• 02 February 2018, Friday 18:23
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

Türkiye ve Uluslararası bazı veriler

Haftada Bir / Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ - kekocabasgmail.com

Son haftalarda basına yansıyan bazı veriler endişe verici. Ülkede neler oluyor sorusunu sormamıza neden oluyor. Dikkatimi çeken üç farklı veriyi okurlarla paylaşmak, tartışmak istiyorum.

Bu hafta “Dünya Adalet Projesi” tarafından “2017 Dünya Hukukun Üstünlüğü” raporu yayınlandı. Bu sıralamada Türkiye, 113 ülke arasında 101’inci sırada yer aldı. Türkiye aynı endekste 2014’te 59, 2015’te 80, 2016’da 99’uncu sırada bulunuyordu. Türkiye’nin gerisinde Bangladeş, Honduras, Uganda, Pakistan, Bolivya, Etiyopya, Zimbabwe, Kamerun, Mısır, Afganistan, Kamboçya, Venezuela gibi ülkeler var. Açık ve net olan şey, Türkiye’nin çok hızlı bir şekilde hukuk devleti olma özelliğini kaybetmesi gerçeğidir. Dünya Adalet Projesi’nin kurucusu ve başkanı William H. Neukom, “Hukukun üstünlüğünün temel unsurlarında küresel bir gerilemeye tanıklık ediyoruz. Hukukun üstünlüğüne uyumda görülen düşüş, her yerdeki kalkınmayı tehdit ediyor” yorumunu yapıyor. Rapor, “Hükümetin yetkileri üzerindeki kısıtlamalar, Yolsuzlukla mücadele, Şeffaf hükümet, Temel haklar, Düzen ve güvenlik, Düzenleyici uygulamalar, Medeni hukuk ve ceza hukuku” yukarıda verilen sekiz kategoride değerlendirme yapıyor. 113 ülke arasında 101’inci sıradaki Türkiye, Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde 13 ülke arasında sonuncu, üst orta gelirli ülkeler arasında da 36 ülke arasında sonuncu Venezuela’nın önünde 35’inci sırada yer aldı. Raporda en üst sırada yer alan üç ülke Danimarka, Norveç ve Finlandiya. Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir ülkede demokrasiden söz edilemeyeceği çok açık …

***  ***         ***

Bu haftalarda açıklanan ikinci önemli veri ise, 2017 yılında 6 bin Türk milyonerin ülkeyi terk etmesi olayıdır. Üst gelir grubunda yaşama sahip milyonerler ülkeyi neden terk eder? Bu sorunun yanıtı ne olabilir? Güney Afrika merkezli New World Wealth’in yayınladığı “Milyoner Göçü 2018” raporuna göre geçtiğimiz yıl 95 bin milyoner, yaşadığı ülkeleri terk etti. 2017 raporunda bu rakam 82 bindi. 2016’da ise 64 bin. Yani 2 yılda 31 bin milyoner valizlerini doldurup banka hesaplarını değiştirerek başka ülkelerde yaşamaya başladı. Basın böyle yorumluyor. Nüfusa ve milyoner sayısına göre en fazla göçü veren ülke Türkiye. 2015’te bin olan bu sayı 2016’da hızla artarak 6 bine yükseldi. Geçen yıl da 6 bin olunca Türkiye dikkatleri üzerine çeken ilk ülke oldu. Geçen yıl açıklanan rapora göre Türkiye 5’inci ülkeyken, bu yıl açıklanan raporda 3’üncü ülke konumuna yükseldi. İki yılda 12 bin Türk dolar milyoneri, ülkesini terk etti. Türkiyeli milyonerler bu paraları kazandıkları ülkeyi neden terk ediyorlar? Güven sorunu mu var? Hukuk devletinden uzaklaşmakla ilgisi var mı?

***  ***         ***

Son günlerde basına yansıyan bir başka önemli veri ise ülkenin verdiği beyin göçüdür. 11 - 21 Ocak 2018 tarihleri arasında kızımı ziyaret için Hollanda’daydım. Kızımın çalıştığı uluslararası firmaya, özellikle Aselsan ve Roketsan’dan çok sayıda Türk mühendisin işe alındığını duymuştum. Daha sonra Türkiye’de basında “Son aylarda, Aselsan gibi büyük şirketlerdeki üst düzey mühendisler, Hollanda’ya göç etmeye başladılar” haberleri çokça çıkmaya başladı. Peki neden? Beyin göçü; askerlik zorunluluğu, daha yüksek maaş, 5 yıllık çalışmanın ardından vatandaşlık alabilmek, haftada 45 yerine 38 saat çalışmak, 10 gün yerine 30 gün yıllık izin kullanmak gibi nedenler mi? Beyin göçünün en yoğun tercihi Hollanda merkezli ASML şirketi. Beyin göçünün arkasında Türkiye’deki yaşanılan siyasal süreçlere duyulan güvensizlik mi var? Bu ülkeyi yönetenlerin bu verileri iyice irdelemeleri gerekli. Ülke sosyal kapitallerini mi kaybediyor? Özel bir üniversitede çalışan sevgili yeğenim de geçen ay ülkedeki istikrarsızlık, demokrasisizlik, geleceksizlik endişeleriyle yaban ellere gitti.

Beyin göçü sadece mühendisler ile sınırlı değil. Kapatılan üniversitelerin öğretim üyeleri, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalamış ve bu nedenle üniversite dışına bırakılmış akademisyenlerin ülke dışına çıkmaları da beyin göçünün bir başka boyutu. Londra’daki Avrupa İşletme Okulu’nda öğretim üyesi ve nüfus hareketleri konusunda uzman akademisyen İbrahim Sirkeci, “Darbe girişimi sonrasında, sadece 2016 Temmuz ve Ağustos aylarında yapılan sığınma başvurularının sayısı, önceki yıllara göre 3 kat arttı. Almanya’ya yapılan başvuruların sayısı, aynı dönemde 6 kat arttı” açıklamalarını yapıyor. İngiliz İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, Haziran 2016’da öğrencilere verilen kısa dönemli vizelerde yüzde 28 oranında artış yaşandı. Bu artışın yüzde 40’ı, Türkiye vatandaşlarından gelen başvurulardan kaynaklanıyordu. Haftalık Alman dergisi Wirtschaftswoche, 15 Temmuz askeri darbe girişiminin hemen ertesinde, yurtdışındaki eğitim olanakları konusunda kapsamlı danışmanlık veren “Study Portal” sitesinden bilgi almak isteyen Türkiye vatandaşlarının sayısının üç kat arttığını yazdı. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD), Türkiye’de emek göçüne dair bir raporunda, 2001 - 2011 arasında “yüksek eğitimli” işgücünün ülke dışına çıkışının hızlandığı belirtildi. Buna göre, OECD ülkelerine göç eden yüksek eğitimli Türk vatandaşlarının sayısı 2001 yılında 99 bin 500 civarındayken, 2011 sonunda yüzde 83 artışla 182 bin kişiye ulaştı. 2011 sonunda OECD ülkelerine göç etmiş ve çalışan Türk vatandaşı sayısı 1 milyon 281 bin kişiydi. 2001’e kıyasla, artış oranı yüzde 25,2 seviyesinde. Akademisyen Ulaşcan Sarıca, yurt dışına gitmiş bir bilim insanı, fizikçi. Türkiye’ye kalıcı bir geri dönüş yapmayı düşünmüyor. Eğitimde ciddi değişikliklerin yapılması gerektiğini belirterek: “İnsanlarımız çocuk yaştan itibaren sorgulamaya ve anne babadan bağımsız olarak bilgiyi aramaya teşvik edilmeli. Bu değişimlerin kalıcı olarak toplumda yer edebilmesi için en az bir veya iki kuşağın geçmesi gerekli… Ben, insanlığa sunabileceğim bilimsel katkıyı düşünmek zorundayım. İleride benim de doktora öğrencilerim olduğu takdirde, araştırma fonu sıkıntılarıyla ve siyasi sıkıntılarla boğuşmak istemem” diyerek kendini ifade ediyor. Sosyolog Ulaş Sunata, ülkelerin beyin göçü almak için yarıştığı bir dönemde; beyin göçü veriyor olmanın, ülke için sosyal, kültürel ve ekonomik bir kayıp olduğunu belirtiyor ve “Eğitimli kesim söylemsel gücüyle bir ülkenin demokrasi, insan hakları, eşitlik, özgürlük gibi temel kavramlarının taşıyıcısıdır. Gelen Albert Einstein veya Steve Jobs olabilir. Ama bizim ülkemizde farklı hatlar, farklı refleksler var. Şunu tekrar edeyim; bu kayıplar ülkemizi ekonomik, sosyal ve kültürel olarak geriletecek ve her hâlükârda ileride ciddi bir eğitim krizi yaşanacak” diyerek beyin göçünü irdeliyor.

Tüm bu veriler mutlaka irdelenmelidir. Ülke, yaşanılan siyasal süreçler nedeniyle hiçbir yurttaşını, yetişmiş insan gücünü kaybetmemelidir. Bunun için temel koşul, demokratik hukuk devletinin varlığı esastır.

Demokratik hukuk devletinin tüm kurumlarıyla içselleştirildiği bir Türkiye özlemiyle …


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık