• 08 December 2017, Friday 18:36
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

‘Eğitimde Ne Yapmalı’yı konuşmak …

 

Haftada Bir / Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ kekocabasgmail.com

Yaklaşık on beş yıldır ülkenin eğitim sorunları üzerinde yazıyoruz, çiziyoruz, konuşuyoruz. Yazmakla da kalmıyor üniversite birinci sınıf öğrencilerinde eğitimdeki nitelik kaybını yıllar içinde acıyla da görüyor ve sonuçların ne denli ağır olduğuna tanıklık da ediyoruz… Bu böyle gitmemeli, rasyonel akıl egemen olmalı ve eğitimde akıl ve bilimin ışığında, pedagojinin evrensel ilkeleri ile ulusal özgün deneyimler harmanlanarak “Eğitim Reformu” tartışmaları ülke gündemine girmelidir ve ülkenin tüm çocukları ve onların geleceği için “kamusal nitelikli eğitimi” temel alan eğitim reformunu artık siyaset kurumu, eğitim örgütleri iş edinmelidir.

OECD, ülkelerin pek çok sorunları üzerinde sayılara dayalı raporlar yayınlıyor. OECD 2015 raporuna göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında okuldan kaçan, okulu terk eden öğrenci oranı bakımından birinci sırada… Özellikle Türkiye, kız öğrencilerin eğitimi erken terk etme oranında Avrupa ülkelerine fark atıyor. Gençlerin değerlendirildiği rapora göre, Türkiye’de kız öğrencilerin yüzde 39’u, erkek çocukların yüzde 35’i okulu bırakıyor ya da bırakmak zorunda kalıyor. Okulu terk nedenlerinin çok yoğun bir şekilde araştırılması gerekir. Okul, özgürleşme, toplumsallaşma, birey olma yetilerinin kazanıldığı yerlerdir. Görülüyor ki terk eden çocuklarımız bu yetilerle buluşamıyorlar… Tüm bu süreçte çocuk okulu neden terk eder sorusunun yanıtları önemlidir. Çocuk okulda aradığını bulamamakta mıdır? Okul çocuğun beklentilerini verememekte midir? Çocuklar okulda neden mutlu değildir? Tüm bu sorular yanıtlarını aramaktadır.

Türkiye, 2003 yılından beri her üç yılda bir yapılan PISA yarışmalarına katılıyor. Uluslararası OECD ülkeleri arasında yapılan bu sınavlar ülkedeki eğitimin niteliğini göstermesi anlamında nesnel çarpıcı sonuçlar veriyor. 2015 PISA sonuçları Türkiye için tam bir felaket ve tüm PISA sonuçlarının en olumsuzu. Fen, Matematik ve Türkçe’de 50. sırada… İşin en ilginç tarafı, son on beş yıldır ülkenin eğitim politikalarını yönetenlerin PISA sonuçlarına bakarak önlem almaya, niteliği artırmaya yönelik ciddi çabaları da yok…

 

Geçen haftalarda ilginç bir haber basına yansıdı. Milli Eğitim Bakanlığı, adını “Yerli PISA” olarak tanımladığı ABİDE (Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi) sonuçlarını yayınladı. Sonuçlar PISA ve TIMMS sonuçlarından farklı değildi… Türkçe testine giren 34 bin 700 kişinin yüzde 3.6’sı temel altı, yüzde 22.4’ü temel, yüzde 44.6’sı orta, yüzde 23’ü orta üstü, yüzde 6.4’ü ise ileri yeterlilik düzeyinde çıktı. Matematik testinde ise 34 bin 658 öğrencinin yüzde 26.4’ü temel altı, yüzde 33.6’sı temel, yüzde 28.7’si orta, yüzde 8.2’si orta üstü, yüzde 3.1’i de ileri yeterlilik düzeyinde çıktı. Fen bilimleri testine giren 34 bin 693 kişiden yüzde 17.9’u temel altı, yüzde 34.4’ü temel, yüzde 33.3’ü orta, yüzde 10.3’ü orta üstü, yüzde 4.1’i de ileri yeterlilik düzeyinde bulunuyor. Sosyal bilgiler de ise teste giren 34 bin 711 öğrencinin yüzde 6.3’ü temel altı, yüzde 25.7’si temel, yüzde 40.9’u orta, yüzde 16.8’i orta üstü, yüzde 10.3’ü ise ileri yeterlilik düzeyinde çıktı. Özellikle matematik, fen ve diğer sonuçlar çok düşündürücü, okullar çocuklara artık temel bilgilerin verilmesinde çok gerilerde mi kaldı? Neden böyle oluyor? sorularının yanıtları önemini korumaktadır…

 

Tüm bu verilere bir başka pencereden bakarak irdelemeye çalışalım. Geçen yıl Türkiye’de ÖSYS’ye 2 milyon 256 bin öğrenci başvurdu, bunlar sınava girdi ve bir milyon 750 bini tercih yapma hakkı kazandı. Sonuçlar açıklandığında ilginç bir tablo karşımıza çıktı. Öğrencilerin 800 bini tercih yapmamış ve üniversitelerde 322 bin boş kontenjan kalmıştı. Telaşlanan YÖK, öğrencileri arayarak “neden tercih yapmadınız?” sorusunu sorduğunda alınan yanıtlar çarpıcıydı. Öğrencilerin ifadeleri “Üniversitelerin beni geleceğe hazırlayacağını düşünmüyorum ve bu alanda iş bulamayacağıma inanıyorum” şeklindeydi. Tüm bu verileri toptan değerlendirdiğimizde öğrencilerin eğitim yoluyla yaşamlarını değiştirme umutlarını kaybetmekte olduğu gibi acı bir gerçeklik karşımıza çıkıyor… Bu sonuçlar acıdır, sıkıntılıdır ve ülkenin demokratik siyaset kurumu, tüm eğitim bileşenleri bu çok ciddi durum üzerine düşünmeli, kafa patlatmalıdır. Zira umut okulda yani eğitimde olmalıdır.

 

‘Ne yapmalı’, içinde yaşadığımız kaotik süreçte tartışmamız gereken en önemli soru. Tüm bu eğitim sorunlarının ortaya çıkmasında ülkeyi yönetenlerin on beş yıllık eğitim politikalarının neden olduğu çok açık… Eğitimi ana okullarına kadar dinselleştiren, akıl ve bilimden uzaklaştıran, eğitim yönetimi kadrolarında liyakatı değil de yandaşlığı öne çıkaran bir eğitim politikası iflas etmiştir. Son on beş yıl okul ve caminin, öğretmen ile imamın işlevlerinin karıştırıldığı bir dönem olmuştur. Bu durum mutlaka düzeltilmelidir.

Diğer bir temel sorun, eğitim fakülteleri, eğitimin en önemli öznesi olan nitelikli öğretmeni yetiştirememektedir. Bu sorunları artık tartışmak ve konuşmak zamanı gelmiştir.

Okullarımızı ülkemiz ve çocuklarımız için tıpkı Köy Enstitülerinde olduğu gibi “eğitim cennetine” dönüştürmek güncel bir görevdir.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık