• 11 November 2016, Friday 19:22
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

Mustafa Kemal’I yeniden anlamak ve aşmak

Haftada Bir / Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ kekocabasgmail.com

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal’i bu hafta aramızdan ayrılışının 78. yılında saygıyla ve sevgiyle anıyoruz. Ülkenin farklı köşelerinde düzenlenen etkinliklerde, “Mustafa Kemal’in Osmanlı’dan nasıl bir miras aldığı, Ulusal Kurtuluş Savaşı, devrimler, ulus devletin kuruluşu, dünya koşulları, Mustafa Kemal’in başardıkları ve 2016’daki Cumhuriyet algımızın” en çok konuşulan başlıklar olacağı açıktır. Cumhuriyetimizin kurucusunu özellikle günümüzde yaşadığımız ağır koşullarda yeniden anlamaya çalışmak, ülkenin geleceği anlamında tarihsel bir öneme sahip.

1923’te genç Cumhuriyetin Osmanlıdan aldığı toplumsal miras; okuma yazma oranının % 4-5 ve ülke nüfusunun % 85’inin köylerde ortaçağ koşullarında yaşadığı bir toplumdu. Böyle bir toplumda düşünce sisteminin değişmesi gerekirdi ve Mustafa Kemal bunu başarmıştı. Akıl ve bilimi referans alan bir toplum yapısı öngörüyordu ve bu bir düşünce devrimiydi. Mustafa Kemal’in: “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir. Benden sonrakiler bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve bilimi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir” bu sözleri ülkenin düşün dünyasını dönüştürmeye yönelik kararlı, devrimci duruşun ifadeleridir. Günümüzde eğitim ve toplumsal yaşamdaki kaosun ve yalpalanmaların özellikle Cumhuriyetin akıl ve bilimi referans alan temel anlayışından kopmanın yarattığının altını çizmek gerekiyor.

Mustafa Kemal’in Tevfik Fikret’ten alarak “nasıl bir yurttaş” tanımı için söylevlerine taşıdığı “Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür”, yani “özgür insan” yetiştirme öngörüsü aşılamayan, çağdaş bir eğitim felsefesi arayışıdır. Mustafa Kemal’in 1923-1938 arasında en çok ilgilendiği alan, eğitim, kültür ve öğretmenler olmuştur. 26 Ağustos 1924’te Muallimler Birliği toplantısında öğretmenlere, “… Devrimler, sizin, sayın öğretmenler sizin, toplumda ve düşünce hayatımızda yapacağımız devrimlerdeki başarınızla gerçekleşecektir. Hiçbir zaman unutmayın ki, Cumhuriyet sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister…” ifadeleriyle hitap etmektedir. Öğretmenlik, günümüz koşullarında içi boşalan, işlevini, özgünlüğünü ve niteliğini kaybeden bir meslek haline dönüştürülmüştür. Mustafa Kemal’in ve arkadaşlarının öğretmenlik mesleğine kattığı değer ve saygınlığın, günümüzde erozyona uğradığı apaçık görülmektedir.

Türkiye, 15 Temmuz 2016 darbe girişimini Mustafa Kemal’in bu çağdaş öngörüsünü hayata geçiremediği için yaşamıştır. Özgür insanların yaşadığı bir ülkede generaller, yargıçlar, üniversite eğitimi almış bireyler ilkokul mezunu bir vaazın siyasal İslamcı düşlerinin kölesi olmazdı. Sorgulardı, neden, nasıl, niçin? diye sorardı.

Mustafa Kemal nasıl bir eğitim hedefliyordu? 1 Mart 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmadan, “Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için gereksiz bir süs, bir baskı aracı, ya da bir uygarlık zevkinden çok, gerçek yaşamda başarıya ulaşmayı sağlayan, uygulanabilen, kullanılabilir bir aygıt haline getirmektir…” ülke okullarında nasıl bir eğitim hedeflediğinin izlerini görebiliyoruz. Mustafa Kemal’in sözlerine yansıyan eğitim sistemi arayışında hayatın gerçek problemleri üzerinden öğrenme ve “uygulanabilir, kullanılabilir” bilgiye ulaşma hedefi var. Halâ güncel ve çağdaş olan bu yaklaşım, günümüzde eğitimin tümüyle niteliğini kaybettiği, hayattan kopuk, ezberci doğasından kurtulmak için bir çıkış noktasıdır.

Mustafa Kemal, ülkemizde Cumhuriyetle beraber aydınlık bir pencere açmıştır. 1925’te ifade ettiği “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?” bu sözler kadının her tür ötekileştirilmesine itiraz eden çağdaş bir anlayışın yansımasıdır ve Cumhuriyet bu anlamda da Avrupa ülkelerinden daha ileri bir öngörüye sahipti. Ama yaşadığımız yıllar kadınlar için acılı, sıkıntılı yıllardır. Ülkedeki kadın cinayetleri, ikinci dörtten sonra örgün eğitimden ayrılan kızlarımızın sayısının artışı, milli eğitim yönetim kadrolarında, devlet yönetim kadrolarında kadınlara yer vermeme politikaları ve kadına sadece çocuk doğurma ve analık rolü veren siyasal İslamcı anlayış ülkenin nüfusunun yarısını görmemesi günümüzün problemli tartışma noktalarıdır.

Mustafa Kemal Türkiyesi, “aydınlanma devriminin” yaşandığı yıllara karşılık gelir. Faşizmin egemen olduğu dünya koşullarında “Cumhuriyet arayışı” insandan ve demokrasiden, çağdaşlıktan yana aydınlık bir rotadır. Mustafa Kemal’in 10 Kasım 1938’te aramızdan ayrılmasından, 1946 yılına kadar bu devinim sürdü. Halk çocukları bu devinim ile kanatlandılar. Polatlı’nın Ömerli köyünden yoksul halk çocuğu zorlukları aşarak, 10 Kasım 1938 günü Çifteler Köy Öğretmen Okulu öğrencisi olur. 2014 yılında kaybettiğimiz Köy Enstitülü yazar, şair Talip Apaydın, o gün okul müdürünün öğrencilere yaptığı konuşmayı gibi şöyle aktarır: “Atatürk’ün kendisinden ayrıldık, ama yolundan ayrılmayacağız. Onun bize emanet ettiği Türkiye’yi koruyacağız, yücelteceğiz. Şimdi okulun açılış hazırlıkları içindeyiz. Bunları tamamlamadan derslere başlamayacağız. Kiminiz su deposuna, kiminiz badana-boya işlerine, kiminiz bahçe düzenine, kiminiz öbür işlere yardım edeceksiniz… Bu memleketi çalışkan insanlar yükseltecek, göreyim sizi.”

10 Kasım günleri, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal’i “daha iyi anlamak, yeniden anlamak ve onu aşmak” için neler yapmamızı konuştuğumuz günler olmalı. Ben Mustafa Kemal’i günümüzde, 78 yıl sonra “barıştan yana, demokrasiden yana, demokratik hukuk devletinden, laik, demokratik, bilimsel eğitimden, özgürlükten yana olmak” olarak anlıyorum. Ne dersiniz?


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık