• 30 January 2018, Tuesday 21:47
FikretÇoban

Fikret Çoban

Ey Yağmur Bulutu, ‘Onlara sen anlat, savaş kötüdür!’ de

Hayata Dair / Fikret ÇOBAN

Bahçelerin çiçeklenme dönemlerinde hava çok temiz olur. Gökyüzü açık, ufuk geniştir. Her şey güzeldir.

Oturduğum yerden işte o güzellikleri seyrediyordum. O sırada emektar postacımız Temirşal geldi yanıma. Selam verdi, nasılsın dedi, biraz telaşlı geldi bana. Sık sık öksürüyor, bir şeyler konuşuyordu ve çantasını karıştırıyordu.

 

-Sana bir mektup var galiba, dedi. Çantadan mektubu çıkarışı, tavırları biraz canımı sıktı doğrusu...

-Mektup kimden geliyor, dedim.

-Mayselbek’ten galiba, diye kekeledi.

 

Yine o sırada komşumuz eski asker Bektursun geldi yanıma, sürüne sürüne...

“Aaa...” dedi, “Mektup Mayselbek’ten geliyor” dedi.

-Hadi okusana, ellerin niye titriyor, ne oldu, dedim.

 

Ayağını güçlükle uzatıp oturdu, bükemiyordu, biri yoktu zaten. Savaşta kaybetmişti.

Okumaya başladı, daha ilk satırda anladım.

-Ah yavrum, sevgili oğlum!

 

“...Görüyorsun ya anacığım, zaman geçince benim doğru hareket ettiğimi daha iyi anlıyorsun. Bir ana olarak bana hesap sormaya her zaman hakkın var. Ama sana bu sorunun cevabını çok sonra tarih verecektir. Benim söyleyeceğim şudur. Savaşı biz istemedik. Bu savaş herkesi can evinden vuran çok büyük bir yıkımdır. Bu savaş canavarını etkisiz hale getirip, bize anamızın yüzünü göstermediler. Benim idealim savaş kahramanı olmak değildi. Ben bir öğretmen olmak istiyordum. Candan istediğim şey öğretmen olmaktı. Ama elime beyaz tebeşir, cetvel yerine silah tutuşturdular. Bunun sorumlusu da ben değilim, yaşadığımız devir böyle istedi...”

 

Bir rüyadan uyanır gibi, ağır başımı yavaşça kaldırdım. Avluda, önceki oğlumun ölümündeki gibi yine sesiz bir kalabalık toplanmıştı. Hiç kimse ağlamıyordu. Oğlum öyle istemiş çünkü, öyle yazmış. Kadınlar koluma girip kalkmama yardım ettiler. Ayağa kalkınca bir rüzgar çıktı, elma ağaçlarının çiçeğini başımıza döktü. Ötelerde, dorukların sonsuza uzandığı yerde sere serpe bir mavilik uzanıyordu, gökyüzünde. Ta içimde bir sızı, bir acı vardı. Büyük acımı bağıra bağıra bütün dünyaya duyurmak istiyordum.

 

Ey benim sevgili tarlam, şimdi hasat bitti, sen dinleniyorsun ve için acımıyor.

 

Ey gökyüzünde parlayan güneş, sen bütün dünyayı dolaşıyorsun, onlara sen anlat!

 

Ey yağmur bulutu, dünyanın üzerine sağnak sağnak boşal, onlara sen anlat!

 

Ey besleyici toprak ana, hepimizi bağrına basan sensin.

Onlarla sen konuş, insanlara sen anlat!

Savaş kötüdür de ...

 

* * *

Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana romanının en sevdiğim bölümlerinden biridir.

O kadar etkili bir diyologdur ki, Toprak Ana’nın yalvarıp yakarması işe yaramaz, dönem öyledir, savaş istenir, çıkarlar onu gerektirir. Bakar ki insandan hayır yok, o da doğaya sığınır, ondan yardım ister, savaşın kötü olduğunu insanlara sen anlat der ...

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık