• 25 February 2019, Monday 15:24
FikretÇoban

Fikret Çoban

Okumuş bir işçi gibi soralım!

Brecht okumuş bir işçi şiirinde şöyle soruyordu:

“Bu kitaplar hep kralların adını yazıyor ama kayaları krallar mı taşıdı” diye ironi yapıyordu. “Her seferinde yıkılan Babil’i yeniden yapan işçiler hangi evinde oturmuşlar altınlar içinde yüzen odalarında” diye soruyordu.

Gecen hafta 3 işçi kardeşimiz 600 tonluk kaya parçasının altında kalarak feci şekilde can verdi. işte Brecht'in yıllar öncesinden sorduğu soruları biz de tekrar soralım.

Ne diye kayaların altında kalmış bu işçiler?

Kayalar daha mı değerleymiş evinde ekmek bekleyen çocukların babasından?

Neden önlem alınmamış, neden güvenlik önlemi yokmuş, neden önce can güvenliği denmemş?

Bu tür kazalar hiç eksik olmuyor, her gün basında yer alıyor.. Kanıksanmış, artik değişmez gibi bir algı oluşmuş durumda.

Gelin size bir hikaye anlatayım, gerçek bir hayat hikayesi.

''Bir zamanlar İngiltere'deki kömür madenlerinde de çok kaza oluyordu.

Demokrasinin olduğu gibi güçlü sosyalist hareketin de geleneği bulunan İngiltere'de, bir gün ortaya Arthur Scargill adında bir komünist çıktı ve United Mine Workers (Birleşik Maden İşçileri) sendikasının başına geçti.

Ve gerçek bir sınıf savaşı başladı. Maden işçileri, hayatlarına sahip çıkmaya ve talep etmeye başladılar.

Taleplerini vermezlerse bunu zorla almaya da hazırdılar.

Sokaklarda çatışmalar oldu. Kalabalık işçi orduları, devleti karşısına aldı. Her düzeyde sistemi sarstılar. Ve sonunda iş güvenliği ve kendi hayatları açısından önemli gördükleri şartları kabul ettirdiler.

Komünistlerin başlattığı sınıf savaşı, ancak bunlar alındıktan sonra askıya alındı.

Ve birden İngiltere'de maden kazaları devrinin sonu geldi. Vahşi kapitalizm kontrol altına alınmış ve ona burjuva gibi davranması için boyun eğdirilmişti.

Ne kârlar düştü, ne de işverenler zarar etti, sadece madenler düzgün çalıştı ve işçiler de burjuvazi de aynı anda iş yerinde rahat etti. İşveren zorla da olsa ahlaklı davranmaya başladığından, gece yastığa kafasını koyduğunda gönül rahatlığıyla uyudu.

Bizde ise oluşmamış, az gelişmiş kapitalizmimizde sosyalistler, sosyalist düşünce hep düşman olarak görüldü, sınıflar oluşamadı.

Bu yüzden devleti eline geçiren, kendisine makul yolu gösterecek bir sınıfsal ilkeden yoksun olduğundan, günü kurtarmak için hep vahşi kapitalizmin para kazanıcılarına destek verdi.

Bu korkunç düzenin yarattığı ağır sonuçlar yıllardır birikmekteydi ve sonunda sistem tam anlamıyla Soma'da çöktü. Sistemin dibindeki rezalet ortaya çıktı.

Sınıf haline gelemeyen işçiler, bu sistemde burjuvazi olamayan bazı para kazanıcıları tarafından arenaya atılmış ve aslanlar tarafından yenilmeyi bekleyen esirler gibidirler.

Türkiye'ye biraz sınıf bilinci, biraz sınıf savaşı gerekmektedir. Üstüne ölü toprağı serilmiş gibi durmakta olan sosyalist düşüncenin bir an önce canlanıp hareketlenmesi lazımdır.

Eğer Türkiye'nin biraz modern ve çağa uygun ülke olması şansı varsa, bunun yolu da buradan geçmek zorundadır.'' ( Serdar Turgut. Habertürk, Vahşi Kapitalizm -2014 Soma )

 

Demlenmiş Sözler

Denizlerimiz var güneş içinde;

Ağaçlarımız var, yaprak içinde,

Sabah akşam gider geliriz.

Denizlerimiz ile Ağaçlarımız arasında

Yoksulluk içinde...(Orhan Veli)

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık