• 29 February 2024, Thursday 19:39
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

HASAN-ALİ YÜCEL’E SAYGI

 

            İstanbul 1897 doğumlu Hasan-Ali Yücel 5 yıl öğretmenlik, 5 yıl Milli Eğitim Bakanlığı müfettişliği, 1 yıl Paris’te inceleme, 1 yıl Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü, 2 yıl Orta Öğretim Genel Müdürlüğü, 15 yıl Milletvekilliği, 7 yıl, 7 ay, 7 gün Milli Eğitim Bakanlığı ve 29 yıl kamu hizmeti ile geçen 64 yıllık bir yaşama sahipti. Eğitim tarihimizde bakanlığın tüm basamaklarında emekle, liyakatla gelen yegane bakandır.  Hasan-Ali Yücel, yaşamını eğitime, kültüre adamış, ülkenin her köşesinde kendi kendine açıp solan çiçek bırakmamayı amaç edinen bir Cumhuriyet devrimcisidir.    Doğu ve Batı kültürünü çok iyi incelemiş-içselleştirmiş bir yazar, şair, bestekar, felsefeci bir Cumhuriyet aydını, aşılamayan Milli Eğitim Bakanıdır. Şiirimizin radikal şairi Can Yücel babasını “İnsan olma meselesini kendi halkının insan olma meselesini bütün olarak görecek kadar da geniş yürekli ve vicdanlı, bilinç sahibi bir insandı. Yani bir insanın kendi başına bir insan olamayacağını kadar bir hafsala genişliğine sahiptir…” ifadeleriyle tanımlar.  

            Hasan-Ali Yücel’in müziğe yatkın, Mevlevi aile ortamı, aldığı felsefe eğitimi, 1908 İkinci Meşrutiyet ve Özgürlük kavramıyla tanışması, Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Eğitim Devrimi şekillenmesinde önemli dinamikler olarak karşımıza çıkıyor. Kendisi bu süreci ““Artık ben “hürriyetin” ne olduğunu anlamıştım. Sıra anlatmaya gelmişti. Önüme gelene ne olduğumuzu, hürriyetin ne manaya geldiğini açıklamaya başladım” şeklinde ifade eder.  Tüm bu süreçlerde Yücel ailesindeki şiir geleneği karşımıza çıkıyor. 1926’da Hasan-Ali Yücel ikiz çocukları Can ve Canan dünyaya geldiklerinde “Çocuklarımın Nefesi” adlı şiiri ve daha sonra kızı Gülümser için şiir yazar. Can Yücel’de babası Hasan-Ali Yücel için “Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim”  ve çocukları Yeni Hasan, Güzel ve Su için şiirler yazar.

 

            Yücel, 1922 yılında İzmir Erkek Öğretmen Okuluna Türkçe ve Edebiyat öğretmeni olarak atanır. 2 Şubat 1923 tarihinde Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal İzmir’de halka açık bir toplantıdadır. Toplantıya katılan Yücel, Mustafa Kemal’e Gelecekte bilim-kültür hayatımızda medresenin yeri ne olacaktır? Bugün fosil mevkinde bulunan medresenin irfan hayatı bundan sonra nasıl olacaktır? Zatıalileri bu hususta ne düşünüyor, bunu öğrenmek istiyorum?” sorusunu sorar. Mustafa Kemal, Yücel’in sorusuna katıldığını ifade eder ve sonra da 3 Mart 1924 tarihinde Öğretim Birliği Yasası   TBMM’nde kabul edilir. Yıl 2024; Türkiye medreselerin, sıbyan okullarının kurulduğu, dinsel öğretimin yaygınlaştırıldığı, öğretim birliği yasasının, laik-bilimsel eğitimin yok edildiği bir döneme karşılık geliyor. Hayat hep iyiden, güzelden, akıl ve bilimden yana akar. Bu nedenle fetret döneminin uzun sürmeyeceğini umut etmek istiyoruz. Yücel’i, 1935 yılında 15 yıl sürecek olan İzmir Milletvekili olur.  Hasan-Ali Yücel 1938-1946 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı yapar. Onun bakanlık dönemi Mustafa Kemal’in 1940’lı yıllara taşındığı bir aydınlanma dönemidir.  İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’la beraber hayata geçirdikleri, yoksul köy çocuklarına eğitim hakkı penceresini açan, ülke gereksinmelerini öne çıkaran özgün “Köy Enstitüleri” kazanımı döneminin çok önemli atılımıdır. Enstitüler dışında “Neşriyat Kongresi, Maarif Şuraları, Tercüme Bürosu, yeni yüksek okullar, teknik eğitim, opera ve konservatuarın kuruluşu, müzeler, ansiklopediler, 1946 Özerk Üniversite Yasası” Yücel döneminin çok önemli başarılarıdır.

            Köy Enstitüleri kuruluş sürecinde Yücel ve Tonguç’un iş bölümü yaptıklarını görüyoruz.  CHP içindeki ve TBMM’ndeki görüşmelerde Yücel aktif rol oynarken Tonguç daha çok enstitü kuramında ve uygulamalarda yer alır. Yücel, enstitülerle ilgili yaptığı açıklamalarında gerekçeyi  “Biz kurtuluş savaşından sonra sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek istedik. Çünkü ümmet devrinin böyle bir adamı vardı. Bu imamdır. İmam insan doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiği vakit mezarının başında telkin vererek, doğumundan ölümüne kadar manen hakimidir. Bu manevi hakimiyet maddi tarafa da intikal eder. Çünkü köylü hasta olduğu vakit de sual mercii imam olur. Biz imamın yerine devrimci düşüncenin adamını göndermek istedik. İşte köy enstitüleri fikri böyle doğduşeklinde açıklar. Kendisine yönelik suçlamalara ve milliyetçilikten ne anladığını  “Ben canla başla çalışırken elleri uyuzdan yaralı, başları sirkeli bu bakımsız yavrucukları bağrıma bastım, onlardan yüksünmedim. Onları sevdim. Dün bu halde enstitüye gelmiş köylü çocukları bugün, kız-erkek aslan gibi büyümüş, işleri başında çalışıyorlar. Benim onları himaye etmek haddim mi? Ben bu memleket evlatlarını sadece hizmet ettim. Benim anladığım milliyetçilik budur. Başka türlüsünü ne anlıyorum, ne kabul ediyorum” ifadeleriyle aktarır. Yücel’in bu ifadeleri günümüzde de geçerlidir. Günümüzde milliyetçilik hamaset ve insanları ötekileştirmekte, ülke insanlarının yoksulluk acılarını, özgürlüklerini, doğasını, taşını, toprağını, suyunu sahip çıkmaktan çok uzakta konumlanmaktadır.

            Yücel, 1946 Üniversite Yasasının çıkarılma sürecine imza atmıştır. Meclis görüşmelerinde “Bu kanun tasarısı Türk bilim hayatında, Türk üniversitelerinde yeni bir gelişmenin, ilerlemenin müjdecisi olacaktır. Bu kanun bir ana prensip, bir de köklü usul, metodu kapsıyor. Bütün maddeler bu iki nokta çevresinde toplanmış sayılabilir. Ana prensip üniversitelerin özerk olmasıdır. Bu özerklik, yönetimde, öğretimde ve mali alanlardadır. Üniversitelerin özerkliği bir oluşun, erginliğin ifadesi olduğu zaman değerlidir. Biz, üniversiteyi oluşturan fakülteleri kendi örgütleri içerisinde bağımsız ve ondan oluşan üniversiteleri aynı suretle muhtar, özerk birer kurum halinde bu kanunla yeniden düzenliyoruz” ifadeleriyle   evrensel özerk-demokratik üniversite arayışlarına büyük katkı yapmıştır.  Günümüzde üniversiteler demokratik özerk üniversite değerlerinden çok uzaktır. Parti devletine bağlı üniversiteleri ve atanmış rektörleri görünce Yücel’in çıkardığı 1946 yasasını daha iyi anlayabiliyoruz. 

            İsmail Hakkı Tonguc, Yücel’in çok önemli dostu ve çalışma arkadaşıydı. Tonguç’un vefatı sonrası Yücel’in Cumhuriyet gazetesinde yazdığı “Çilekeş Tonguç” başlıklı yazısı ortak aklı öne çıkaran dostluğun bir belgesidir. Tonguç, 1953 yılında yazdığı “Öğretmen Ansiklopedisi ve Pedagoji Sözlüğü” kitabını 14. 4. 1953 tarihinde yol arkadaşı, bakan Yücel’e: “Sayın Hasan-Ali Yücel’e…Bakanlığınız zamanında temelleri sağlam işler gerçekleşmemiş olsaydı, bu kitabın birçok maddeleri pek cılız ve kısır kalırdı. Müşterek ülkülerimize dayanan başarıların, sizin tabirinizle doğum sancılarını çekmeyenler, eğitim alemindekileri hareketleri savunamazlar. Hamuru alın terimizle yoğrulmuş olan bu kitabı, geçmişin iyi günlerini hatırlayarak saygı ve sevgilerimle bezeyerek sunuyorum” ifadeleriyle imzalar. 27 Mayıs 1960 Sonrası Yücel’in “Ulusça kurtuluşumuzun ana şartları” başlıklı yazısında önerileri vardır:

-Mahkemede ve hükümet organlarında “Namus” ve Adalet”,

-Devlet işlerinde milletten gizli bir noktanın bulunmaması, İftiralara ve haksızlıklara yol açan, muhatabı meçhul arkadan muamelelerin kalkması, suçların açık, suçlulukların ancak mahkemelerde yargılanır olması, savunmasız hiçbir vatandaşın hiçbir hükme konu olmaması, --Okuryazarlığın yüzde yüz gerçekleşmesi ile başlayacak medeni seviyeye yükselmesi, Müspet bilimin ve aklın her türlü düşüncelere hakim olması,

-Müslümanlığın asıl kaynaklarına gidilerek milletçe ne olduğunun anlaşılması,

-Atatürk devrimlerinin sarsılmaz prensipler olarak günün iktidarlarınca samimi surette kabul edilmesi,

-Türk milletinde, yeniden bir kurtarıcı aramama bilincinin uyanması, bu şartların gerçekleşmesini düzenleyecek bir Anayasa ve ona göre kurulacak normal demokratik idare

 -Bugün ve her zaman Türk aydınına düşen başlıca görev, düşündüğünü düşündüğü gibi söyleyip yazmaktır. Bu kadarına cesareti yoksa susmak! İtikadımca, başımıza gelen belaların kaynağı, aydınların düşündüklerinden gayrısını söyleyip yazmalarıdır. Yücel; demokratik hukuk devletinin ana ilkelerini hayata geçirmenin önemini ifade eden önerileri günümüzde de güncelliğini korumaktadır.

            26 Şubat 2024 tarihinde İzmir’de APİKAM konferans salonunda YKKED, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Cumhuriyet Gazetesi imecesiyle “Hasan-Ali Yücel’e Saygı” adını verdiğimiz etkinlikle Yücel’in aramızdan ayrılışının 63. Yılında eğitim tarihimize, kamusal eğitime, laik demokratik eğitime, eğitim hakkına, kültür ve sanat dünyamıza yaptığı katkıları konuştuk.  Prof. Dr. Ayfer Kocabaş yönetimindeki YKKED Mandolin Orkestrasının Yücel’in bestelen şiirlerini ve Suzinak bestesini seslendirdiği mini konser sonrası Prof. Dr. Kemal Kocabaş’ın yönlendirici olduğu panelde Doç. Dr. Güzel Yücel, Prof. Dr. Alp Yücel Kaya, Prof. Dr. Doğan Göçmen  konuşmacı olarak yer aldı. Şubat ayının son haftasında tüm YKKED şubelerinde Hasan-Ali Yücel Aydınlığı konuşuldu. Aramızdan ayrılışının 63. Yılında “Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi” Yücel’i saygı ile selamlıyorum….

 

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık