• 19 May 2021, Wednesday 15:11
FikretÇoban

Fikret Çoban

DİKKAT : ORMANSIZLAŞTIRMA !

Hayatımızı devam ettirebilmemiz için her şeyden önce doğaya ve onun başlıca oksijen kaynağı ormanlara ihtiyacımız var. Yatlardan, katlardan, gökdelenlerden barajlardan önce ormanlara ve ormanların sağladığı ekosisteme yani tüm canlıların yaşam enerjisine ve özgürlüğüne ihtiyacımız var.

Bilim insanları , Dünyanın 1' lik alanının ormanlardan oluştuğunu söylüyorlar. Bu demek oluyor ki tüm canlı yaşamı için, insanlar için oksijen üretimini bu 1 'lik alanı kaplayan ormanlar üretiyor. Yaşam kaynağımız, soluk borumuzu dolduran havayı, oksijeni bu ormanlar üretiyor.

Peki dunya ortalaması bu. Türkiye ortalaması ne, ormanların? Dünya ortalamasının üzerinde miyiz acaba? Olsak ne iyi olur değil mi? Hayır o kadar değil ormanlık alanın Türkiye ortalaması !.

Avrupa ortalaması ise %0/0 28. Gördüğünüz gibi Avrupa ortalamasının bile altındayız. Şimdi bazen siyasetçilerin, yazarların, bazı uzman kişilerin 'ormansızlaşma!' diye bir kavram kullandıklarını görüyoruz. Ormanlık alanlarımızın gittikçe azalması, daralması, orman vasfı dışına çıkarılmasıyla oluşan orman kaybını 'ormansızlaşma' diye açıklıyorlar. işte bunu önlemek için ağaçlandırma kampanyaları adı altında kendilerini gösterecekleri, reklam edecekleri günler, etkinlikler düzenliyorlar. Efendiler ! Bir işin adını doğru koyalım . Ormansızlaşma deği,l 'ORMANSIZLAŞTIRMA'; devlet eliyle yapılan ORMANSIZLAŞTIRMA'dır işin aslı. Yani orman durup dururken mi yok oluyor, faili kim? Şimdi yangınlar falan diyecekler ama yangınlar tabiki felaket, o kadar orman alanı, tüm canlı sistemiyle birlikte bir iki saat içinde yok olup gidiyor. Ama siz yangından sonra bu alanları olduğu gibi korursanız, bir iki yıl içinde ormanın tekrar canlandığını görürsünüz; orman kendini hemen yeniler, düzenini kurmaya başlar. Doğada pes etmek yok, yenilmek yok. Ancak insan eliyle yok edilir doğa!

Ormanı koruyan yasalar, kanunlar bir şekilde siyaset eliyle baypas edilerek, işin kılıfına uydurularak yangınlardan daha vahimi yapılır. Zaten yanan alanlar korunsa orman alanı dışına çıkarılıp başka amaçlar için kullnılmasa, ormanı tapu gibi koruyan devlet yasaları işletilse, siyasetçilerin insafına bırakılmasa, yangınlar da azalır .

Şaka gibi ama son 50 yıldır orman yasaları üzerinde tam 70 kez oynanmış, bunun 20'si son on yıla ait. Siz düşünün gerisini.

Onu bunu bilmem, yaşadığımız coğrafyada yanımızdaki, yöremizdeki ormanların yok edilmesi başlı başına ORMAMSIZLAŞTIRMA' dır.

Bu ne demek; iklim değişikliğine ortam hazırlamak, pandemi türü bulaşların çoğalmasına davetiye çıkarmaktır.

Gidin okuması yazması olmayan, size göre cahil belki, ama doğayla içiçe olan insanların doğadan neler öğrendiklerini görün. Ormanın toprağı nemli tuttuğnu, ağaçlar sayesinde güneş ışınlarının emildiğini, sıcaklık dengesinin kurulduğunu, nem ve buhar döngüsüyle yağış sisteminin oluştuğunu anlatacaklardır. Bulutların ormanlık alandan yükseldiğini görüp yağışın yönünün nerden geleceğini bilir ve size söylerler. Eğer bu topraklarda yaşayan, bu coğrayayı kader bilmiş insanlar bil cümle herkes bu ORMANSIZLAŞTIRMA'nın ne demek olduğunun farkına varıp karşı çıkmazlarsa; orman ve ağaç katliamının önüne geçemezlerse, gelecek hızla kuraklık ve çölleşmedir.

Çünkü bütün felaketler insan eliyle, onların sahip oldukları ve sınırsız gibi gördükleri askeri, ekonomik ve siyasi güçler sayesinde oluyor. Çünkü bu güçleri elinde bulunduran yapılar, kuvvetler, aşağıdan doğru denetlenmezse, kontrol edilmezse, bunlar hayatı kendilerinden ibaret görüyorlar.

Şurda ya da burda yaşayan bizler, işin farkında olan bizler, günlük hayatı sahici sıradan ve basit yaşayan bizler bu işin farkına varıp geleceğimizi yok eden, hayatın canlılığını tektipleştiren 'üst akıllara' 'oligarşik akla' karşı etkili, caydırıcı bir güç durumuna gelemezsek, işimiz zor gibi.

Doğanın kimsesiz olmadığını, ağaçların, derelerin, toprağın, suyun, denizin ve tabiki kedilerin, köpeklerin, kuşların kimsesiz olmadığını, yaşamın sadece bize ait olmadığını göstermek ve görmeyenlere öğretmek zorundayız.

Yazımı bir hikaye ile bitireyim.

''Bir öğretmen öğrencileriyle her sabah iyilik, güzellik, doğanın insana sunduğu karşılıksız sevgi üzerine konuşuyordu .Yine bir sabah tam konuşmasına başlarken pencere pervazına bir kuş kondu. Kuş bir süre öttü ve uçtu. Öğretmen öğrencilerine şöyle dedi :

Bugünkü ders sona erdi !''

***

Çünkü insanın gerçek okulu, gerçek öğretmeni doğadır!

Doğaya biraz fırsat tanıyalım, soluk alsın; kendini yenilesin !

Yoksa bundan böyle insan insana sarılamadığımız gibi, bayram da yok.

Ancak böyle balkondan balkona kutlarız bayramları...

Maskelerimizi çıkarıp atacağımız, iki yüzlü olmaktan kurtulacağımız günler dileğiyle nice özgür bayramlara ...


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık