- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 28 December 2021, Tuesday 10:22
- 7725 kez okundu
Upton Sincalir'in 1904 yılında 'The jungle ' orijinal adıyla yayımlanan, Türkçeye 'Şikago Mezbahaları ' diye çevrilen bir romanı vardır. Kapitalizmin kapitalizm olduğu yıllar, vahşi kapitalizm yıllarının anlatıldığı bir romandır . Sadece siyahların yaşadığı , beyazların gitmediği bir mahalledir Şikago. Mezbahalar kurulmuş , istif edilmiş domuzlar kesilmek için sırasını beklemektedir. Hatta öyle anlatır ki yazar; domuzlar sıraya bile giremez, sıranın nerde olduğu bilinmez, çünkü iş matematiğe bağlanmış, gelen giyotine gidiyor. Ortalık kesik baş, kesik baş bitmiyor, öyle yığın öyle kan, öyle dışkı… Hijyen mi, kapitalizmde hijyen 100 yıl önce de yoktu 100 yıl sonrada yok.
Bu pandemi hastalıklarını üreten, hayatı yaşanılmaz kılan bizzat kapitalizmin kendisidir. Doğasında, karakterinde eşitsizlik var, sömürü var, doğayı yok sayma var, ırkçılık var, insanı insana düşman etme var...
Mitolojide tanrı moloch vardır. Bazı dini menkibelerde bile adı geçer. Akdeniz bölgesinde yaşadığı varsayılan tanrı molohc, çocukları kendine kurban ettirir ve onlarla beslenirmiş; gelenek bu, inanç bu, tanrı molohc gözüne kimi kestirirse o çocuğun kurban edilmesini istermiş, ayrım yapmazmış yani...
Marks 1848 Elyazmaları'nda bu tanrı molohcu birkac kez tekrar eder. Hatta 19.yy kapitalizmini mitolojideki tanrı molohca benzetir ve öyle anlatır. Kapitalizmin o çağdaki vahşiliğini anlatmak için çocuk işçilerin ölümlerini, o kadar çok ölümlerini anlatmak için, kapitalizmi tanrı molohcla eşleştirir. Hatta tanrı molohcun kurduğu düzeni kapitalizmden daha adaletli bulur, çünkü molohc ayrım yapmadan gözüne kestirdigini kendine kurban ister. Ama kapitalizm der Marks, insan ayrımı, daha doğrusu sınıf ayrımı yapmaktadır ve sadece işçi çocukları gözüne kestirmektedir, der.
Filozof Marks çoğu önemli eserinde kapitalizmi tanımlarken, onun eşitsizliğini tanımlarken bu çocuk ölümlerini çok kullanmıştır. Demek ki gözle gördüğü, yaşadığı dönemin sömürgen vahşiliği o kadar ağır ve berbat.
Yazı bu, başlayınca nerden nereye geliyor. Ve ben bunları ceple bir zeytin ağacına sırtımı dayamış yazıyorum. Nerde müsait, kafamı dinleyecek bir ortam bulmuşsam, fırsat bu deyip yazıyorum.
Üniversite yıllarında okuduğum Upton Sinclair'in Şikago Mezbahaları adlı romanıyla başlamıştık. Domuzların acıklı hikayesi ile yani .
Kitap aslında sınıf çelişkisi üzerine kurgulanmış bir kitap ama yazarın kendi deyimiyle hijyen sorununa dönüşmüş bir roman olmuş. Çünkü hijyen dediğimiz şey kitapta anlatılmayacak derece berbat, kusmuk içinde kalabilir insan.
Covid 19 dediğimiz salgın aslında, hani diyorlar ya labaratuarda üretilmiş galiba, böyle üretilmiş diyesi geliyor insanın.
Bu salgınların önü alınmaz, bu sistemler bunun devamını üretir durur.
Peki nasıl değişir, önü alınır derseniz o konuda müşterek bir fikir beyan edebilirim.
Bu salgın döneminde gördük ki dünyada ve ülkemizde bazı meslekler hayatın olmazsa olmazı olarak öne çıktı. Başta doktorlar, hemşeriler olmak üzere sağlıkçılar, en tehlikeli koşullarda bile işbaşı yapıp hayatı yaşanır kılan işçiler, yiyip içmemizi sağlayan market çalışanları, tarım işçileri, çiftçiler, küçük işletmeler, tabiki öğretmenler, eba'yla öyle uzaktan eğitimin olmayacağını gösteren öğretmenler, eğitimin talimatla değil bilimle, anlayışla olacağını gösteren öğretmenler; bu meslekler yaşamın olmazsa olmazı olarak öne çıktılar. Elbetteki yerel yönetim örgütlenmeleri, belediyeler; onları da bunların içine katalım.
İşte hayatı düzene koyacak olanlar bu saydıklarımızdır, siyasetçiler değil! Günlük hayatımızı yaşanır kılacak olan, daha adil olmasını sağlayacak, savaşan çatışan değil barışan, paylaşan değerlerin öne çıkacağı, demokrasinin, bilimin, hukukun esas alınacağı toplumsal varoluşu yeniden belirleyecek güçler bunlardır. Bu güçlerin yeni varlığı, silahtan, savaştan, teknolojiden daha belirleyici olacaktır toplumların geleceğinde... Dolayısıyla öne çıkması gerekenler, bağırıp duran siyasetçilerden çok yukarda saydıklarımdır.
-
28.05.2024 Siz Hiç Siyah Kuğu Gördünüz mü ?
-
10.01.2024 Şiir başka şaire git !
-
19.05.2021 DİKKAT : ORMANSIZLAŞTIRMA !
-
09.06.2020 Yasaklarla Yaşam! ve Oruç Aruoba ...
-
12.05.2020 Korona günlerinde ortaya karışık bir yazı ...
-
30.04.2020 Sürü Bağışıklığı ve Toprağın Tuzu
-
21.04.2020 Veba , kolera, kuşpalazı , boğmaca, korona filan...
-
20.04.2020 Ne şeysin sen virüs!
-
31.03.2020 Hapissek; aklımız göçebedir !
-
24.03.2020 İçi boş bir zırh : Devletler !
-
17.03.2020 Komşumuz Dünya !
-
10.03.2020 Haberleri Kullanma Kılavuzu !
-
03.03.2020 Ey yağmur bulutu...
-
25.02.2020 Çiçek açmış badem ağaçları ...
-
18.02.2020 Açların Gözbebekleri !
-
12.02.2020 Çaya şiir koy da içelim !
-
06.05.2019 Delikanlım iyi bak yıldızlara ...
-
16.04.2019 Bu Efsane Okullara Biz de Bir Selam Uçuralım ...
-
26.03.2019 Hepimiz o aletin kölesi olduk!
-
18.03.2019 Şiir başka şaire git...
-
12.03.2019 Öğrenmenin özgürlüğü !
-
25.02.2019 Okumuş bir işçi gibi soralım!
-
29.01.2019 Makyavelist Siyaset !
-
15.01.2019 Seçim mi geçim mi ?
-
18.12.2018 Hatıralar benim hallerimdir...
-
11.12.2018 Sarı Yelekliler; işçi sınıfına dahil değil mi !
-
04.12.2018 Nasıl gitmek bu !
-
05.06.2018 Memleket toprağındadır kökü
-
08.05.2018 “O mahur beste çalar ‘müjgan’la ben ağlaşırız!”
-
01.05.2018 Hangi sistem demokrasiye uygun: Başkanlık mı,Parlamenter sistem mi?
-
10.04.2018 Nereden geliyorsun?
-
03.04.2018 Dünya bir sahnedir !
-
20.03.2018 Banker Kastelli’den İnek Bank’a aldatılmış olmak !
-
06.03.2018 Hayatı şiirle sevmek!
-
27.02.2018 “Beyaz adam; beyaz betonun yenmeyeceğini ne zaman anlayacaksın!”
-
20.02.2018 Kendi çağında yaşa, ama onun tutsağı olma!
-
14.02.2018 ‘İhtiyaçlar’ sıralamamızı kim belirliyor!
-
30.01.2018 Ey Yağmur Bulutu, ‘Onlara sen anlat, savaş kötüdür!’ de
-
23.01.2018 En doğru ben değilim!
-
16.01.2018 Sen ne fena çocuksun !
-
09.01.2018 Devrimci geçmişlerimiz için!
-
26.12.2017 Değişirken değişmemek!
-
12.12.2017 Bir Şiirdir Şehr-i Kudüs!
-
28.11.2017 Serkan Öğretmen’in Kitap Listesi!..
-
21.11.2017 Yazı bir işe yaramalı!
-
14.11.2017 Yazsan ne yazacaksın?
-
07.11.2017 “TEOG MEOG”, bu işin sonu yok!
-
31.10.2017 Dün, Takvimde Biter
-
17.10.2017 Ahlat ağacının kokusu ...
-
10.10.2017 İnsan vefasızdır!
-
03.10.2017 Ne olacak bu çocukların hali?
-
25.04.2017 İnsan Hafızası Biriktirir!
-
04.04.2017 Seçilme yaşı 18’e inecek mi bilmem ama !...
-
28.03.2017 Böyle yazılar yazmak hüzün veriyor!
-
21.03.2017 Referanduma giderken
-
14.03.2017 Kederliyim!
-
07.03.2017 Günler geçiyor ama aynı değil!
-
28.02.2017 Kalbiniz acır işte!
-
21.02.2017 ‘’Bozuk Adalet!”
-
14.02.2017 Sen ne diyorsun!
-
07.02.2017 Trump Gelir Trump Gider!
-
31.01.2017 İnsanın Adalet Terazisi!
-
24.01.2017 Hayat alabildiğine aydınlık!
-
17.01.2017 Kırbaç! *
-
10.01.2017 İnsan ve Robotlaşan insan !
-
03.01.2017 Kötülük bu!
-
27.12.2016 Şiir ‘kötülüğü’ yensin!!
-
20.12.2016 Haberler ne haber !
-
06.12.2016 Çocukları koruyamıyorsan kendinden söz etme!
-
29.11.2016 Havana sokaklarında Nazım ve Fidel!
-
22.11.2016 ‘Dostyevskinin köpeği’!
-
15.11.2016 Ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!
-
08.11.2016 Öğrenmenin özgürlüğü!
-
25.10.2016 Özal’dan bugüne başkanlık tartışmaları!
-
18.10.2016 Devlet, ele geçirilecek bir şey midir?
-
11.10.2016 Kalbimi elime alıp üzüm gibi ezesim geliyor !
-
04.10.2016 “Her şey naylondandı o kadar!”
-
27.09.2016 “Çöl kimseyi sevmiyordu!” (Milas Lisesi mezunu bir yazardan ...)
-
20.09.2016 Şöhret dünyasının politik yakışıklısına veda!
-
06.09.2016 Ruhumuza yapışan kirler!
-
12.07.2016 Suriyeli Göçmenler ve Irkçılık sorunu!
-
28.06.2016 Sıcaklarda, sıcak politika!
-
21.06.2016 Liseli Gençleri anlamak!
-
14.06.2016 Muşlu Ezgi’nin TEOG başarısı!
-
07.06.2016 Bilim Gereksizdir (!)
-
31.05.2016 Siz hiç ‘Siyah Kuğu’ gördünüz mü?
-
24.05.2016 Yalnızlık çoğaltıyor beni!
-
17.05.2016 Nerde kaldı bu demokrasi?
-
10.05.2016 Mor Kındıralar Solmuş! *
-
03.05.2016 Aşil’in Topuğu ve Kanlı Pazar!
-
26.04.2016 Kitap mı Tablet mi?
-
19.04.2016 17 Nisan Gurbet Bayramı!
-
12.04.2016 Eleştirel düşünme(me)k!
-
05.04.2016 Kürk Mantolu Madonna ve Sabahattin Ali
-
29.03.2016 Ömür çoğaltmak!
-
22.03.2016 “Memleket isterim”!
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.