• 12 July 2016, Tuesday 19:37
FikretÇoban

Fikret Çoban

Suriyeli Göçmenler ve Irkçılık sorunu!

Hayata Dair / Fikret ÇOBAN

“Evet sorunun adını koyalım. Türkiye’de bir “Suriyeliler sorunu” yok.

Yanlış anlaşılmasın. İç savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmış Suriyelilerin sorunları, hem de çok sayıda ve ciddi sorunları var elbet. Ancak “Türkiye’nin sorunu” başka. O sorun, aleni ve giderek daha tehditkâr hale gelen “ırkçılık sorunu”.

Hepimiz bir ölçüde de olsa izliyor olmalıyız. Suriyelilere dönük linç girişimlerinin, (şimdilik) “minik” saldırıların ardı arkası kesilmiyor.

Sosyal medyada hemen her gün “Suriyelileri istemiyoruz” kampanyaları boy gösteriyor. Büyük siyaset sahnesinin spotlarının uzağında sinsi ve saldırgan bir ırkçılık tipi giderek kök salıyor, yerleşiyor, yaygınlaşıyor, pervasızlaşıyor.

Ancak bu “sorun”, güncel siyasal gelişmeler üzerinde doğrudan bir etkisi olmadığı için olacak, pek gündeme gelmiyor, uzun uzadıya konuşulmuyor, konuşulduğunda da “siyasal” bir sorun olarak görülmüyor.

Oysa siyasal yelpazenin neredeyse bütününe (hatta kısmen sola) şu ya da bu ölçüde sirayet etmiş olan göçmen karşıtı ırkçılık, orta ve uzun vadede bütün toplumsal muhalefet güçleri, yani hepimiz için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Aslında hepimizin farkında olması gerektiği üzere, Nazizm gibi pervasız örnekleri hariç tutarsak, ırkçılık hiçbir zaman kendini “açık ederek” örgütlenmez. Yani ırkçılık “yaşasın ırkçılık” türü sloganlarla değil de “Suriyeliler işimizi çalıyor”, “Suriyeliler suç işliyor”, “Suriyeliler oy veriyor”, “depremzedenin parası Suriyeliye veriliyor” türü argümanlarla meşruiyet kazanır. İşsizlik, yoksulluk gibi gerçek sorunlarla birleşir, daha doğrusu bu sorunlar karşısında güya anlamlı bir açıklama şablonu oluşturmaya başlarsa iyice tehlikeli hale gelir. O zaman bu “meşruiyet” sokağa taşar. Önce linççi saldırılar gerçekleşir, zamanla kısmi ve örgütsüz linç girişimleri, yerini programlı örgütlü saldırılara bırakır.

Irkçılık, ya da daha nazik deyişle “göçmen karşıtlığı”, asla sadece göçmenlerle ilgili değildir, unutmayalım. Göçmenler, yani zaten ulusal bütüne ait sayılmayanlar kolay bir ilk hedeftir.

Ancak “kolay hedefi” talim için kullananlar güç ve meşruiyet kazanınca bu kez kuvvetlerini “ulusal ailenin” daha “kırılgan” parçaları üzerinde test etmek isterler. LGBTİ bireylere, dinsel ve etnik azınlıklara saldırırlar.

Göçmen karşıtlığı, kolektif gaddarlaşma ve ırkçılık için en verimli topraklardan biridir. O toprakta boy atan ırkçılık ve linççi şiddet, bir adım sonra toplumsal muhalefetin bütününü hedef alır; emin olun alacaktır.

Gazeteci -aktivist Foti Benlisoy arkadaşın gündeme denk düşen Süriyeli göçmenleri konu alan yazısının bir bölümünü, işin kolaycılığına kaçıp paylaşıverdim.

Eylül’e kadar yazılarıma ara veriyorum.

Çocukluğumun Kırılgan mevsimi Eylül’de görüşmek üzre.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık