• 01 April 2016, Friday 19:16
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

PISA 2015 sonuçları ve Türkiye

Haftada Bir / Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ - kekocabasgmail.com

“Uluslararası öğrenci değerlendirme programı” (PISA);  “Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü” (OECD) tarafından 3 yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren dünyadaki en kapsamlı ölçme değerlendirme sistemidir. 2000 yılından beri üç yılda bir dünya ekonomisinin % 90’ını temsil eden ülkelerin 15 yaş grubu öğrencileri bu sınavlara girerek eğitim sistemlerinin uluslararası arenadaki yerini görmektedir. PISA sınavları, 2003’te 30’u OECD üyesi, toplam 40 ülkede uygulandı. 2006’da programa 17 yeni ülke eklenince ülke sayısı 57’ye çıktı. 2009’da ülke sayısı 64 oldu. Türkiye 2003’de PISA’ya katıldı. 3 ayrı dönemde yaklaşık 5 bin öğrenciyle sınavlara katıldı.

Türkiye, bu sınavlara 2003 yılından beri girmekte olup şimdiye değin beş kez bu sınavlarda yer almıştır. PISA sınavı, her ülkenin eğitim sisteminin 15 yaş grubu gençlerini fen, matematik ve okuma becerileri konusunda ne denli iyi eğittiğini ölçmeyi amaçlamaktadır. Bu sınavlarda temel becerilerin yanısıra “eleştirel düşünce, analiz, muhakeme, sentez ve yaratıcılık” gibi farklı beceriler de ölçülmektedir. PISA’nın en önemli yararlarından biri, sonuçlar açıklandığında dünya kamuoyunu eğitimi konuşur hale getirmesi ve bazı ülkelerin de “PISA şoku” geçirerek eğitim reformu çalışmalarına hız vermesidir. PISA ve benzeri uluslararası veriler ışığında eğitim sistemimizin eksikliklerini doğru tanımlamak sistemin işleyen taraflarını daha iyi işletmek, aksayan taraflarını da eldeki verilerle düzenlemek öncelikli olmalıdır.

Türkiye, PISA sonuçlarından en az yararlanan ve alınan verilere göre yeni eğitim politikaları geliştirmeyen bir ülkedir. Türkiye’nin PISA-2012 sonuçları incelendiğinde ortaya çıkan, okuma becerisi ve fen alanlarında kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre 38 puan farkıyla daha başarılı oldukları gerçeğidir. Türkiye 65 ülke arasında matematikte 448 puanla 44. sırada, okuma becerisinde 475 puanla 41. sırada, fen alanında ise 463 puanla 43. sırada yer almıştır. Bu üç alandaki sonuç OECD  ortalamasının altındadır.

Geçen haftalarda PISA-2015 sonuçları açıklandı. 64 ülke arasında Türkiye  matematikte 45’inci, okumada 37’nci, fen dalında ise 41’inci sırada yer aldı. Matematik dalında Şanghay (Çin), Singapur, Hong Kong (Çin) ve Kore ilk sırayı aldı. Okumada Şanghay, Hong Kong ve Kore ilk 3’ü paylaştı. Bilimde-fende ise Şanghay, Estonya ve Hong Kong ilk üçe girdi. Rapora göre, en kötü durumdaki ülkeler  Matematikte; Endonezya, Peru, Kolombiya, Okumada en kötü durumda olanlar; Peru, Katar, Kazakistan, Bilimde ise  Peru, Endonezya ve Katar olarak sıralandı.

PISA 2015 sonuçları Türkiye açısından, okuduğunu anlama ve fen bilimlerinde küçük bir gelişmeyi işaret ediyor. Ama halâ OECD ortalaması altında ve sıralamadaki yerimiz değişmedi.

Dünyadaki yaklaşık 18 milyon öğrencinin matematik, okuma ve bilim dallarındaki performansları incelendiğinde PISA 2015 sonuçlarına göre 34’ü OECD ülkelerinde okuyan 64 ülkedeki 15 yaş grubu öğrencilerin yaklaşık 4.5 milyonu yani dörtte biri matematik, okuma ve bilimde başarısız.

PISA-2012 ve PISA 2015 sonuçlarını karşılaştırırsak; Türkiye 65 ülke arasında 3 yıl önce de genel ortalamada 45. sıradaydı, bu durum değişmedi. Matematik’te 44’üncü sıradan 45’inci sıraya geriledik. Okuma anlamada 2009’da 41. olurken, 2012’de 42. ve son raporda 37. sırada yer bulduk ve 3 yıl öncesine göre 5 sıra ilerleyerek 37’inci olduk. Fen Bilgisi’nde ise 2 sıra ilerleyerek bir öncekinde 43 olan sıramız 41 oldu. 3 yıl önce de Yunanistan, İsrail ve Rusya’nın gerisindeydik, yine gerisindeyiz.

Türkiye’de PISA 2012’de matematikte öğrencilerin yüzde 42’si, fen bilimlerinde yüzde 26.4’ü ve okuma testlerine katılanların ise yüzde 21.6’sı düşük performans göstermişti. Bu oranlar Türkiye’deki toplamda 15 yaş düzeyindeki öğrenci sayısına bölündüğünde, 965 bin öğrenciden 405 bininin matematik, 208 bininin okuma, 254 bininin fen bilimleri ve 150 bininin ise her üç alanda düşük performansa sahip olduğu görülüyor. Bu rakamlar, okullarımızın işlevini ve eğitimin niteliğini göstermek anlamında çarpıcıdır.

OECD’nin sınav sonrası hazırladığı raporuna göre, Türkiye’deki başarıyı en çok “sosyo-ekonomik” durum ve “sınıf tekrarları” etkiliyor. Yani ülkedeki eşitsizlikler, yoksulluk ve niteliğini kaybeden okul gerçeği öne çıkıyor. Rapora göre Türkiye’de PISA 2012 matematik testine katılan öğrencilerden sınıf tekrarı yapanların yüzde 77.4’ü ve sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlıların yüzde 56.9’u düşük performans gösteriyor. OECD’nin genel bulgularına göre düşük performanslı öğrenciler okula ve öğrenmeye karşı olumlu bir tutum geliştirmekte zorlanıyor. Bu öğrenciler iki haftada bir ya da iki kez okula gitmiyor veya kaçıyor. Öğretmenlerin daha destekleyici olduğu okullarda eğitim alan öğrenciler daha iyi performans gösteriyor. OECD, öğretmenlerin öğrencilere karşı tutumlarının önemini de hatırlatıyor. Bu veriler okullar arası eşitsizlik ve öğretmen niteliğinin önemini ortaya çıkarıyor. Tüm bu sonuçlarla ilgili ortaklaşılan öneriler; okul öncesi eğitimin zorunlu olması, öğretmen niteliğinin geliştirilmesi ve okullar arasındaki farklılıkların azaltılması, toplumsal cinsiyet ile ilgili duyarlılık vb. şeklinde gelişiyor.

Köy Enstitülerinin 76. kuruluş-kutlama etkinliklerine hazırlandığımız bu günlerde tüm bu veriler ışığında son 14 yıldır dinselleştirilmiş, piyasalaştırılmış bir sistemi aşmak adına  “Eğitim Reformu” talebini, arayışlarını ülke gündemine katmak gerekiyor. Ne dersiniz?


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık