• 18 November 2025, Tuesday 18:23
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

KASIM GÜNLÜĞÜ

Nazım Hikmet 20 Kasım 1945 tarihinde Bursa cezaevinde Piraye için yazdığı şiirde: “ Saksılarda hâlâ tek tük karanfil bulunursa da/ovada güz nadasları yapıldı çoktan/tohum saçılıyor/Ve zeytin devşirilmekte/Bir yandan kışa girilmekte/bir yandan bahar fidelerine yer açılıyor/Bense hasretinle dolu/ve büyük yolculukların sabırsızlığıyla yüklü/yatıyorum demirli bir şilep gibi Bursada...” diyerek adeta sonbaharın son ayı olan  Kasım’ı  anlatır. Sonbahar ve ayları  üzerinde çokça şiir yazılan, şairlerin mevsimidir. Kasım ayı ise özellikle zeytin hasadının, kasımpatı çiçeklerinin hayatımızda  ışıl ışıl parladığı, umut saçtığı bir  aydır.

            Sonbahar, aynı zamanda 6 Ekim Dünya Öğretmenler Günü, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal’in sonsuzluğa uğurlandığı 10 Kasım ve 24 Kasım Öğretmenler günü etkinliklerinin gerçekleştiği zaman dilimine karşılık gelir. 22 Ekim 2025 tarihinde Balıkesir Kitap Fuarında  YKKED-Balıkesir Şubemizin düzenlediği panelde “2025 Türkiye’sinde Eğitim” başlıklı panele Prof.Dr.Ethem Duygulu ile birlikte katıldık. Balıkesir’de ilk kez kitap fuarı  düzenleniyordu ve ilgi çok büyüktü. Panel öncesi Balıkesir şubemizin kitap standında kitaplarımızı imzaladık, konuklarla söyleştik. Panelde yaptığımız konuşmada eğitimin ülkenin en  önemli sorunlarından biri olduğuna işaret ederek  okul öncesinden yükseköğretime ülkenin kapsamlı bir eğitim reformuna olan gereksiniminin altını önemle çizdik. Niteliğini kaybeden, dinselleşen, piyasalaşan bir eğitimle yol alınamayacağına  vurgu yaptık.  Son 25 yılda YKKED çalışmalarında “Nasıl Bir Eğitim Reformu” başlığı ile Balçova Belediyesi ile yaptığımız ve kitaplaştırdığımız çalışmaları özetledik. Ülkenin öğretmen yetiştirmedeki sorunlarını ve nitelikli öğretmen yetiştirilmesi ile ilgili önerilerimizi ortaya koyduk. İzleyecilerle panel sonrası söyleşiye devam ettik.

            27 Ekim 2025 günü ise Bornova’da YKKED-Bornova şubemizin Bornova’daki diğer demokratik kitle örgütleriyle  birlikte düzenlediği “Cumhuriyet ve Eğitim”  başlıklı paneldeydik. Bu panelde 1923-1946 arası Cumhuriyet Eğitim Devriminin kazanımlarına değindik  ve günümüzle karşılaştırılmasını özenle yaptık. Mustafa Kemal’in, Vasıf Çınar’ın, Mustafa Necati’nin, Dr.Reşit Galip’in, Saffet Arıkan’ın, Hasan-Ali Yücel’in ve İsmail Hakkı Tonguç’un Cumhuriyet Eğitim Devrimine katkılarını ifade ederek  günümüzün eğitim yöneticileri ile onlar arasındaki çağ farkının altını çizdik. Köy Enstitülerinin laik, demokratik, kamusal, bilimsel eğitim anlayışını  ve eğitim tarihimizdeki yerini önemle vurguladık. Yine Balıkesir’de olduğu gibi bir eğitim reformu talebinin ülke gündemine acilen girmesi gerektiğini işaret ettik.

            8 Kasım 2025 Cumartesi günü Muğla Akyaka’daydık. Ortaklar İlköğretmen Okulu 1972 ve 1974 mezunlarının geleneksel buluşması vardı. Yaklaşık 60 arkadaşla Azmak kenarındaki bir restoranda kucaklaştık,  parasız-yatılı, laik, karma eğitim gördüğümüz o güzel günleri konuştuk yemek boyunca. Okula başladığımızda 11 yaşındaydık. Birlikte büyümüştük.  Şimdi ise 70’li yaşlardaydık.  Ama hiçbir arkadaşımızın gözündeki ışık sönmemişti. Bu coşkuyla  hep birlikte türküler ve “Alnımızda bilgilerden bir çelenk” sözleriyle başlayan Öğretmen Marşını söyledik. Geç saatlere kadar süren yemek ve sabah kahvaltısında  okul günlerini konuştuk, kaybettiğimiz arkadaşlarımızı andık. Akyaka dönüşünde öğretmen yetiştirmede parasız yatılılığın ne denli önemli olduğunu düşündüm. Günümüzde nitelikli öğretmen yetiştirme adına eğitim fakültelerinin Köy Enstitüleri penceresinden esinlenerek uygulama ağırlıklı, öğrenci merkezli bir anlayışla yeniden yapılandırılması gerektiğini düşündüm. Çözümün bazı arkadaşlarımızın ütopik “öğretmen üniversiteleri” çözümünde olmadığının altını önemle çizmek isterim. Zira bu yaklaşım, ülkenin 102 yıllık öğretmen yetiştirme geleneğini yok sayıyor  ve evrensel üniversite anlayışıyla örtüşmediği çok açık. Benzer şekilde  siyasal iktidar da Milli Eğitim Akademileriyle  43 yıllık eğitim fakültelerini  yok etmek istiyor, altını boşaltıyor.

            Önümüzdeki günlerde 26 Kasım 2025 Çarşamba günü Tire Kent Konseyinin düzenlediği “Cumhuriyet Eğitim Devriminden Günümüze Eğitim ve Öğretmen” başlıklı panelde arkadaşım Prof.Dr.Ahmet Yıldız ile beraber olacağız. Bu panelde Türkiye’nin güncel eğitim sorunları yanısıra  nitelikli öğretmen yetiştirme adına önümüzdeki süreçlerde neler yapılması gerektiği ve bu konuda kamuoyunda dile getirilen bazı bilimsel ve evrensel ilkelerden uzak anlayışlara karşı düşüncelerimizi ortaya koyacağız. 27 Kasım 2025 tarihinde ise İzmir’de Rotary Klüplerinin ortak toplantısında “Cumhuriyet Eğitim Devrimi ve Köy Enstitüleri”  başlıklı bir konuşmayı gerçekleştireceğiz. Bu konuşmada eğitim tarihimizin aydınlık sayfası olan Köy Enstitülerinin kazanımlarını izleyicilere aktararak günümüze bu kazanımlardan neler taşınabileceğini tartışmayı umuyorum. Görüldüğü gibi Sonbahar, okul mevsimi, şiir mevsimi olduğu kadar Cumhuriyet ve kazanımlarını konuştuğumuz bir mevsim.

KASIM VE ZEYTİN

            Attila İlhan bir şiirinde  “Elinin arkasında güneş duruyordu/Aylardan kasımdı, üşüyordu” dizelerine yer veriyordu. Kasım ayının ilk iki haftasında Muğla’da köydeydik. Sabahları çok soğuk, akşam saatlerine kadar güneşli ve tekrar soğuyan bir hava vardı. Kasım ayı aynı zamanda zeytin toplama ayıydı. Tüm köy zeytin topluyordu… Zeytin  yoksul halk kesimlerinin  mutfağının en önemli öznesi. Üniversiteden emekli olunca Nazım’ın dediği gibi “Yetmişinde bile zeytin dikeceksin” dizelerindeki gibi bahçeye beş adet zeytin fidanı dikmiştim. Her köye gidişimde ilk işim o zeytinleri sulamak, altını çapalamak ve onlarla konuşmak oluyor. Bu zeytinlerin her biri bu yıl 4-5 tane zeytini bize armağan ettiler. Büyük mutluluktu benim için… Köyde  Değirmendere denilen bölge tam bir zeytin ormanıydı.  Her yer zeytin ağacı. Eşimin burada  zeytin ağaçları vardı ve  bu zeytinler toplanacaktı.  Ağaçların üçte birinde zeytin vardı. Üç günlük bir çalışmayla  mitolojik ağaçların ürünlerini topladık. Bazı ağaçların tepesine ulaşamadık. Onları da kuşlara armağan ettik. Zeytin toplamak büyük emek isteyen bir uğraş. Kasım ayı sonunda  gezegenimiz kış aylarına, fırtına, yağmur, kar, boran ile  zor bir mevsime merhaba diyecek. Orhan Veli kış mevsiminin zorluklarını  “En delikanlı mevsimdir/Yüzüne yüzüne vurur yalnızlığını”  dizeleriyle şiirine taşır.

            Yazıyı Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nde Kasım  1945’te yazdığı bir şiirle başladık. Yine Nazım’ın bir başka Kasım şiiriyle tamamlayalım: “Damardan boşanan kan gibi ılık ve uğultulu/son lodoslar esmeye başladı/Havayı dinliyorum/nabız yavaşladı/Uludağda, zirvede kar/ve Kirazlı-yaylada şahane ve şipşirin yatmış uykudadır/kırmızı kestane yapraklarının üstünde ayılar/Ovada kavaklar soyunuyor/İpekböceği tohumları kışlaklarına gitti gidecek/sonbahar bitti bitecek/nerdeyse girecek gebe-uykularına toprak/Ve biz yine bir kış daha geçireceğiz /büyük öfkemizin içinde/ve mukaddes ümidimizin ateşinde ısınarak...”


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık