• 15 January 2019, Tuesday 8:06
FikretÇoban

Fikret Çoban

Seçim mi geçim mi ?

Gazete, radyo gibi iletişim araçlarının yerine daha çeşitli diğer medya türlerinin yer alması, 4.güç kabul edilen medyanın politik iktidar ile iç içe geçmesi, artık çoğu insanın “basın görevini yapıyor mu yapmıyor mu?” noktasında sorgulamasına neden oluyor .

Medyanın hali; kendisi olma, haber verme, toplumu bilgilendirme yerine, kendisini koruma ve yönetim merkezleriyle ilişkisini mutlak güce dönüştürme politikasını benimseme hali vermektedir.

Çünkü siyasetin birinci malzemesi propaganda dediğimiz işleyişin, doğru ya da yanlışğı değil, toplum üzerinde muazzam bir pisikolojik güç oluşturarak aslında insanların güçsüz olduğu, insanların yalnız olduğu hissini verme duygusunu işlemekten ibarettir. Demokrasi dediğimiz seçimler aslında halkın oyuncu değil izleyici olduğu; oyun kurucuların onların üzerinde çöreklenmiş belli güç merkezleri olduğu gerçeğidir. Yani demokrasi güzel bir oyundur ama bunu sadece egemenler bizi yönetenler oynarsa güzeldir; seyirci durumuna getirilmiş halk da bu demokrasi oyununa dahil olmak isterse, devreye hangi oyunların girdiğine defalarca tanık olmuş bir yaşa geldim artık.

Şimdi yerel şeçimlere bu minval üzerine giderken, benim gördüğümü sokakla ilşikisini kesmemiş, hayatı sahici ve sıradan yaşayan büyük politik güdülerin etkisine girmemiş bireyler de görmüştür. O da şu uzun süredir alışılmış düzen içi ilşkileri, böyle gelmiş böyle gider algısını sarsacak, bu sefer değişeceği umudu algısını yaratmış bir enerji, şimdiden sokağı, günlük yaşamı etkilememişse, “ne değişecek?” sorusunu soran çok insan vardır.

Aristo, demokrasiyi tehdit eden şey yine demokrasidir diyor. ''Yurttaşlar demogog politikacıların eline düşerse, onlar tarafından yönlendirilirse demokrasi kolayca yolundan sapabilir. İyi yetişmiş demogoklar tarafından toplum, pek ala, olmayan demokrasiyi demokrasiymiş gibi onaylayabilir''.

Demokrasinin olmazsa olmazı şartlandırılmış bireyler değil özgür bireylerdir.

Onun için demokrasi hem iyi hem de kötüdür. Demokrasinin içini dolduracak bireyler, örgütler, sendikalar ve partiler ortak kabul edilebilir değerler etrafında, asgari müşterekler etrafında bile buluşamıyorsa işte o zaman vay halimize.

Sonuç olarak hepimiz bu ülkede yaşıyoruz ve bu ülkenin vatandaşlarıyız. Normalmiş gibi kabul ettiğimiz bu altı ayda bir yapilan seçimlerin bizi germesini, ayrıştımasını, fakirleştirmesini değil; birleştirmesini, güçlendirmesini ve büyütmesini istemek benim yurttaş olma haklarımdan biridir.

Ümit Yaşar Oğuzcan'ın 'dikine şiirler' kitabindan bir şiirle bitireyim bu yazımı.

'Bu düzen biri yesin biri baksın düzeni.

Bu düzen, altta kalanın canı çıksın düzeni.

Bu düzen ben varım sen yoksun düzeni.

Kaç iktidar değişti yıllardır bizim için değişen ne ?

Girin bakın mutfağımıza pişen ne?

Sofra başına oturmuş yukardakiler, ha bire tıkınıyor da tıkınıyorlar. ...

Ekmeğini taştan söken biz,

vergi yükünü çeken biz

milyon üstüne milyon vuran onlar

her şeyin faturasının ödeyen biz,

daima hesap soran onlar ... '


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık