• 14 February 2017, Tuesday 18:40
FikretÇoban

Fikret Çoban

Sen ne diyorsun!

Hayata Dair / Sen ne diyorsun!

Aynalar, bakınca iz bırakmaz ama en derin yarayı açar insan yüreğinde.

Bir yaşa gelince insan korkar aynalardan. Aynalar konuşmaz ama için için anlatır gerçekleri sana.

Sonra kabullenirsin, yüzündeki her çizgide her derinlikte anlam ararsın; kaybettiklerini ve kazandıklarını düşünürsün, kıyas yaparsın, kalsam mı gitsem mi daha iyiydi der gibi kimseye söyleyemeden, kendine bile gizlersin içindekileri.

Kör bir kuyunun dibinde gibi içinde kalır içindekiler. Bir daha çıkmaz, gün yüzü görmez, gelen giden çer çöp atar durur üzerine! Bastırılırsın, baskı altında kalırsın gücün yetmez, yetmez işte!

 

İnsan bazen geri dönse çocukluğuna; bir kez bile olsa sunulsa böyle bir armağan ... Ne tuhaf düşünüyorum. Ne var ki çocukluğumda benim, toz toprak içinde söğüt dalı atlara biner sıra sıra dizilir yarışır dururduk. Mavra kabuklarından arabalar yapar… Şimdi anlıyorum, o yoksulluk bize hem sanatı hem zanaatı öğretiyordu. Telden arabalar, telden fırıldaklar, dikme taş, beştaş oyunları ve yorgunluk nedir bilmezdik.

Nerde bir eskimiş motor tekerleği ya da ağaçtan bir kağnı tekerleği bulsak sürerdik gün boyu toz içinde … Anacığım kızar, bağırır çağırır, elinde çımkıyla koşturur sonra da bir güzel yıkardı beni zeytin ağacının altında. Sonra akşam olur hep birlikte yemek yer ve utangaç bir ‘’e’’ harfi gibi kıvrılır kalırdım, kedim gelir üstüme, yanıma yamacıma sokulur yatardı ....

 

Özdemir Asaf’ın;

‘nerde bir mum yansa şimdi

nerde oynasa bir kedi

birbirine yansıyor karışıyor gölgeleri

bugün dün gibi oluyor

mum ellerimi tırmalıyor

belleğimi yakıyor kedinin elleri .’

dizeleri yazdırıyor bu satırları bana.

İnsan anıları yaşamaya başlamışsa belli bir yaşa gelmiştir artık, gerçekler hep ağır ve acıtıcı olduğundan insan ya anılara ya da hayallere dalar.

Öyle mutlu olur, ikisi de huzur verir insana.

 

Öyle zamanlarda sanki daha insancıl oluyorum, defediyorum varsa bile kırıntısı kötülüklerin yara almış bedenimde.

İnsan içerden dışarıya bakınca sadece kalabalık görüyor, o an yaşandığı için anlamlandırma zor oluyor biraz, insan hallerini. Oysa uzaktan ve dışarıdan bakınca oturuyor her şey yerli yerine. Bu kim, o ne, neden öyle düşünüyor, ama yanlış bu diyorsun, faydası yok .

 

Şimdi doğru nedir, bildiklerimiz bizim doğru bildiklerimiz neyin doğrusu, doğruluğunu kim belirliyor, karşıda gördüğümüz bir ağaç onu sen de ben de aynı görüyoruz, ama ben büyük usta Nazım’ın sözleriyle ‘’bir ağaçta bir ormanı, bir insanda bütün insanları, bir fikirde birçok düşünceyi görüyorum’’ böyle yaşamaya yaşamak diyorum.

 

Sen ne diyorsun !

 

Demlenmiş sözler ...

İnsanları makine haline getirenlere, kılıç kadar keskin kalemimle saldırmak istiyorum! A. Burges


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık