• 17 December 2025, Wednesday 10:21
Prof. Dr. KemalKocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

YENİ BİR YILA HAZIRLANIRKEN

            Bugün 17  Aralık 2025. İzmir’de  hava soğuk. İki hafta sonra 2026’ya merhaba diyeceğiz. İzmir’de caddeler, mağazalar kırmızı ağırlıklı renklerle, tüketime davet eden reklamlarla donatılmış,  AVM’ler de ağaçlar ışıklandırılarak  yeni yıla hazırlanıyor. 2026 ya  girerken çocukluğumun yılbaşı algısı ve 2025 Türkiye’sinden kesitlerle bir köşe yazısı yazmak  istedim.

            Çocukluk dönemlerimde Kavaklıdere’nin kışı çok sert geçerdi. O nedenle  yılbaşı gecesi deyince aklıma hep karlı bir gün, üzerinde çayın fokurdadığı yanan bir soba ve aile çevresiyle hep birlikte oynanan tombala gelir.  Akşam  yemeği için çok özel hazırlık yapılmazdı. Ama  o akşam sobada pişirilen kestane, kuru üzüm, ceviz, incir ve kış meyveleri ikram edilirdi konuklara. İlerleyen saatlerde de mısır patlatılırdı. O yıllar hiç unutulmuyor.  O günleri düşününce Edip Cansever’in "Gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk/ Hiçbir yere gitmiyor" dizeleri aklıma gelir hep.

            2025’in son günlerine gelirken Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in vefatından altı ay sonra 14 Aralık günü 37 yaşındaki Manisa Şehzadeler Belediye Başkanı Sevgili Gülşah Durbay’ın vefat haberi hepimizi sarstı. 15 Aralık günü yapılan on binlerin katıldığı cenaze törenini televizyonda  izlerken büyük bir acı yaşadık. Sosyal medyada Gülşah kızımız güler yüzlü fotoğrafının altında yer alan: “Cumhuriyet, Manisa’nın bir köyünde doğan bir kadının Şehzadeler’e belediye başkanı olabilme ihtimalidir” ifadesi ile adeta Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin kadın devrimini selamladı. 2025 yılında yakın  çevremizden ve ülkede pek çok güzel insanı kaybettik. Her kayıpta yalnızlaşıyoruz. Bir Cumhuriyet kadını olan Sevgili Gülşah Başkanın tebessüm eden fotoğrafını hiç unutmayacağız.

            31 Aralık günü sadece yılbaşı değil, aynı zamanda insanın, toplumların kendileriyle hesaplaştığı bir gündür. “Ben bu yıl ne yaptım?” Sorusunun yanıtlarının arandığı bir özeleştiri günüdür. Kendime, aileme,  ülkeme, insanlığa dair neler yapabildim sorusunu hep sormak gerek. Zira yaşamınızdan bir yıl geçiyor ve hayat çok hızla akıyor. Murathan Mungan: Bir yıl daha bitiyor/Düşlerim, tasalarım, yarım kalmış onca şey/Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden/Bana mı öyle geliyor/Yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman/İnsan yaşlanırken?” yılbaşı algısını dizelerine yukarıdaki gibi aktarıyor. Kendi yaşamımda uzun yıllardır 31 Aralık günü gündüz saatlerinde beyaz bir akışkanla önce kendimle hesaplaşma saati ayırırım ve bir yılın muhasebesini yapmaya çabalarım.  Özdemir Asaf: Çocukken güneş olmak isterdim/ Sonra anladım ki en iyisi çocuk olmak/ Çünkü güneşten sıcaktı kalbim/ Büyüdüm derken yaşam denen ayazda üşüdüm/ Soğudu buza döndü kalbim/ Ne güneş olabildim, ne çocuk kalabildim” dizeleriyle  yaşam denilen bu süreci özetliyor adeta.

            2025’in son aylarında ülke gündeminde TUİK rakamlarının aksine hayatlarımızı daraltan ekonomik kriz,  eğitimin  yoğun sorunları, MESEM tartışmaları, barış süreci ve TBMM’nde yaşanan tartışmalar  yer aldı. Bakanlığın yaptığı protokala göre Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) öğrencileri haftada bir  gün okulda teorik eğitim, dört  gün işletmelerde pratik eğitim almakta…Ancak işletmelerde kontrol ve denetim olmadığı için öğrenciler gece geç saatlere kadar ve hafta sonu da çalıştırılmaktadır. Meslek lisesi öğrencileri için okulun, öğrenciler için bir sosyalleşme, toplumsallaşma  ortamı olma özelliğini kaybettiği çok açık. Bu süreç adeta çocuğu eğitim dışına bırakmaktadır. Son iki yılda çocuk yaşta 17 öğrencinin iş kazalarında öldüğü basında ve açıklamalarda yer almaktadır.  Geçen haftalarda Türkiye İşçi Partili (TİP) 17 genç, “öğrenciler ölmesin, çocuk işçiliğine, ucuz işgücüne hayır”  diyerek düzenledikleri protesto gösterisiyle  konuyu ülke gündemine yeniden taşıdılar. 16 genç insan bu nedenle tutuklandı. Tutuklanan gençlerin aileleri yan yana gelerek, bir insani durumu ve eğitimin piyasalaşmasını hayır dedikleri için çocuklarıyla gurur duyduklarını ifade eden açıklamalarda bulundular.

            2025 yılının en önemli gelişmelerinden birisi de TBMM’nde kurulan Barış Komisyonu oldu. Ülkemizde terörün sonlanması tüm yurttaşların ortak istemidir. Ancak ülkede yaşanan kayyum uygulamaları, yargının siyasetin dizayn etmek amacıyla kullanılması, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, tutuklu belediye başkanları, medya üzerindeki baskılar  nedeniyle toplumsal destek bulamamaktadır. Ülkenin öncelikle  demokratik hukuk devleti olması yolunda  atılacak adımlar olmadan bu komisyonun işi zor görünüyor.

            2026’ya girerken ülkenin en önemli sorunun gelir dağılımındaki eşitsizlik ve örselenen adalet duygusu olduğunun altını önemle çizmek isterim. O nedenle de kutlamalarda  kimimiz evlerde televizyon karşısında, bazılarımız en az 3 bin liradan başlayan restoranlarda veya otellerde, kimilerimiz de yılbaşından habersiz ekmek derdinde kahve, otogar köşelerinde  olacak.    Tüm bunlara rağmen yılbaşı akşamları genellikle iyimserliklerin öne çıktığı anlardır. Sosyal medya ve telefonlarla yakın çevremize, dostlarımıza hep güzellik, barış ve umut dolu mesajlar iletmeye çabalarız.  31 Aralık akşamı iyi şeyler düşüneceğiz. Yine her şeye rağmen umut, barış, adalet ve  demokrasi dileyeceğiz.  

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık