererek seçimlere gittiler. Temel yaklaşımları  “beka, güvenlik, terör”   başlıklı propagandalarıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin devamını temel almışlardı. Özellikle YRP ve HÜDA-PAR gibi siyasal İslamcı partilerin kadınlara  yönelik olumsuz yaklaşımları seçimlerde en çok konuşulan başlıklardı. Bu süreçte iktidar partilerinin  araçsallaştırdıkları yalan-dolan  ve  korkuya   dayalı kara propaganda seçim süreçlerine egemen oldu. Cumhurbaşkanı televizyonda yaptığı açıklamalarla montaj TV görüntülerini kabul etmek zorunda kaldı. Millet İttifakı dili “barış, kucaklaşmak, demokrasi” ağırlıklı iken Cumhur İttifakı söylemlerinde “şiddet, öfke, kin ve zaman zaman küfür” öne çıktı.  Toplum, ülkeyi yöneten tek adamın  “Bunlar alçak, bunlar sürtük,  bunlar edepsiz”  ifadelerini TV ekranlarında acıyla  izledi, utandı. Bu süreçte ilk kez solun tüm renkleri, sosyalistler  Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu üzerinde uzlaştılar. Seçim sonunda her iki ittifak adayı Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde elli barajını aşamadı. Toplumsal sorunların tüm ağırlığına, yaşanan ağır ekonomik koşullara rağmen Erdoğan, Kılıçdaroğlu’ndan beş puan fazla oy aldı. 

ŞİMDİ HEDEF 28 MAYIS

            14 Mayıs  milletvekili seçimlerinde beklentilerin aksine  TBMM’nde çoğunluğu Cumhur İttifakı kazandı. Cumhuriyet tarihinin “en sağcı-tutucu”  parlamentosu oluştu. Cumhuriyetin temel ilkeleri, laiklik, kadın hakları, özgürlükler, insan hakları, bağımsız yargı ve bilim yuvası   üniversitelerin mecliste oluşan bu yapıyla geliştirilmesi, korunması mümkün olmayacaktır.   Bu koşullarda Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu çok daha önemli hale geldi. Eğer Cumhur İttifakı ikinci turu alırsa ülkenin tüm demokratik kazanımlarını kaybedeceği, Cumhuriyetin temel ilkelerinin tümüyle örseleneceğine dair endişeler yoğunlaştı. Bu aşamada birinci turda seçime katılmayan  8.5 milyon seçmeni kazanmak, sağduyulu, vicdan sahibi seçmenlerin kararlarını yeniden gözden geçirmelerini sağlamaya  yönelik arayışlar başladı. Nasıl Ankara ve İstanbul Belediye Meclislerinde Cumhur İttifakı çoğunlukta, başkanlar ise CHP’deyse  ve demokratik denetim süreci işliyorsa bu örneği  ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı seçerek ülke geneline taşımanın gerekliliği önemle tartışılır hale geldi. Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi gerçekleşirse, yasama ve yürütme ilişkileri dengelenecek,  çok derinleşmiş olan “toplumsal kutuplaşma” yumuşatılacak ve  ülke yönetiminin daha da kötüye gidişini durdurmak olanaklı hale gelecek, ülkede demokratik bir iklimin yaratılması  sağlanacaktır.  Önümüzdeki 5 gün içerisinde tüm demokratik kitle örgütleri, CHP örgütleri, altılı masanın tüm bileşenleri, YSP, TİP ve diğer sosyalist partiler “her türlü çekinceyi, eleştiriyi ”  seçim sonrasına erteleyerek  Cumhurbaşkanlığı seçimi imecesinde omuz omuza çalışarak sandıklara sahip çıkmalıdır. Bu aynı zamanda Cumhuriyet ve   geleceği kazanmak imecesidir. Bu arada altılı masayı oluşturan Gelecek Partisi’nin TBMM’nde hemen grup kurmaya kalkışması  ve Deva Partisinin seçimler sonrası iktidar ile ortak anayasa yapmaya yönelik demeçleri yol arkadaşlığı ve etik değerler anlamında sorunlu olduğunun altını önemle  çizmek durumundayız.            

SONUÇ OLARAK

            Bu ülkenin aydınlık insanları olarak, umudu  yitirmeden   inatla son beş günde  hep beraber  geleceği kurmanın ve aydınlık ve demokrat bir Türkiye yaratmanın hikayesini mutlaka  yazmalıyız.  Mustafa Kemal’e, Mustafa Necati, Hasan-Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal ve  bizlerin düşün dünyamıza tuğla taşıyan tüm aydınlarımıza borcumuzu ödemenin adıdır bu imece.  28 Mayıs’ta sandıkları korumayı ve sandığa gitmeyenleri sevgiyle sandığa götürmeyi başarmalıyız. Altılı masayı oluşturan liderler ve diğer muhalefet liderlerinin birlikte görünmeleri sağlanarak topluma güven verilmesinin yolları aranmalıdır.  Olası bir hükümet listesi varsa “biz bu kadroyla ülkeyi yöneteceğiz” mesajı  topluma verilmelidir. Yazımı Sevgili Murat Sevinç’in Gazete Duvar’da 17 Mayıs günü yazdığı köşe yazının başlığı ile tamamlamak isterim: “ Nasılsınız arkadaşlar, toparlandık mı, harika, haydi o zaman!”

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık