• 22 November 2016, Tuesday 18:35
FikretÇoban

Fikret Çoban

‘Dostyevskinin köpeği’!

Hayata Dair / Fikret ÇOBAN

Dostoyevski aynı zamanda iyi bir hatipdir.

Çarlığa ve onun zulmüne karşı yapılan rutin gösterilerde tanıdık bir konuşmacıdır.

Etkili konuşmaları, okuduğu güzel şiirlerle beğeni toplamaktadır.

Yine kalabalık bir toplantıda yaptığı konuşma ve okuduğu şiir nedeniyle Rus Çarı tarafından hapse mahkum edilir ve Sibirya’ya sürülür.

Dostoyevski, hapis yıllarını “Ölüler Evinden Anılar” başlıklı kitabında toplar.

Yazar, buradaki hayatından önce halkı, insanları tanıdığını düşündüğünü, ama yanıldığını hapis yıllarında anladığını belirtir.

Dostoyevski, ‘kara halk’ olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra, insanları çözümlemeye ve iç dünyalarının derinliklerine inmeye başlar.

İşte bu kitap, yazarın doğrudan kendi yaşamından anlatımlar ve izler taşıdığı için çok önemlidir. Çünkü bu kitabında Dostoyevski, kendi deyimiyle “Sibirya`da, içindeki Sibirya’ya inmiş ve kendisini tanımaya” başlamıştır.

O büyük sürgün yıllarında Dostoyevski, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapıyor. İlginç gözlemlerini bu kitapta anlatır.

Köpeği takibe alır ve yanından geçerken her mahkûm tarafından tekmelendiğini gözlemler köpeğin. Asıl ilginç olan şey, köpeğin mahkûmlardan kaçmaması ve yanına bir mahkûm yaklaştığında otomatik olarak eğilerek tekme pozisyonu almasıdır. Köpeğin her yanından geçen mahkum otomotik olarak köpeği tekmelemektedir.

Dostoyevski de, bir gün köpeğin yanına yaklaşarak onun başını okşamaya başlar. Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar.

Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski’yi görse oradan kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz.

Köpeğin tekme atanlardan kaçacağı yerde başını okşayan Dostoyevski’den kaçmasının bir piskolojik açıklaması vardır elbet.

Kötülüğü hayat şartı kabul etmiş insanların sevgiyi, kardeşliği, paylaşmayı görünce nasıl afalladıklarına kimbilir kaç kez tanık olduk.

Aslında insan ve çevre kötü değil ama, nedense sürekli bir şey kötülük üretiyor, kötülük eşitsiz gelişim yasası olarak kabul edilen kapitalizmin karekterinde var

Dolaysıyla kapitalizm sınırlanmadıkça, onun barbar ve sömürücü yönü aşılmadıkça ‘Dostoyevskinin köpeği’ gibi tekmeği yediğimizde uslu uslu susacağız ama başımızı okşadıklarında acı acı ulumaya devam edeceğiz ...

 

Demlenmiş sözler ...

“İnsan unutandır ve unutulmaya mahkum olandır.”

Didem MADAK


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık