• 27 March 2020, Friday 12:31
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

SALGIN GÜNLERİNDE ŞİİR VE SANAT

SALGIN GÜNLERİNDE ŞİİR VE SANAT

Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ

Yaklaşık on gündür Virüs salgını nedeniyle Özdere’de yazlığımdayım. Çok hareketli bir yaşam tarzı sonrası eve kapanmak zor iş… 40 yıllık hocalığınızı yapamıyorsunuz, sevdiklerinizden uzaktasınız, akşam üstü deniz kenarında bir arkadaşınızla iki kelam edemiyorsunuz gibi pek çok şeyi artık yapamıyorsunuz. Ama süreç ve yaşamak duygusu insanı mutlu edecek şeylere doğru yönlendiriyor. Çoğu zaman şiire sığınıyorsunuz. Nazım’ın “Yeter ki kararmasın /sol memenin altındaki cevahir” dizelerini anımsıyorsunuz ve kuyruğu dik tutma enerjinizi çoğaltıyorsunuz. Kedilerimle birlikte odunlu-kömürlü bir sobayla ısınıyoruz ve aynı zamanda çocukluğumun köy yaşamına dair hatıralarınızı ve köydeki gocaevin nostaljisini yaşıyorsunuz adeta. Yani kendi iç dünyanızda dolaşıyorsunuz.

 

Tüm bunlara rağmen dış dünyadasınız, ülkede neler oluyor, dünyada neler oluyor basın, TV aracılığıyla ve dost telefonlarıyla izliyorsunuz. Özdere karantina günlerinde çok sevgili iki dostumuzun, ülkenin iki güzel insanının kaybı yüreğimi yaraladı. Virüs salgını nedeniyle onlara karşı son görevimizi yapamamanın acısını da yaşıyor insan. Sevgili Güler Yücel, edebiyatımızın radikal-devrimci şairi Can Yücel’in değerli yaşam yoldaşı ve YKKED kurucusu arkadaşımız Doç.Dr.Güzel Yücel’in sevgili annesi. Güler Yücel, öğretmen, ressam ve şairdi. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisiydi. YKKED kuruluş süreçlerinde hep yanımızdaydı, Yeniden İmece redaksiyonunda, çalıştaylarda hep bizimleydi. En son Nisan 2019’da arkadaşımız Nevzat Metin’in Datça-Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisinde düzenlediği Köy Enstitüleri panelinde beraber olmuş ve kucaklaşmıştık. Can Yücel Güler Yücel’i “Yaşamak düğünse, sen orda gelindin/Seni soydum, Güler, dünyayı giyindim” dizeleriyle selamlamıştı… Güler Yücel de bir Can Yücel anmasında Can Babayı “Yine Ağustos geldi/ yine incir sıcağı, toprak güneş kokuyor/ yine bademler çatladı, yine çırçır böcekleri caz yapıyor/ yediveren limon salkım salkım/ Taşçı Mehmet yerli tohumdan on dönüm karpuz ekmiş yine/ Hani vasiyet etmiştin ya ona “Yerli tohum bankası kurun” diye/ Sözünü unutmamış/ Muhtar yine seni anlatıp duruyor/ yaşadığımız yeri görmek için insanlar akın akın evimize geliyor/ Hasan geldi, Güzel ve Su geldiler, bir sen yoksun…” diyerek Can’ını selamlar.Yaşadığımız dünyaya kattığı güzelliklerle selamlıyorum Güler Yücel’i …

Karantina günlerinde bir başka güzel insan şair, mimar, yazar kültür insanı Sayın Cengiz Bektaş’ı kaybettik. Biz Cengiz Abi derdik kendisine, Yeniden İmece dergimizin de yazarıydı. 2009 yılında İzmir’de YKKED-Aydınlanma onur ödülünü vermiştik, çok mutlu olmuştu. Yaşamını aydınlanmaya, demokratik sanat ve kültüre adamış bir insandı. Bedri Rahmi, Vedat Günyol, Sabahattin Eyüboğlu, Hıfzı Topuz’un yakın arkadaşıydı. Evrensel gazetesindeki köşe yazılarını ilgiyle izlerdim. Kepirtepe Köy Enstitüsü yerleşkesi restorasyonu için, Kuzguncuk’ta mahalle halkıyla birlikte yaptıklarını dergiye yazmıştı, panellerimizde anlatmıştı. Yaşamıyla, çalışmalarıyla, emekten ve insandan yana olan duruşuyla o bir Köy Enstitülüydü. “Şiir insanlığımızdır” tanımlamasını yapan Bektaş’ı Göçebe şiirindeki dizeleriyle selamlıyoruz: “Dut ağacını düşünüyorum sık sık/Çocukluğumun komşu duvarında/Dut dut yaprak yaprak/Sever mi ki beni şimdi de/Durduğu yerden/Öylece orada kımıldamadan/Evler aşırı sevgi üreten/Dut ağacını sık sık düşünüyorum”

Karantina günlerinde sosyal medyada 21 Mart Dünya şiir günü kutlandı. 21 Mart aynı zamanda ozan, Köy Enstitülerinin usta saz öğreticisi Aşık Veysel’in aramızdan ayrılışının 47. yıldönümüydü. Aşık Veysel yedi farklı enstitüde usta saz öğreticisi olarak çalışır. Hasanoğlan Köy Enstitüsünde çalışırken bir gün İsmail Hakkı Tonguç gelir ve  “Nasılsın Aşık” der. Veysel ona “Yeni Mektup Aldım” adlı bir şiir uzatır. Tonguç şiiri okur ve bu şiiri bir izin dilekçesi olarak kabul eder. Veysel de bir aylığına köyüne gider. İzin dilekçesi olarak kabul edilen aşağıdaki şiirde Veysel’in köye olan özlemi vardır: “Yeni mektup aldım gül yüzlü yardan/Gözletme yolları gel deyi yazmış/Sivralan köyünden bizim diyardan/Dağlar mor menevşe gül deyi yazmış/Beserek'te lale sümbül yürüdü/Güldede'yi çayır çimen bürüdü/Karataş'ta kar kalmadı eridi/Akar gözüm yaşı sel deyi yazmış/Eğlenme gurbette yayla zamanı/Mevlayı seversen ağlatma beni/Benek benek mektuptadır nişanı/Göz yaşım mektupta pul deyi yazmış/Kokuyor burnuma Sivralan köyü/Serindir dağları soğuktur suyu/Yar mendil göndermiş yadigar deyi/Gözünün yaşını sil deyi yazmış/Veysel bu gurbetlik kar etti cana/Karıştır göçünü ulu kervana/Gün geçirip fırsat verme zamana/Sakın uzanmasın yol deyi yazmış”. Veysel’in aziz hatırasına saygıyla…

Karantina günleri, 21 Mart Dünya Şiir günleri ve ayakta kalmak, yaşamak duygusu bu günlerde en çok yoğunlaştığımız başlıklar. Melih Cevdet Anday; “Tam üç ay hasta yattım/kendimi bilmeden/ve şehrin sokaklarını/tavlada dübeş kapısını unuttum/sevdiğim kızın yüzünü/şimdi ne güzel, yeni baştan/yürümeye ve sevmeye başlamak!” dizeleriyle yeniden hayata başlamanın sevincini aktarır bize… Metin Eloğlu ise “Ispanakta demir var/Havuçta B vitamini/Bende bir paket cigara/Tadına doyulmaz bir aşk/Bir hürriyet merakı/Üç günlük bir ömür var/Daha ölmedik yani” diyerek yaşam sevincini dizelere taşır. Türkçemizi ve şiirimizi evrensele taşıyan Nazım Hikmet “Hastalar/Kardeşlerim/İyileşeceksiniz/Ağrılar, sızılar dinecek/Yumuşak, ılık/Bir yaz akşamı gibi inecek/Ağır, yeşil dalların ardından rahatlık/Hastalar, kardeşlerim/Biraz daha sabır, biraz daha inat/Kapının arkasında bekleyen ölüm değil, hayat/Kapının arkasında dünya, dünya cıvıl cıvıl/Kalkacaksınız yatağınızdan, gideceksiniz/Tuzun, ekmeğin, güneşin tadını/yeni baştan keşfedeceksiniz/Sararmak limon gibi, mum gibi erimek,/devrilmek kof bir çınar gibi ansızdan/kardeşler, hastalar/biz ne limonuz, ne mum, ne çınar/Biz insanız çok şükür çok şükür biliriz/ilacımıza/umudu katmasını/yaşamak gerek diyerek/ayak direyip/dayatmasını/Hastalar/kardeşlerim/iyileşeceksiniz/Ağrılar, sızılar dinecek/Yumuşak, ılık bir yaz akşamı inecek/ağır yeşil dalların ardından rahatlık” dizeleriyle umudu yeşertir.

 

İçinde yaşadığımız karantina, sosyal mesafeli günlerde şiir, resim, kitap, müzik, mizah ve sinema en önemli tutunma noktalarımız. Sanat, insan yaratıcılığının dışa vurumudur, bizleri çoğaltan, zenginleştiren insanlık kazanımlarıdır. Bu zor günlerde kurallara uyarak, kimseyi hasta etmemek için evlerden çıkmayacağız. Yanlış şeyler yapılıyorsa demokratik itiraz hakkımızı kullanacağız.

Ülkemizin ve dünyanın en az kayıpla bu salgını atlatması ve biran önce sevdiklerimize kavuşabilme umuduyla… Son söz Nazım’dan “Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız/yani, beyaz masadan/bir daha kalkmamak ihtimali de var/Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini/biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına/hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden(yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz/en son ajans haberlerini”

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık