• 03 June 2016, Friday 20:14
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

Hayat Güzeldir

Haftada Bir / Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ kekocabasgmail.com

Her hafta yazmaya çabaladığım köşe yazılarına baktım. Çoğunluğu ülkenin eğitim ve kültürel sorunlarına yönelik durum tespiti, eleştiri ve öneri yazıları. Ülkenin gündemi ve yaşanılanların “olumlu, hayat güzeldir” anlamında yazı yazma iklimi üretmediğini düşündüm. Hükümet sözcüsünün yargı bağımsızlığını hiçe sayarak, “yüksek yargı cumhurbaşkanına bağlıdır” açıklaması can sıkıcı, her gün Güneydoğu Anadolu’dan ve kanıksar hale geldiğimiz genç insanlarımızın ölüm haberleri tatsız, bizleri hiç mutlu etmeyen Suriye’de yaşanan ve binlerce insanın ölümüne neden olan ve halâ süren  etnik-mezhepsel kökenli iç savaş, ülkemizde eğitimi tümüyle medrese iklimine dönüştürme çabaları iç karartıyor. Bu olumsuz, ülkeyi tek sesli parti devletine, otoriter bir iklime dönüştürmeye yönelik örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu koşullarda hayat güzeldir demek çok zor…

   *                             *                             *

Tüm bu örneklere rağmen, iyimser insan doğamla bugün “hayat güzeldir” anlamında yazacağım. Önce farklı bir genetik durumu tanıyalım. Down sendromu, genetik düzensizlik sonucu insanın 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom bulunması durumu ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan genetik bir farklılık olarak tanımlanıyor. Down sendromu vücutta yapısal ve fonksiyonel değişiklikler ile karakterize edilir. Down sendromu sık sık zihinsel kavramadaki bozukluklar ve fiziksel gelişimin tipik yüz görünümü gibi farklı olmasıyla ilişkilendirilir. Çoğunlukla hafif veya orta seviyeli öğrenme güçlüğü gibi sorunlar taşır. Gebelik sırasında ya da doğumda tanımlanabilen bir durumdur ve her 800 ile 1000 doğumda 1 oranında rastlanır; istatistikler, anne yaşının artışıyla bu oranın yükseldiğini göstermiştir, diğer etkenlerin payı küçüktür. Çocukluğun erken dönemlerinde sağlanacak olan aile ve tıp desteği ile erken müdahale sayesinde Down sendromlu insanlar destekle toplumla bütünleşik bir hayat kurabilirler ve asla unutulmamalı ki, down sendromu hastalık değil, genetik farklılıktır (https://tr.wikipedia.org/wiki/Down_sendromu). Wikipedia genetik farklılığı böyle anlatıyor.

   *                             *                             *

29 Mayıs 2016 Pazar günü Saat 17.30’da İzmir fuarındaki İsmet İnönü Kültür merkezindeydik. Salon doluydu. İzmir Folklor Gençlik ve Spor Kulübü Derneği (İFD)  dönem sonu ekipler arasında halk oyunları ekipleri gösteri gecesi düzenlemişti.  Başkanlığını yaptığım Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği (YKKED) Halk Oyunları ekibi de gösterilere katılıyordu. Bizim ekip yaklaşık bir yıldır çok ciddi çalışmalar yapmış ve derneğin 3-4 farklı etkinliğinde sahne almıştı. Gecede ilkokul öğrencileri, ortaokul öğrencileri, Roman halk oyunları ekibi, Zeybek ekibi ve Down sendromlu çocuklarımızın gösterileri vardı. Üç saat süren halk oyunları şöleninde beni en çok Down sendromlu çocuklarımızın gösterileri etkiledi. Kromozom farklılıklarından kaynaklanan zorlukları, hayata tutunma savaşımlarını halk oyunları ekibinde başarıyla sergilediler. Tüm salonun onları kucaklayarak ayakta alkışlamalarıyla adeta coştular, şapkalarını fırlattılar, çok çok mutlu oldular. Onların o mutlu yüz ifadelerini görmek sevginin, kucaklamanın yarattığı sinerjiyle ülkede yaşanılanları, tatsızlıkları bir anda unutarak “hayat güzeldir” demek güzeldi.

   *                             *                             *

Bu hafta içinde önce bir haber ve sonra T24’te Hakan Aksay’ın yorum yazısını okuyunca yüreğim zenginleşti. Haber kısaca şöyleydi: Manisa’nın Soma ilçesi’nde yaşayan bir aile, kızları down sendromlu 28 yaşındaki Yasemin Erarslan’ın düğün hayalini gerçekleştirerek onun için damatsız temsili bir düğün yaptı. DHA kaynaklarına göre Down sendromlu Yasemin Erarslan, küçük yaşlarından bu yana gelinlik giyerek evlenmenin hayalini  kuruyordu. Soma Belediye Düğün Salonu’nda gerçekleştirilen düğünde baba, gelinlik giyen kızıyla ilk dansını yaptı. Yasemin katılanlarla eğlendi, dans etti ve kendisi için hazırlanan beş katlı düğün pastasını kılıçla keserek tadına baktı. Ardından Yasemin’e kına yakıldı, halaylar çekildi. Yasemin Erarslan, eline aldığı mikrofonla düğüne katılanlarla mutluluğunu paylaştı. Herkese bol bol teşekkür etti. Soma Spastik Çocuklar Derneği’nde eğitim gören Yasemin Erarslan, Kafkas Ekibi Hocası Murat Dolu ile gösteri sergiledi. Gösteri sonrasında salondaki davetliler Yasemin’i ayakta alkışladı. Aile, düğüne katılanlara gece sonunda teşekkür etti. Haber sıcacık ve insana dair bir ışıktı.

T24’de Hakan Aksay hepimizin duygularını ortaklaştırarak haberi şöyle yorumluyordu: “Galiba aşırı derecede siyasileşince insanlığı, vicdanı, sevgiyi korumak pek kolay olmuyor. Ve biz aşırı derecede siyasileştik. Her günümüzün en az birkaç saatini alan siyaset haberlerini kızgınlık, kin, şiddet duygularıyla izliyoruz. Artık kendi zaferimizi değil, karşıtlarımızın yenilgisini, hatta felâketini, çoğu kez de ölümünü istiyoruz. Aşk ne yana düşer usta? Sevgi ne yana? Hoşgörü ne yana? Bunları hissetmeyi bırakın, konu etmek bile zorlaştı. O kadar çok nefret hissi suladılar/suladık ki içimizde son yıllarda, yüreğimiz kaskatı oldu.”

Hakan Aksay, yazısında bir internet sitesinde, bir gazetenin küçük bir köşesinde bu haberle karşılaştığını ifade ederek “Temsilî bir düğün, Temsilî bir gelin” haberini görünce duyduğu şaşkınlığı anlatır ve “Koca koca adamlar her yıl devlet bütçesinden tonla ödenek alıp yüzlerce “temsilî kurtuluş töreni” düzenler ve gazeteciler anında haberleştirir bu bıkkınlık veren beceriksiz görkem tutkusunu... Ama işte, “düğün” oldu mu “temsilî” olan, o başka... Sahi, düğün neyi “temsil” eder usta? Sevgiyi değil mi?… Düğün salonu, seyirciler, orkestra, müzik, danslar, alkışlar, kına, pasta, her şey gerçek... Bir tek damat yok. Varsın olmasın! Ha bir de sevgi, coşku, dostluk ve mutluluk var. O insanlığı, o sevgiyi, o hoşgörü ve dayanışmayı hissetmemek mümkün değil. Ve insan olduğunu hatırlayıp duygulanmamak... Gözlerin dolmaması... O düğün için her şeyi yapmış iyi yürekli anne ve baba. Yaparken de tek bir kılavuzları varmış: Kızlarına karşı duydukları sevgi, özen, nezaket...”  duygularını aktarır.

Aksay, yazısının sonunda  Sevgili Yasemin’in anne ve babasına sevgiyle seslenerek,  “Yalnızca bu haberin değil, son günlerimizin asıl kahramanı sizlersiniz. İkinize de çok, ama çok teşekkür borçluyuz. Bize gösterdiğiniz ya da hatırlattığınız değerler ve duygular için” diyordu.

Sosyal medyada bu haberi paylaşınca arkadaşımız Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak haberin altına, “Böyle bir insanı mutlu etmekten daha güzel ne var şu yalan dünyada! Anne babayı yürekten kutluyorum. Çocuklarımızın tüm hak edilmiş hayalleri gerçek olsun!” notunu ekleyerek duyguyu ortaklaşmıştı. Sevgili Yasemin’e, anne ve babasına, sevgi, duyarlılık ve vicdan taşıyan tüm güzel insanlara, Sayın Hakan Aksay’a, ülkenin bu kaotik-zor koşullarında bizlere, insan olma anlamında nefes aldırdıkları için teşekkürler… Hayat Güzeldir…


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık