• 17 February 2022, Thursday 11:01
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

ÖZDEMİR ASAF’I  ŞİİRLERİYLE ANMAK

            Ebebiyatımızda özel bir yeri olan şair Özdemir Asaf, 1923 yılında Ankara’da dünyaya gelir ve 28 Ocak 1981 tarihinde İstanbul’da yüzlerce şiir bırakarak aramızdan ayrılır. Bu yazıyla aramızdan ayrılışının 41. yıldönümünde şiirimizin özgün ismi  Özdemir Asaf’ı yaşam öyküsü ve şiirleriyle anmayı amaçlamaktayız.

            Asıl adı Halit Özdemir Arun olan Özdemir Asaf’ın çocukluğu Ankara’da geçer. Yedi yaşındayken, babasını kaybeder. Asaf, babasının kaybını “Babamın öldüğünde aylardan Haziran’dı/O elli dördündeydi ben yedi/ Bir ışık söndüğünde yol yandı/ O kedi bunları nasıl da bildi” şeklinde dizelere döker. Aile daha sonra İstanbul’a taşınır. “Yedi yaşımda Ankara’dan geldim/Babasızlığımı getirdim/İstanbul’da deniz vardı/Denize ilk girişim düşmek yoluyla oldu/ Akşam üzerlerini sevmezdim/Annem ud çalardı güneşi batırırken/Amcamın ölüm haberi daha gelmedi/1922’de Murat dağlarında yüzbaşı Ali Saip/Üç anneannemden ikisini gördüm/On iki teyzemden altısını/Altı dayımdan ikisini/Öbürlerinin hep resimlerini gördüm.” Ailedeki tüm bu değişiklikler Asaf’ın dizelerine yansır.

            Asaf, önce Fransız Erkek Lisesi, sonra Galatasaray Lisesi ve son olarak da Kabataş Erkek Lisesinden parasız yatılı öğrenci olarak mezun olur. Liseden sonra, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine, sonra İktisat Fakültesine kaydolur. Daha sonra buradan da ayrılır ve o dönemde iki yıl olan Gazetecilik Enstitüsüne başlar. Ne yazık ki buraya da ancak bir yıl devam eder ve ikinci sınıfta ayrılır. Servet-i Fünûn/Uyanış Dergisi’nde 1939 yılında yayımlanan bir çeviri ile adı duyulmaya başlayan Özdemir Asaf ismi, “lirik, aşk, tabiat, yalnızlık” gibi temalara odaklı ve Yahya Kemal etkisi hissedilen, çok sayıda dergide  şiirler yazar. Matbaacılık yapar, bar çalıştırır, dolu dolu bir yaşam sürer.  Oktay Akbal, “Servet-i Fünûn Dergisi’nde Özdemir‘e derginin orta sayfasını ayırmıştık, orda kısa kısa yazılar, takılmalar yazıyordu. Bir yandan da şiirler… Kendisine imza olarak Özdemir Asaf adını hepimiz birlikte kararlaştırmıştık.”  İfadeleriyle  Asaf’ın edebiyata girdiği ilk dönemlerdeki tanıklığını yazar.

 

            Asaf, bir dönem  sigorta şirketinde sigorta prodüktörlüğü yapar, ancak kişiliğine uygun bir iş değildir. Yaşadığı bu süreci “Sigorta prodüktörlüğü yaptığım yıllar hayatımın hareketli çağlarına rastlamıştır. Para kazanıyordum. Gençtim. Fakat gözüm parada değildi. Başka isteklerim vardı. İnsan tanımak, değişik günler yaşamak, yer görmek istiyordum. Bu yüzden boyuna geziyor, cebime giren paraları yalnız yeni çevreler yaratmak için harcıyordum. İyi bir sigortacı olamadım. Ama işi yaptığım sıralarda gördüklerim beni doyuruyordu…” 1948-1949 yılları arasında askere gider. Askerliği sırasında eşine yazdığı bir mektupta yazdıkları sonra dizelerine şöyle yansır: “Mum yanıyor, zaman yanıyordu/Erzurum’un köylerinde/ Akşamın ve sabahın erken olduğu/Ali Baba dağının eteklerinde/Geniş vakitler yaşanıyordu.” Asaf’ın yaşamında eşi Sabahat Hanımın özel bir yeri vardır. Ona yazdığı şiirler ve mektuplar kitaplarında geniş bir şekilde  yer alır. Garip şiiri o yıllarda gelişen ve büyüyen  bir akımdır. Özdemir Asaf da bu akımdan bir süre etkilenir.  Yazdığı Altro şiirindeki  dizelerinde bu etki görülmektedir: “Şarkı mı söylüyormuşum/Sokaklarda/Görmüşler/Yere yere bakıyormuşum/Yürürken/Duymuşlar/Sonrasını uydurmuşlar.” “In Vivo” başlıklı şiirinde “Pencerenden bakma denize,/ İnanırsın güzel olduğuna mavilerin/ Renklerini kaybedersin/ Uzaktan/ Bir yatağın vardır senin/ Seninledir/ Uyuyunca kaybedersin” dizeleri yer alır. Asaf  ünlü şiiri “Lavinia”’yı  kadın arkadaşı Mevhibe Bayat için yazar : “Sana gitme demeyeceğim/ Üşüyorsun ceketimi al/ Günün en güzel saatleri bunlar/Yanımda kal/Sana gitme demeyeceğim/Gene de sen bilirsin/Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim/İncinirsin/Sana gitme demeyeceğim/Ama gitme Lavinia/Adını gizleyeceğim/Sen de bilme Lavinia”

            Özdemir Asaf 1962’de Yıldız Moran ile evlenir. Ece Ayhan’a göre, Özdemir Asaf’ın şiirindeki dönemeçte eşi Yıldız’ın belirleyici etkileri söz konusudur. 1956’da “Sen Sen Sen” adlı en lirik aşk şiirlerini kapsayan kitabı yayımlanır. Kitapta yer alan “Sensiz” adlı şiiri: “Sensiz de denizi seyredebiliyorum/ Hem dalgaların dili seninkinden açık/ Ne kadar hatırlatsan kendini boş/Sensiz de seni sevebiliyorum/ Hep boş konuşurduk hatırlar mısın, bula bula/ Karşılaştığımız zamanlarda/ Sen, sevgiden şımaran çocuk/ Ben şaşıran budala”. 1950’li yılların sonunda şiirde “İkinci Yeni” akımı  öne çıkar. Şair,  mesajlarını gizleyerek sezdirmeyi hedeflediği, anlamı karartan ve gizleyen şiirleri bu akıma  yakınsa da, bu yakınlık bir insan olarak yaşadığı toplumdan ve çağdan kopamama kaynaklı ve etkileşim olarak adlandırılan olgu sonucudur (1) yorumu yapılır.  “Birikik İnsan Şarkısı” adlı şiirinde Yapışa yapışa görüyorum/ Evler sürtüne sürtüne geçiyor yanlarımdan/ Duvarlar derilerimi kanatıyor/ Kümelenip sırtıma biniyor bulutlar” dizeleri yer alır. “Kaldım” başlıklı şiirinde de: “Seni düşlerime aldım/ Uykusuz kaldım/. Seni uykularıma aldım/ Düşsüz kaldım/ Başıma aldım, sensiz/ Gönlüme aldım, başsız/ Sensiz, yollarda pulsuz/ Pullarda mektupsuz kaldım/ Sana adlar aradım…/ Ardında adsız kaldım” dizeleri yer alır.

            Özdemir Asaf, 1979 yılında, çocukken geçirdiği akciğer rahatsızlığı tekrarlayan Özdemir Asaf, tekrarlanır. 1980’de barını kapatır. Aynı yıl Aralık ayı başında, beyninde, tümör tespit edilir ve  28 Ocak 1981’de vefat eder.  Ölümünden sonra şiirlerinin toplandığı “Benden Sonra Mutluluk” adlı şiir kitabındaki “Kelebek” şiirinde yaşam hesaplaşması öne çıkar:  “Son isteğin nedir?/ Sorusu/ Çok, çok kolaydır/ ilk isteğin nedir?/Sorusundan/Çünkü/ O soruyu/ Kimse kimseye soramadı/ Korkusundan”. Özdemir Asaf’ın, uzun saçları, kalın bıyıkları, boynundan eksik etmediği atkısı, beresi, pelerini ve “r” harfini söyleyemeyişi ve futbol tutkusu gibi kişilik özellikleriyle edebiyat dünyasında renkli bir isim olarak yer alır.   Şair olmasının yanında aynı zamanda çevirmendi. 1968’de Oscar Wilde’ın “Reading Zindanı Baladı”’nı Türkçe’ye kazandırır. Asaf, ilk baskısını kendi matbaasında yaptığı bu kitabı, eşine şöyle imzalar: “Yaşadığını yazan ile yazdığını yaşayanın bu şiirini çevirmekle iyi ettim, biliyorsun.”

            Behçet Necatigil Özdemir Asaf şiirleri için  “şairdeki ikinci kişi problemini, ikinci kişi ile kendi arasındaki bağlantıları çeşitli yönlerden derinleştirdiği, yaşayışını dolduran davranışları soyutlaştırarak bir düşünce planını yükselttiği, bunu yaparken de, 1950 şiirinin ortak biçim anlayışından ayrı, özel bir dil kullandığı görülür; çelişmeli, oyunlu bir mantık düzeninde mısra sayısını çok kere en aza indirdiği de olur” (2)  değerlendirmesini yapar. Mehmet Fuat ise Özdemir Asaf için “Özdemir Asaf 1950’lerde kişiliğini bulduğu, şiirinin özelliklerini belirgenleştirdiği, zaman, bütün akımların dışında bir şairdi. Düşünceleri, duyguları yoğunlaştırıp kısacık şiirler yazışıyla Uzak Doğu ülkelerinin bilge şairlerine benziyordu” yorumunu  yapar.

            Çağdaş Türk şiirinin özel ismi Özdemir Asaf’ı “Bir şiir bir geceye değer/Bir şiir bir uykuya değer/Bir şiir bir uyanmaya değer/Bir şiir bir sigaraya değer/Bir şiir bir rakıya değer/Bir şiir bir şarkıya değer/Bir şiir bir türküye değer/Bir şiir bir ağrıya değer/ Diye-diye…” “ Bilseydi Eğer” şiirindeki dizeleriyle selamlıyorum. Anısına saygıyla…

Kaynakça:

1) http://www.leblebitozu.com/ozdemir-asaf-hayati-siirleri/

2)Asaf Özdemir (2021), Çiçek Senfonisi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık