• 05 April 2016, Tuesday 19:54
FikretÇoban

Fikret Çoban

Kürk Mantolu Madonna ve Sabahattin Ali

Aramızda varlığı ile yokluğu belli olmayan; silik, zararsız insanlar vardır, bizim gibi yaşar giderler.

Kürk Mantolu Madonna’nın Raif efendisi de böyle bir tiptir. O, öyle silik, zararsız insanlardandır ki;

“Gördüğümüz zaman kendi kendimize sorarız: Acaba bunlar neden yaşıyorlar?

Fakat bunu düşünürken yalnız bu adamların dışlarına bakarız. Onların da bir kafaları, bunun içinde, isteseler de istemeseler de işlemeye mahkum birer dimağları bulunduğunu, bunun neticesi olarak kendilerine göre bir iç alemleri olacağını hiç hatırımıza getirmeyiz.”

İşte Sabahattin Ali’nin kitabı bize bürosundaki masasının başında sessiz sedasız  , şirket bilgilerini tutan, tercüme işleriyle uğraşan Raif Efendinin zengin iç alemini anlatır.

Aslında roman Rasim’le başlar, Rasim iş bulamamış, işsiz ne iş bulursam yaparım, noktasına gelmiş bir gençtir.

Aracılar vasıtasıyla Raif Efendinin çalıştığı fabrikada bir iş bulur. Raif efendi yaşlanmıştır, artık işini yavaş yavaş birine devretmesi gerekir, bu da Rasim olur.

Rasim bir gün bu yaşlı adamın, geçmiş hatıralarını tuttuğu ve onun da merak ettiği defteri okumaya başlar.

Silik insan dediğimiz, önemsiz insan bildiğimiz Raif efendinin, bizi de içine alan; tarifsiz aşklarının, acılarının, hayatlarının anlatıldığı anı defteri; kalben öyle zengin bir Raif efendi çıkarır ki karşımıza, sokaktaki öyle yalnız, sessiz, silik insanlara yeniden bakmaya başlarız. Kimbilir ne Raif efendiler var içimizde der dururuz.

Hele romana adını veren Kürk Mantolu Madonna’nın Raif Efendinin hayatına girmesiyle başlayan akış içinizi burka burka, acıta acıta sizi de alır götürür.

Ey okur; bu romanın kısa bir özetini size anlatmak isterim, ama mümkünse, hele okumayı seviyorsanız Sabahattin Ali’nin bu eserini mutlaka okuyun derim. Hayatta, günlük işlerin koşturmacasından kurtulup, kendinize ait bir zaman olsun istiyorsanız, bu romanı okuyun.

Kahramanımız Raif Efendi sürekli kendisiyle ve hayalleriyle meşgul, askerlik çağına gelmiş bile olsa kendine henüz bir gaye çizmiş değildir. Babası bu halleriyle tanıdığı oğlunu, meslek erbabı olsun diye, Almanya’ya gönderir. Sabunculuk öğrenecek ve fabrikanın başına geçecektir. Raif, Almanya’da da kendi hayalleriyle ve okumakla meşguldür. Tekdüze giden hayatın monotonluğundan sıkıldığı anlarda, tesadüfen önüne Marie Puder (Kürk Mantolu Madonna) çıkar.

Bu kız da biraz herkesten farklı, insan çift yaradılışlıdır der gibi, Raif’e benzer gibi, kendine has bir kişiliktir.

Üstelik bu kız önce bir resimdir, Raif’in ilerde aşık olacağı Marie Puder, ressamdır ve bir sergisinde kendi portresini yapmıştır. Kahramanımız Raif sergileri gezerken bu portreden müthiş etkilenir ve o resme aşık olur, her yerde o portreyi düşünüp hayal eder olur.

O portrenin olduğu sergiye o kadar çok gitmeye başlar ki, herkes onu ‘şimdi’ gelecek diye beklemeye başlar.

Yine böyle bir günde, süze süze aşık olduğu o portreye bakarken, biri merakla yanına yaklaşır ve ‘nedir sizi bu kadar buraya bağlayan’ gibi bir soru sorar. Soru soran kişi aslında portreyi yapan ve kendisi olan Marie Puder’dir ama Raif bunun bile farkına varamaz. Resme o kadar aşıktır yani.

Bir gün resmin sergilendiği salondan ayrılıp sokakta yürürken, önünden hızlı adımlarla bir kadın geçer, bu kadın her haliyle (bir kez görür) o resimdeki kadındır ...

İşte roman esas burda başlar ve sonra kopar, tutamazsınız artık, bitirmeden bırakamazsınız.

Hem okuduğunuza değecek bir roman hem de okumasaydım da bu duyguları yaşamasaydım diyeceğiniz bir roman.

            *                      *                     *

Ey okur!

Kürk Mantolu Madonna romanının yazarı Sabahattin Ali, bundan tam 68 yıl önce 2 Nisan 1948 tarihinde faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Öldürüldüğünde henüz 41 yaşındaydı. Öğretmenlikten atılmış, sürekli takip soruşturma ve girdiği her işten çıkarılmalar onu yormuştu. M.Ali Aybar’la çıkardığı Zincirli Hürriyet dergisindeki bir yazısından dolayı soruşturma üstüne soruşturmaya uğramış, yapacak iş kalmayınca bir kamyonda şoförlüğe bile başlamıştı.

Çileli ve hapislik dolu geçen günlerinden yorulur ve zor günlerin birinde ülkesinden kaçmaya karar verir. Ne gariptir ki, sınırdan kaçmasına yardımcı olacak kişi tarafından 2 Nisan 1948 tarihinde öldürülür. Uzun süre haber alınamaz, sonra cesedi bulunur. Araştırmalar onun olduğunu gösterir.

Sonradan ortaya çıkan ve Sabahattin Ali’yi öldürdüğünü söyleyen Ali Ertekin’in asker kökenli ve muhbir olduğu ortaya çıkar. O şahıs; “milli duygularım kabardığı için öldürdüm” der savunmasında.

Aldırma Gönül, Benim meskenim dağlardır, Melonkoli, Kuyucaklı Yusuf, Kağnı ve elbette ki Kürk Mantolu Madonna’sıyla gönüllerde taht kuran edebiyat insanı, sosyalist Sabahattin Ali’yi 68. ölüm yıldönümünde hatırlamak ve saygıyla anmak istedim.

 

Demlenmiş sözler ...

Olağanüstü durumlar için temel özgürlüklerinden ödün verenler; ne özgürlüğüne ne de güvenliğine sahip çıkabilir.

(B. Franklin)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık