• 23 December 2016, Friday 18:47
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

Terör kıskacında Türkiye

Haftada Bir / Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ kekocabasgmail.com

“Hayatta hiçbir şey, uğrunda ölmek için istenmez. Her şey yaşamamız için olmalıdır.” Sabahattin Ali

Türkiye; özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası çok boyutlu bir kriz süreciyle yılın son ayına girdi, bu koşullarda yeni bir yıla hazırlanıyor. Dövizin yükselişi, kanun hükmündeki kararnameler, zamlar ve ekonomik kriz, Aladağ yangınının yarattığı travmalar, tarikat-cemaat yurtları, anayasa değişikliği, başkanlık tartışmaları, proje okulları ve açıklanan PISA-2015 sonuçlarıyla eğitimin iflasa geldiği nokta… Son derece yoğun ve o derece kaotik bir Türkiye fotoğrafı… Tüm bu olumsuzluklar içinde İstanbul ve Kayseri’de tırmanan terör, kaybedilen canlar ve Ankara’da yaşanan son suikast girişimi, “Fırat Kalkanı” operasyonundan gelen can kaybı haberleri iç karartıcı, umut kırıcı...

6 Aralık 2016 günü bir grup arkadaşla Toroslar’ın eteğindeki acılı Aladağ ilçesindeydik. 11 yoksul halk çocuğu kızımızın “bilimsizlik, gericilik, vasatlık, yandaşlık, duyarsızlık” sarmalının ürettiği yurt yangınında yaşamlarını yitirdiği coğrafyada, sosyal devletin, kamucu, laik, demokratik bilimsel eğitimin yok edilme sürecini acıyla tanıklık ettik. Kurumsallaşan muhafazakarlığın vasatlığını gördük, işittik ve hissettik...

Tarih 10 Aralık 2016... 11 kızımızın acısı sona ermeden İstanbul’da Beşiktaş-Bursaspor futbol maçı sonrası patlayan bombalar ve 36 polis olmak üzere 44 yurttaşımızın kaybı. Bir hafta sonu 17 Aralık 2016 günü Kayseri’de, kente izne çıkan asker otobüsüne yapılan terör saldırısı ve halk çocuğu 14 askerin acı kaybı... Ve 19 Aralık 2016 Ankara. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a bir çekiç kuvvet polisi tarafından suikast ve yarattığı şok. Sondan başlayalım. Nedir bu yaşananlar?

Rus Büyükelçisinin öldürülmesi olayı, kamuda, özellikle emniyet, yargı, ordu, üniversite ve eğitim alanlarında yandaşlığa değil liyakata dayalı bir kadro istihdam politikasının ne denli önemli olduğunu gösterdi, tıpkı 15 Temmuz darbe girişiminin öğrettikleri gibi... Suikastı yapan polis, olay öncesi siyasal İslamcı bir dil kullanarak cinayeti işliyor. Tam bir cinnet hali... Fanatizme teslim olmuş bir polis... Kamuda polis alımlarında ve eğitiminde yapılan “yandaş tercihler” ve sonucu. Tüm sorun, ülkeyi yönetenlerin “yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz bir şey var” diyebilmelerinde. Yani niyette, beyinde-yürekte ve ülkenin aydınlık geleceğini, barışı aramakta -düşünmekte... Farklılıklarla bu ülkede sevgiyle yaşamanın erdemini yaratmak, herkesin kendini özgürce ifade edebildiği, “memleketim” diyebildiği güzelliği üretebilmekte... Bu denmediği için çok üzgünüm ki Türkiye eğik düzlemde çok hızla yuvarlanarak kaosa gidiyor... Türkiye, güzel yurdumuz bunu hak etmiyor...

Bu günlerde barışı, demokrasiyi savunmak, teröre, savaşa karşı çıkmak, hayır diyebilmek insani vicdansal bir görev. Zira yaşamak hakkı bir temel insanlık hakkıdır. Hiçbir ideoloji, etnisite veya mezhepsel bağnazlık adına terör asla haklı görülemez... Terör; insana, doğaya, böcü-börtüye, tüm güzelliklere düşmandır, insanın yaratıcılığına düşmandır. İstanbul’da, Kayseri’de terörle kaybettiğimiz insanlarımızın acısını hep yüreklerimizde hissettik, acıyı yaşayan ailelerle ülke olarak dayanıştık. Ülkenin her köşesinde teröre hep beraber karşı çıkacağız, lanetleyerek yaratmak istediği korku ortamına teslim olmayacağız. Terörün çözümü daha çok demokraside, daha çok barış ikliminde buluşmaktan geçmektedir. Demokrasi dışı uygulamalarla, anti-demokratik girişimlerle terörün önlenemeyeceği çok açık.

Bunu yaşayarak gördük. Bir başka önerimiz, ülkeyi yöneten siyaset kadrolarına.

Ülkeyi yönetenler, barış iklimi için ötekileştirici dil yerine barış dilini öne çıkarmalıdırlar. Ülkede bir an önce demokratik-hukuk devleti ikliminin yaşam bulması, bölgesel ve küresel ölçekte karşımıza çıkan terörün en önemli panzehiridir.

Türkiye, savaş ve terör rüzgarlarının estiği zor bir coğrafyada bulunuyor.

 Türkiye’nin en önemli şansı 93 yıllık, eksiklikleriyle beraber “laik, demokratik Cumhuriyet” deneyimidir. Bu çok önemli bir kazanım ve birikimdir. Şimdi içinde yaşadığımız bu ağır ülke koşullarında görevimiz çoğulculukla bu değerler üzerinden geleceği aramaktan geçmektedir.

Çözüm nedir?

Türkiye, laik, demokratik Türkiye değerleriyle acilen demokratik parlamenter sisteminin açıklarını, eksikliklerini gidererek ve de geliştirerek tüm bu sorunları aşabilir.

Barışın, sevginin egemen olduğu, farklılıklarımızla beraber yaşadığımız Türkiye özlemiyle... Ne dersiniz?


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık