• 20 March 2018, Tuesday 19:25
FikretÇoban

Fikret Çoban

Banker Kastelli’den İnek Bank’a aldatılmış olmak !

Hayata Dair / Fikret ÇOBAN

İnek  reklamlı Çiftlik Bank’ın sonu değil ama toplum olarak bizim sonumuz epey tartışma götürüyor.  O tombik yüzlü inek kellesine tıklayıp şu kadar para kazanacaksınız türü sanal para  hayali yine bir hayalle sonuçlandı . Birden kazanma , bir verip yüz alma hayali o kadar güçlü ki bizde bir türlü bu altadılmış insan hallerinin  sonu gelmiyor . Gelmediği gibi bu tür insanların zayıf yanlarıını kullanıp ele geçirdikleri çeşitli araçlarla halkın birikmişini elinden alıp , soyulmuş tavuk gibi ortada bırakanların ilginç hikayelerinden  ortalık geçilmiyor.

Yaşlı kadın , “halacığım bu paranı neye güvenerek buraya havale ettin” diyen muhabire :

“Ne bileyim oğlum benden önce 80 bin kişi aynı işi yapmış , bunların hepsinin aptal olabileceğini düşünmedim. Onun için ben de aynı aptallığı yaptım” diyor.

Haberler , sosyal paylaşım ağları, tombik yüzlü inekle mlleti söğüşleyen yine tombik yüzlü Çiftlik Bank’ın 27 yaşındaki  İmam Hatip mezunu  Mehmet Aydın ‘la ilgili traji-komik diyeceğimiz  yorum ve yazılarla dolu.

Benim üniversite yıllarıma denk gelen bir Banker Kastelli olayı vardı. Bizi epey oyalamış, vay be dedirtmiş, insan söğüşlemenin ne kadar kolay olduğu üzerine geyik muhabettleri yaparken, o zamanlar belki 60 yaşlarında olan Hasan Pulur şöyle yazıvermiş ve farklı bakış sunmuştu:

“Efendim devleti ve halkı soymak için 3 şey gereklidir.  Pilav yapmak için de 3 şey  gereklidir : su –pirinç-yağ… Peki  halkı soymak  için yine 3 şey : Siyasetçi-bürokrat ve ticaret adamı, iş adamı falan filan…”

Uzatmadan, “hiçbir soygun, hiçbir büyük tertip bu yukarda saydıklarım olmadan olmaz” demişti.

Yani şimdi ‘bizim halk bu kadar aptal, çalışmadan kazanma hırslısı’ gibi yorumlar biraz aşırı kaçan, işin siyasal ve sınıfsal önemini gizleyen örtüler gibi geliyor bana.

Bilirsiniz Banker Kastelli, zamanında devlet erkanında büyük itibar görmüş, tanıtım reklamlarında üstelik batma tartışmalarının yapıldığı dönemlerde bir çok ünlü sanatçı reklam filmlerinde boy göstermişti. Hatta hiç unutmam reklamların kulak tırmalayıcı boktan bir müziği vardı.

“Banker kastelliiii . banker kasteliii” diye başlayan, sonra vatandaşlar görünüp  ‘’paramı kastelliiye yatırdım , artık icim rahat , tasam yok !” diye devam eden..

O zamanların meşhur artistleri Fikret Hakan , İzzat Günay , Hulusi Kentmen reklam filmlerinde Kastelli övgüsü yaparlardı.

Çiftlik Bank’ın sahibi hangi ünlüler ve siyasetçilerle reklamlarda boy gösterdi, sonra da göstere göstere milletin tombik inek kellesine yatırdığı paraları sövüşleyip, doğrudan  inek ve tarım ürünleri ithal ettiğimiz Uruguay ‘a rucu etti. Ordan da halktan sövüşlediği kutu kutu paraları sosyal medya hesabından millete gösteriyor, “paralarınız bende !  meeeeeeee” der  gibi.

Babam, ‘oğlum dünya iki kulplu kazan, tut bir kulpundan sen de kazan’ derdi, yani ‘emek harca, emeksiz yemek olmaz’ gibi bir şeyler derdi.  Ama böyle hırsla, hileyle, bilmem ne yardımıyla o kadar insanın birikmişini çalmak, böyle bizde uluorta yaygınsa ve önüne geçillemiyorsa, bunun bir çok sebebi vardır, ama esasında devlet dediğimiz yapının bu işlere bakışı, olanak verişi, daha açık yazamayacağım her şeyiyle ilgilidir.

Herkes bu toplumda, bu Türkiye koşullarında kolay kazanmanın, biri bin yapmanın peşinde. Bunu şans oyunları, yarışmalar, ucuz iş gücü çalıştırma, güvencesiz çalıştırma, karın tokluğuna çalıştırma gibi ortamlar her şeyi elverişli hale getiriyor.

Mandıra Filozofu  adlı sinema filmini severek izlemiştik. Babasından kalma bir bağ evinde yaşarken, denizin kıymetinden dolayı yaşadığı yer kıymetlenir  ve etrafındaki arazilerin çoğu satılır. Mandıra Filozofu’nun da  akrabaları miras olan bu yeri  satmak isterler. Bir gün büyük ,gösterişli teknesiyle bir karı-koca gelir  ve tarlaya doğru yürürler. Yürürlerken de kadın inek bokunun üstüne basar, kendince iğrenir; mandıra filozofu da o boku alır bahçesine atar. Neyse uzatmayım…

Adamlar durumu açıklar: “Biz bu yeri almak istiyoruz , ne istersen vereceğiz”. “Ne yapcaksanız” der, “şu kadar para verceğiz”.. “Napcam ben parayı para yenmez ki.. Aha bu dometesler, hıyarlar böyle göstere göstere çatır  çatır yenir, ama para yenmez ki, ben paraya karşıyım. Hem neden burayı almak için bu kadar hırslısınız ki, ne işe yarayacak yaptığınız binalar, siz ölmeyecek misiniz?” der.

Yani hayatın vurucu yanları bunlar, ne bu insanlardaki çalma-çırpma, ‘hep benim olsun’ huyu?.

Hangi iklimde, kültürde, siyasal ortamda yetişiyor bunlar. İnsanların birikmişlerine, emeklerine göz koyan bu insanlar hangi tarlada yetişti, gdo’lu besinler mi bozdu bunları?

 

Demlenmiş Sözler ...

Bu dünyadan namazıyla niyazıyla göçen ‘dini bütün‘ olur, kimi de can baba gibi göçer şarap-tütün  ‘şiiri bütün ‘ olur .

Haydar Ergülen


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık