• 20 February 2018, Tuesday 18:58
FikretÇoban

Fikret Çoban

Kendi çağında yaşa, ama onun tutsağı olma!

Hayata Dair / Fikret ÇOBAN

Bizi yönlendiren, öyle değil de böyle düşünmemizi isteyen “güçlerin” ne kadar farkında olarak yaşıyoruz.

Bize sunulan ‘gerçeğin’ ne kadar gerçek olduğunu biliyoruz. Hani, ‘gerçeğin donunu giyene kadar yalanın altı kez turladığı dünyada’ biz gerçeği nasıl görünür kılacağız. Yani aklın, gözün gördüğünü diğer akıllar, gözler ne zaman görecek. Yoksa böyle gelmiş böyle gitsin mi, ne yapsak değiştiremeyiz mi diyeceğiz?

Kurtarıcı mı bekleyeceğiz, mutlaka biri bir gün çıkar mı diyeceğiz, ama hayat boşluk tanımıyor!

 

Yaşadığım mekanlara ve bulunduğum değişik ortamlara bakarım, insanların içine bakarım, ne konuştuklarına, güncel olana nasıl yaklaştıklarına hep dikkat ederim. O söylediklerini ne kadar kendi akli denetiminden geçirip geçirmediğine, süzme bilgiler mi, hazır bilgiler mi olduklarına bakarım.

 

Aslında biz kendimizi özgür sanırken, söylediklerimizin doğru olduğunu sanırken, “şartların ve çevrenin bizi kuşattığını” unuturuz ve neden olması gerektiği gibi değil de “merkez güçlerin” istediği gibi düşünüp olduğumuz yerde döner durarız.

 

Birey olarak içinde yaşadığımız çevrenin kültürel kodlanışı bizi de kodlar. Ve bu hazır bir çevredir, birikmiş olandır. Bizim davranışımız, tepkimiz, fikrimiz içerden ya da dışardan gelen uyarıcılar sayesinde işleyen bir mekanizmadır. Onun için insan ancak yaşadığı toplum düzeni içinde birlikte özgür olabilir. Yani biz içinde yaşadığımız düzene uymuyorsak elbette karşı çıkarız ama bu, olanla olması gereken arsındaki ilişkidir. İnsan kendinden ve onu çevreleyen tabii ortamdan kurtulamaz ama onunla birlikte özgürleşme süreci yaşar. Nasıl ve hangi güçlerin bizi kontrol ettiğini ve yine hangi güçler sayesinde özgürleşeceğimizin farkına varırsak, zaten özgürlük başlamıştır.

 

İnsan kimliğinin içinde bulunduğu koşulların eseri olması ve esas bunun farkında olmaması bireyi daraltan körlüktür. Yani kendimiz baksak, bizi bize bıraksalar gördüğümüzden daha geniş görürüz. Ama öyle değil işte, zamanla aklımız bir denetim mekanizmasına takıldıktan sonra, iç irademiz birilerinin eline geçtikten sonra neyi ne kadar göreceğimiz, neye karşı çıkacağımız bizim karar yetkimizin dışına çıkıyor.

 

Biz “otoritenin-yönetenlerin” istediği gibi olursak, onların istediği gibi düşünürsek, yer-içer-ürersek bir sorun yok. Ne yapalım, böyle gelmiş böyle gitsin dersek bir sorun yok aslında... Ama bir sorun var ve bunun çözülmesi gereken bir sorun olduğunu görenler var, tarihte vardı şimdi de var.

 

Hayat bir değişim üzerine kuruludur. Her değişim yeni değişimleri beraberinde getirir. Bizim içindeyken yaşadığımız değişimi kabul edip ondan sonra başka değişimler olmayacağını söylemek ya da içinde bulunduğumuz koşulları ebedileştirmek, bizim ne kadar kendi aklımızı kullandığımızla ilgilidir.

 

“Tabii ki kendi çağımızda yaşayacağız ama onun tutsağı olmayacağız.”

 

Demlenmiş Sözler ...

İp der ki ipin ucuna:

İpin ucunu sakın kaçırma,

uçurtmadan sorumluyuz!

Uçurtma der ki kuyruğuna

Havaya kuyruk sallama

Çocuklardan sorumluyuz!

(Özdemir Asaf)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık