• 24 November 2025, Monday 12:15
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN

            Okul, öğretmen ve öğrenci birbirini tamamlayan, beraberliklerinde güzellikler üretilen, insanın kendini yeniden keşfe çıkmasına neden olan uygarlık-eğitbilim ve aydınlanmanın terimleridir. Cumhuriyetimizin de en önemli dayanağı okuldur, öğretmendir, öğrencidir ve laik, demokratik bilimsel eğitimdir. Nüfusunun büyük çoğunluğunun köylerde yaşadığı  1940’lı yıllarda  Cumhuriyet  köyleri öğretmene bırakmayı hedeflemişti. Prof.Dr.Cavit Orhan Tütengil bu yaklaşımla: “Köy Enstitüleri, köyün sınıfına değil, Köye öğretmen yetiştirmek” amacıyla kurulduğuna işaret eder. Son  25 yıldır  ülkeyi yönetenler Bu Cumhuriyet öngörüsünü ÇEDES projesiyle,  okula imamı katarak terk etmişlerdir.

 

CUMHURİYET EĞİTİM DEVRİMCİLERİ VE ÖĞRETMEN

            Devrimci Cumhuriyet Dönemi olarak adlandırdığımız 1923-1946 yılları arasında görev yapmış Milli Eğitim Bakanları Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal’in öngörüleriyle ve bir bütünsellik ve süreklilik  içinde  Cumhuriyet Eğitim Devrimini gerçekleştirmişlerdi. 26 Ağustos 1924 tarihinde yapılan  Muallimler Birliği toplantısında  Mustafa Kemal: “…Devrimler, sizin, sayın öğretmenler sizin, toplumda ve düşünce hayatımızda yapacağımız devrimlerdeki başarınızla gerçekleşecektir. Hiçbir zaman unutmayın ki, Cumhuriyet sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister…” ifadeleriyle Cumhuriyetin öğretmene bakışını ortaya koymuştur. 1926-1929  yıllarının Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati öğretmenlere “Muallim Arkadaş, Bilhassa bu sene, yeni Türk Harflerini tamim gibi şerefli bir vazifen daha vardır. Bütün memleket evlatlarını bir an evvel yeni harflerle okutarak Türkiye’de okuma yazma bilmeyen bir fert bırakmayacak kadar geniş bir azimle çalışmak mecburiyetindesin. Bunun için yeni Türk Harflerini çabuk öğren ve hemen herkese öğretmeye başla… Bu hedefe varmak için kürsü, mektep lazım değildir. Her yerde, her gördüğün, kadın, erkek, fakir, zengin, çiftçi, tüccar, köylü ve şehirli tefrik etmeyerek (ayırmayarak) derhal öğreteceksin” şeklinde seslenir. 1938-1946 yıllarının Milli Eğitim  ve Köy Enstitülerinin kurucu  bakanı Hasan Ali Yücel: “Biz kurtuluş savaşından sonra sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek istedik. Çünkü ümmet devrinin böyle bir adamı vardı. Bu imamdır… Biz imamın yerine devrimci düşüncenin adamını göndermek istedik. İşte Köy Enstitüleri fikri böyle doğdu” ifadeleriyle öğretmenden beklentisini ortaya koyar. Köy Enstitülerinin kuramcısı ve uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguç ise:  Köy, işten kaçan, nefret eden pasif öğretmene değil, işi seven, ona sarılan, iş vasıtasıyla yurdu şenlendirecek olan canlı, hareketli öğretmene muhtaçtır. Yeni öğretmenler, bireyleri iş içinde yoğura yoğura, sakinleri saadet denizinde yüzen bir vatan yaratmalıdır. Yurt, yoksul insanların değil, varlıklı ve mesut insanların yurdu haline gelmeli; onun her tarafından neşe, sağlık ve bahtiyarlık fışkırmalıdır. Bu ülküye yaklaşmanın ana şartlarından biri, köye iş yapmasını bilen öğretmeni ve iş araçlarını sokmaktır” sözleriyle nasıl bir öğretmen sorusunu yanıtlar.

 

5 EKİM DÜNYA ÖĞRETMENLER VE 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ

            5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü UNESCO'nun tavsiyesiyle birçok ülkede 1994 yılından itibaren kutlanıyor. Aynı UNESCO 1997 yılını da Hasan Ali Yücel'in doğumunun 100. Yılında Türkiye'de Köy Enstitülerini kuruluşundaki emeği için "Dünya Hasan Ali Yücel Yılı" ilan etmişti. 24 Kasım 1981'den beri ülkemizde öğretmenler günü olarak kutlanıyor. 24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün "Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür. Mustafa Kemal'in 100. doğum yıl dönümü olan 1981 yılında onun "başöğretmen" oluşunun yıldönümlerinde ülke çapında Öğretmenler Günü kutlanmasına karar verildi. 5 Ekim ve 24 Kasım, bu iki önemli gün ülkemizde eğitimin en önemli öznesi olan öğretmenlerimizin ve eğitimin sorunlarının görüşüldüğü, laik, demokratik bilimsel eğitimin örselenmesine itiraz günlerimiz olarak yaşam pratiğimizde hep var olacak. 5 Ekim ve 24 Kasım tarihlerinde ülkemizin tüm okullarında ayrı bir heyecan ve sevinç yaşanır. Ellerinde karanfillerle öğretmenleri için yazdıkları şiirlerin coşkusu okunur mavi giysili çocuklarımızın yüzlerinde. Öğretmenler ise yılda iki kez anımsanmanın keyfiyle, yaptıkları işin büyüklüğünü hissederler. Mesleksel onuru yaşarlar. Öğretmen sendikalarındaki dostlarımız da öğretmenleri örgütlü olmaya davet eder ve öğretmenlerin sorunlarını dile getirerek siyasi iktidardan çözümler bekler.

 

ÖĞRENCİLİK YILLARIMDA ÖĞRETMEN ALGISI

            Köy Enstitülü bir aileden geliyorum. Çocukluğum hep okul ve öğretmenler arasında geçti. Köye gelen  genellikle enstitülü ilköğretim müfettişleri bizde ağırlanırdı.  Bu satırları yazarken Kavaklıdere İlkokulu, babam, öğretmenlerim, arkadaşlarım ve cıvıl-cıvıl yaşadığımız o güzel günleri anımsadım. İlkokula başladığım 17 Eylül 1962 hayatımdaki ilk devrimdir. 1962 yılında birinci sınıf öğretmenim saygıyla andığım Durani Keleş (Tekke) idi. Muğla Kız İlk Öğretmen Okulunu yeni tamamlamış gelmişti. İlk üç sınıfta öğretmenim olmuştu. İlk fişler, ilk çocuksu yaramazlıklarımız, ilk danslarımız, ilk okul türkülerimiz, sayılar, harfler, cümleler, yerli malı haftaları, şiirler, müsamereler, bayram kutlamaları ve öğretmenimizle zenginleşen ilk çocukluk günleri. Sonra ilkokul 4 ve 5.sınıflarda öğretmenim, babam Şükrü Kocabaş’dı. Şimdi daha net değerlendirebiliyorum. Öğretmenlik babama çok yakışmıştı. Kızılçullu Köy Enstitüsü'nden aldığı ışık onun hayatını değiştirmişti. Öğretmenlik onun yaşam biçimi olmuştu. Yaşamı, duruşu ve bir Cumhuriyet öğretmeni sorumluluğu ile öğretmenlik mesleğinin tüm hakkını vermişti. Kendisini hep geliştirmiştir. Kavaklıdere'nin eğitim tarihinde 33 yıl boyunca katkıları çok büyük olmuştur. Köyde ortaokulun açılışını sağlamış ve orada müzik derslerine girmişti mandolini ile. Ağabeyimin ve benim öğretmen okulları sınavlarını kazanabilmesi için iki yaz süren ortak çalışmalarımızı, çabalarımızı hiç unutamam. Bizlerin daha iyi bir eğitim alması için tek maaşlı bir öğretmen olarak verdiği emek bizim yaşamımızı değiştirmiştir. Sevgili öğretmenim, babam Şükrü Kocabaş'ın emekleri çabaları ve yurtseverliği daima yolumuzu aydınlattı, nur içinde yatsın.

 

GÜNÜMÜZDE ÖĞRETMEN

Öğretmenler gününde öğretmenlerimize insanca bir yaşam için gerekli özlük haklarının verilmesi, mülakatların kaldırılmasını, yöneticilerini kendilerinin seçtiği demokratik okul ortamları dilemeyi bir görev sayıyorum. Bir felsefeci arkadaşımız "Öğretirken öğrenmeyen öğretemez. Eğitim karşılıklı bir dönüşümdür" saptamasıyla öğretmenlerin de sürekli bir öğrenme ve yenilenme süreci  içerisinde olması gerektiği vurgusunu yapıyor. Öğretmenlerimiz de öğretmenlik mesleğinin içini doldurarak, onurunu mutlaka korumayı çalışmalıdırlar. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu öğretmenliği: “Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir” ifadeleriyle tanımlıyor. İçinde yaşadığımız ülke koşullarında eğitim politikalarına yön verenler öğretmenliğe gerçekten özel bir ihtisas mesleği olarak bakıyorlar mı? Öğretmenlik meslek onurunu yok eden “ sözleşmeli, ücretli” olarak tanımlanma, yaklaşık bir milyon atanmayan öğretmenin varlığı öğretmenlik mesleğine “ihtisas mesleği” olarak bakmayanların yarattığı sonuçlardır.

            Günümüzde okullarda çalışan  1 milyon 200 bin öğretmenin günümüzde pek çok sorunu vardır. Ülkedeki siyasal iklim nedeniyle içine kapanan öğretmen kimliği ve içi boşaltılan bir meslek algısı temel sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.  Günümüzde toplumsallığı öne çıkaran TÖS’lü, TÖB-DER’li öğretmen kimliğini artık göremiyoruz zira  öğretmen hayatın içinde artık yer almıyor.  Farklı araştırmalara göre  öğretmenlerin büyük oranda mutsuz oldukları görülüyor. Mutlu olmayan öğretmenlerle sağlıklı bir eğitim yapılabilir mi? Öğretmenlerimiz ayrıca  mesleğin çok özel ve o denli zor olduğunun, sabır, sevgi ve emekle yapılan bu mesleğin gereğini  yerine getirmenin içinde bulunduğumuz ülke koşullarında daha da  zorlaştığının altını çiziyorlar. Öğretmenler, “Yanlış zamanda öğretmen olduk. Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmen olmak varmış!” diyerek Cumhuriyetin ilk yıllarına vurgu  yapıyor, yaşadıkları geçim derdi ve itibar kaybının üzüntüsünü yaşıyorlar. Görülüyor ki Cumhuriyet Eğitim Devrimi kahramanları Mustafa Necati’nin, Hasan-Ali Yücel’in, İsmail Hakkı Tonguç’un hedefledikleri özgüvenli, toplumsal yararı öne çıkaran, demokrat, aydınlanmacı öğretmen kimliği büyük bir erozyona uğramış. Çalışan kadın öğretmen oranının yüzde ellinin üstünde olmasına rağmen okul yönetimlerinde, il milli eğitim müdürlüklerinde kadın öğretmen oranı çok düşü kolması da toplumsal cinsiyet açısından  düşündürücüdür.

 

NİTELİKLİ ÖĞRETMEN YETİŞTİRME ADINA NE YAPMALI

            Türkiye, nitelikli öğretmen yetiştiremeyen, adaletsizlikler ve eşitsizlikler üreten, liyakatı ve eğitim hakkını dışlayan ve evrensel laik-bilimsel eğitimin örselendiği eğitim süreçlerini yaşıyor. Türkiye’nin geleceği sayıları hızla artan özel okullarda değil nitelikli kamusal eğitimdedir. Ülkenin tüm çocuklarına nitelikli laik-bilimsel kamusal eğitim vermek temel anlayış olmalıdır. Eğitim fakültelerinin 2014 yılına kadar “hazırbulunuşluk, motivasyon” anlamında en nitelikli öğrenci tabanı olan Anadolu Öğretmen Liselerinin tekrar açılmasını öneriyorum. Ezberci, kitlesel eğitim yapan eğitim fakülteleri, Köy Enstitüleri deneyiminden de  esinlenerek öğrencilere beceri kazandıran  işliklerle, laboratuvarlarla  ve demokratik bir iklimle  yeniden yapılandırılmalıdır.  Köy Enstitüleri, eğitim tarihimizde nitelikli eğitimin ve nitelikli öğretmen yetiştirmenin, uygulamalı eğitimin  özgün kurumlarıydı. Çevre ve doğa duyarlılığı taşıyan, öğrencilerini demokratik kültür ve sanatla buluşturan, iş içinde, yaparak, yaşayarak, üreterek öğrenmeyi ve toplumsal faydayı öne çıkaran eğitim kurumlarıydı. Bu kazanımlar eğitim fakültelerinin yeniden yapılandırılmasında, diğer eğitim kurumlarında  ve yeni arayışlarda temel alınmalıdır. 43 yıllık eğitim fakülteleri birikimini yok sayarak Milli Eğitim Akademesi yoluyla öğretmen yetiştirme arayışı kendi öğretmenini yetiştirmeyi hedefleyen rasyonel olmayan politik bir adımdır.

SONUÇ OLARAK

Köy Enstitüleri ve ardılı  öğretmen okullarının nitelikli öğretmen yetiştirmelerinde önemli dinamikler: “Öğrenci seçimi, parasız-yatılı eğitim ortamı, uygulamalı eğitim, sanat eğitimi ve laik-demokratik bilimsel” eğitimdir. Günümüzde toplumsal sorumluluğunu kaybeden, parti devletine bağlı kurumlar haline gelen üniversitelerin ve dolasıyla eğitim fakültelerinin özerkliğini hayata geçirmeliyiz. Evrensel kent diye tanımladığımız üniversiteler, ülke sorunlarının tartışıldığı, önerilerinin ortaya konulduğu kurumlara dönüştürmelidir. Bu değerlendirmelerle öğretmenlik mesleğinin temellerini atan Cumhuriyet Eğitim Devriminin kahramanları Mustafa Kemal, Mustafa Necati, Saffet Arıkan, İsmail Hakkı Tonguç, Saffet Arıkan,  Hasan Ali Yücel ve tüm eğitim kahramanlarını selamlıyor, çalışan tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık