• 23 September 2021, Thursday 14:34
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

EYLÜL SONUNA DOĞRU ÜLKE HALLERİ…

“Eylül toparlandı gitti işte/Ekim filan da gider bu gidişle/Tarihe gömülen koca koca atlar/Tarihe gömülür o kadar.’’

            Turgut Uyar, “acımak “ şiirinde Eylül ayını yukarıdaki dizelerle uğurlar. Bugün 22 Eylül, çok yoğun bir gündemle bizler de 2021 eylülünü  uğurlamaya hazırlanıyoruz. Keşke doğadaki renk cümbüşünü, pazarlardaki sonbahar esintilerini, bahçelerdeki melisa kokularının yarattığı olağanüstü değişimi  yazıp naif, iyimserlik içeren bir  yazı yazabilsek,  yazıyı eylül şiirleriyle donatabilseydik. Ama ülke koşulları, tartışmalar, salgın, yaşanılan felaketlerin travmaları, ülkenin her alanda yaşanan liyakatszlık-vasatlık  çok olumlu yazılar yazılmasının önüne geçiyor.

            Eylül ayında uzun bir aradan sonra salgının yarattığı kaygılarla  okullar açıldı. Bazı okullarda öğrencilere yansıyan  vakalar  ortaya çıkmaya başladı.  Geçen yıl bu günlerde Covid nedeniyle günde yaklaşık 40-50 yurttaşımızı kaybediyorduk. Son bir ayda günlük insan kaybımız ortalama 250 civarında ve günlük vaka sayısı 30 bine yaklaştı. Toplum olarak bu kayıpları adeta kanıksadık, acılara karşı duyarsız hale geldik. Kaybettiğimiz yurttaşların yarattığı yürek yangınlarını  duyumsamayı kaybetmeden salgınla mücadeleye bırakmamak bir insanlık görevi olarak karşımızda duruyor. Ataol Behramoğlu’nun "Yaşamak görevdir bu yangın yerinde/Yaşamak, insan kalarak” dizelerindeki gibi insan kalarak yaşam hakkını savunmak boynumuzun hep borcu olmalı.

            Salgın süreci gösterdi ki salgına karşı mücadelenin  en önemli aracı olan aşıyı teoloji dünyası değil  “bilim dünyası” üretti. Bilimin öncülüğünü, yaşamsallığını ve gerekliliğini insanlık bir kez daha yaşadı, tanık oldu. Aşı olmamak sadece aşı olmayanı değil tüm toplumu etkiliyor. O nedenle bir hak, bir özgürlük  değildir. Bugün yoğun bakımlarda yatan hastaların çoğunu aşısız yurttaşlarımızın ve aşılanma sürecini eksik bırakan yurttaşlardan oluştuğunu biliyoruz. Bu nedenle aşı karşıtlığı “bilim dışıdır”. Aşı olmayan 317 bin öğretmenin varlığı  öğretmenlerimizin düşün dünyası anlamında endişe vericidir.  Tümünün aşı karşıtı olacağına inanmak istemiyorum… Atanamayan öğretmenler, işsiz kalan işçilerin ve diğer demokratik kitle örgütlerinin miting talepleri kabul edilmezken aşı karşıtlarının İstanbul’da miting yapması ülkeyi yönetenlerin salgın karşısındaki inandırıcılıklarını yok etmiştir.   Önümüzdeki süreçlerde salgının daha çok yayılmaması için tüm yurttaşların gerekli özeni göstermesi gerekir. Yüzde 45 olan aşılanma oranını yüzde 75’e çıkarılması gerekiyor. Tüm bu yaşanılan süreçler eğitim sisteminde  “akıl ve bilimin ”  ne denli önemli olduğunu da gösterdi. O nedenle Türkiye, bir an önce laik, demokratik, bilimsel eğitimi önceleyen  bir eğitim sistemi tartışmalarını mutlaka gündemine  almalıdır.

            Bu hafta artık yazlıktan İzmir’e döndük. Özgürlük alanım olan üniversitedeki odamı özlemiştim. Çocukları İzmir’deki üniversiteleri  kazanan arkadaşlarım odama ziyaretime geldiler. Çocuklarına yurt çıkmamış, ne yapalım, ne önerirsin soruları vardı. Tarikat yurtları endişelerini dile getiriyorlardı.  Bir öğretim üyesi olarak onlara somut bir yanıtım tabii ki yoktu. Eğitim sendikalarından aldığım bazı özel yurt isimlerini verebildim ancak. Onların da yıllık fiatları 30 bin lira civarında… Arkadaşlarımın çoğu da emekli kamu görevlisi ve rakamlar da çok yüksek…  1998’de kızım ODTÜ’ye kazandığında da bir baba olarak benzer sıkıntıyı yaşamıştım. Arkadaşlarımı anlayabiliyordum.

            Sosyal devlet, tüm çocuklarına yurt olanağı sağlamakla yükümlüdür.  O nedenle basına, medyaya yansıyan parklarda yatan, yurt bulamayan öğrencilerimizin barınma sorunu acil önemdedir. Öğrencilerimiz  tarikat ve cemaat yurtlarına mahkum edilmemelidir. Ayrıca bu tür dinsel yapıların yurt açma hakkı olmamalıdır. Yaşadığımız FETÖ deneyiminden ülke artık bir ders çıkarmalıdır ama olamıyor…  Gençler arasında ülkedeki iklimin yarattığı  olumsuzluklar yüzünden yurt dışında yaşamakla ilgili yoğun isteklerin olduğunu biliyoruz. Bu ülkenin çocukları ülkelerinde yaşamaktan onur duymalılar, kendilerini değerli hissetmeliler. Aksi takdirde ülkenin sosyal kapitali  olan bu çocukları kaybederiz. Orhan Bursalı 20 Eylül günü Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde  “ Alman Lisesi’nden mezun 130 kişinin en az 100’ü Almanya’ya, yurtdışına gitti, gidiyor. Fizik dalını seçen, Almanya’nın havada kaptığı yeğenimizi uğurlama kahvaltısında buluştuk. Okuldan fiziği seçen dört kişilermiş üstelik! Genç bilim insanlarımızı böyle kaybediyoruz” şeklinde yazarak yurt dışına kaybettiğimiz çocuklarımızı dile getiriyor.

            Ülkenin değişik  köşelerinde ortaya çıkan yurt sorunları ve parklarda yatan öğrencilerin varlığı yerel yönetimleri de hareketlendirdi. Artık günümüzde yerel yönetimlerin çalışma alanları da koşulların ağırlığı nedeniyle çeşitlendi. Basına yapılan açıklamalardan İzmir Büyükşehir Belediyesinin Buca ve Bornova’da iki özel yurdu kiraladığı haberleri olumlu-rahatlatıcı haberler olarak karşımıza çıkıyor. Yine bir başka ilde valiliğin bir otelle anlaşarak öğrencilere barınma olanağı sağlaması sıcacık haberlerdi. Tüm yerel yönetimlerde genç  insanlarımızın bu çığlığı mutlaka karşılık bulmalıdır. Tüm bu çabalar eğitim hakkının yaşama geçmesi anlamında çok değerlidir. Yaşar Kemal, bir yazısında  eğitim hakkını  “İnsanların en büyük haklarından biri, birincisi okuma haklarıdır” şeklinde ifade eder.  Okuma hakkının  gerçekleşmesi adına gelişen toplumsal dayanışmayı  sevgiyle selamlıyorum.

            Ekimin ilk haftası üniversitelerimiz de derse başlıyor. Emekliliğe son 1.5 yıl kala cıvıl cıvıl üniversite ortamını, sınıfta öğrencilerin gözlerine bakarak ders anlatmayı, onlarla teneffüslerde çaylı sohbetleri, onların sorunlarını dinlemeyi, yaramazlıklarını    özledim. Bu yeni dönemde eğitimin tüm basamaklarındaki çocuklarımıza ve meslektaşlarıma başarılar diliyorum.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık